21. Bölüm

42 11 2
                                    

Doğu

Koca karanlık bir boşluk...

Tek hissedebildiğim buydu. Güçlükle açtığım gözlerimin karanlığa alışmasını bekledim bir süre. Bekledim ama hiç de umduğum gibi olmadı. Ne gözlerim karanlığa alıştı ne de ışığı açan birileri oldu.

"Kimse yok mu?" diye seslendim boşluğa doğru. Huzursuzca yerimde kıpırdandım ve bu sırada ellerimin arkada bağlı olduğunu hissettim. Ah, hadi ama? Böyle bir şeye ne gerek vardı?

Cevap olarak kendi sesimin yankılanmasını işittim ve bu sefer daha şiddetli bir şekilde bağırdım.

"Kimse yok mu?"

Neredeydim? Neden buradaydım?

Beni o hastanedeki doktorlar mı kaçırmıştı ya da bu işle başka ilgisi olan insanlar? İyi de neden beni kaçırsınlardı ki? Zaten bugün onlara hastaneye uğrayacağımı söylemiştim. Gerçi öyle bir şey yapmayı hiçbir zaman aklımdan geçirmemiştim ama neyse.

Bildiğim tek şey beni kaçıranların dostça bir sebebinin olmadığıydı. Yoksa kim gün ortasında birini durduk yere kaçırıp, ellerini bağlayıp, zifiri karanlık bir odaya atar ki?

Ne zamandır buradaydım? Acaba Semih başıma bir şey geldiğini anlamış mıydı?

Siktir.

Buradan nasıl çıkacaktım ben?

Sakin kalmaya çalışarak yavaşça yerimde doğruldum. Ama ayağa kalkmamla yere hızla çakılmam bir oldu.

Ayaklarımı da bağlamış pezevenkler.

Çenemi sert bir şekilde yere çarpınca acıyla inledim. Hangi gerizekalı kaçırdığı insanın hem ayağını bağlar hem de karanlık bir odaya tıkardı ki? Sanki bir yere gidebilecekmişim gibi.

Sinirle yerimde debelenmeye başlayıp sırt üstü dönmeye çalıştım. Dönemedikçe daha da sinirlenip paniklemeye başladım ve kalp atışım hızlanmaya başladı.

Nihayet binbir zahmet sonucu yerimde oturmayı başarınca kayarak duvar dibine iliştim. Şu an bir kriz geçirmenin hiç sırası değildi. Tekrar bayılıp buradan kaçma şansımı da boşa harcayamazdım.

Tek yapmam gereken sakin kalarak, dışarıdaki seslere odaklanıp nerede olduğumu anlamaya çalışmaktı. Ya da beni kimin kaçırdığını bulmak.

Ve etrafı dinlemeye çalıştım.

Kimse yoktu.

Tek duyabildiğim arada bir geçen araba sesleriydi.

Ama bu binada ya da her neredeysem tek bir insanın bile olmadığına dair yemin edebilirdim. Canlı birinin varlığına dair hiçbir şey hissetmiyordum.

Yani kaçmak için muazzam bir andı.

Bağlı ellerimle duvara tutunarak güçlükle de olsa yerimden kalktım. Resmen her yerim ağrıyordu. Sanki günlerce hiç durmadan koşmuş gibi bitkin hissediyordum.

Bu sefer ayaklarımdaki ip yüzünden düşmemek için hafifçe zıplayarak duvar boyunca ilerledim. Sonuçta bu yerde bir duvar varsa, bir girişi de olmalıydı.

Bu şekilde birkaç kere daha zıplayıp ilerlemeye çalışırken şimdiden kan ter içinde kalmıştım. Allahım lisedeki beden eğitimi öğretmenim şu halimi görse yüzüme tükürürdü.

Tam derin bir nefes alıp bir kere daha zıplamıştım ki ıslak bir şeye bastım ve tekrardan yeri boyladım. Ah! Bu sefer kesin omzumu çıkarmıştım.

BİR SIFIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin