Episode 12.

5.8K 298 100
                                    

Biraz beklettim biliyorum ama lütfen kusurumu maruz görün. Bu sene benim için zorlu bir dönemdi ve artık bitti. O yüzden kitaplarıma yoğunlaşmaya başlıyor aynı zamanda bu siteye geri dönüyorum! Hepinize iyi okumalar. Seviliyorsunuz.

iharrystyless çok ses yapıyosun diye etiketliyorumxd

NOT; 200 OYU GEÇERSE ÇOK MUTLU OLURUM.

Claire ve onun ailesi ile buluşmamızdan bu yana iki gün geçmişti. O gün şu ata binme durumuna deli gibi sinirlensem de, Harry'nin onunla değil sürekli benimle ilgilenmesi her şeyi düzeltmişti. İnanın bana, Claire'in yüzündeki o sinir dolu ifadeyi görmek ve bunu her defa gözümde canlandırıp hatırlamak beni mutlu ediyordu. Hala onun benim olduğunu kendisine yedirememişti. Kendisini kazanamayacağı bir savaşın içine sokmaya çalışıyordu. Yenileneceğini biliyordu ama bunu asla kabullenmek istemiyordu. Böyle giderse zorunda kalacaktı. Çünkü eskisi gibi değildim. Bizi hiçbir şeyin yıldırmayacağını anlamış, elimdekini kaybetmemek için yapabileceğimin en iyisini yapmam gerektiğinin farkına varmıştım.

Ben ve Harry, artık çok farklı bir yolda ilerliyorduk. Çocuğumuzun olmasını hala içimdeki bir parça istemese bile onu mutlu görmek istiyor, kendimi buna mecbur hissediyordum. O her zaman bana dünyaları verebilmişti. Bunu bu sefer ben yapmak istiyordum. Ne kadar başarılı olabilirdim hiç fikrim yoktu ama eğer çocuğumuz olursa gözlerindeki ışığı tahmin edebiliyordum. Bu gerçekten ikimiz için harika bir şey olurdu. Ben onu mutlu gördüğüm için mutlu olurken, o da bir çocuğumuzun olmasına sevinirdi.

"Neye gülüyorsun?" Harry, yoldan bakışlarını ayırıp bana sorduğunda, silkinip düşüncelerimden sıyrılmıştım.

"Hiç, sadece düşünüyordum." diye yanıtladım.

"Hmm, ne düşünüyordun peki?" Elinin birini direksiyondan çekip, elimin üstüne koymuştu. Parmaklarımın arasına aldığım teni sıcaktı. Aynı zamanda yüzüğünün metali elimde bir şeylerin soğuk olduğunu hissettiriyordu.

"Şu çocuk işini. Hem ayrıca sen bana nereye gideceğimizi artık söyler misin?" Elini ağzıma götürüp, öptüğümde sordum. Anne'lerin evinden çıktığımız gibi Harry beni bir yere götüreceğini söylemişti ancak her sorduğumda bunu geçiştiriyor ya da başka bir konu açıyordu.

"Bebeğim, sürpriz. Bunu daha ne kadar soracaksın?" diye konuştu ve parmaklarıyla tenimde ufak daireler çizmeye başladı.

"Biliyorum ancak merak ediyorum. Yaklaşık üç saattir yoldayız ve sabrım tükenmek üzere." dedim dudaklarımı büzerek.

"Az kaldı hayatım. Bu arada sen şimdi böyle isen hamile olacağın anları düşünmek istemiyorum." deyip kıkırdadığında, gözlerimi devirmeden edememiştim.

"Benimle uğraşma, Harry. Sonu kötü olur." Gözlerimi kısıp, ona baktığımda sırıtıyordu.

"Bana ne yapabileceğini görmek istiyorum." dedi meydan okuyarak.

"Görmek mi istiyorsun?" Kaşlarımı havaya kaldırdım ve elimi elinin arasından çekerek, kollarımı birbirine doladım.

"Evet,"

"Peki o zaman. Arabayı durdur." Sırıttım.

"Ne?" diye sordu gözlerini kocaman açarak.

"Duydun işte. Arabayı durdur." dedim tekrar ederek. Bakışları bana anlam veremez bir şekilde baksa da, yapacağım şeyi merak ettiğinden adım gibi emindim.

"Hadi! Korkuyor musun yoksa?" Kahkaha attım ve arabayı durdurmasını bekledim. Sonunda diğer arabaların geçmesini engellemeyecek bir şekilde, arabayı kenara çektiğinde derin bir nefes verebilmiştim.

Dispersed Pieces ☾ Harry StylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin