2.0

203 19 0
                                    

1 hafta sonra

Selena'dan

Aklım çok karıştıktı. Birden her şey tepetaklak olmuştu ancak tüm bu kaybolan düzene rağmen onunla o kadar... Mutluyduk ki. Sanki şirinler artık pembeydi ama bunu daha çok beğenmişlerdi. İşte böyle garipti son 1 haftada yaşadıklarımız. Acaba biz Amerika'ya vardığımızda ne olacaktı? Ne diyecektik o kadar kişiye? 1 hafta önce kankam dediğim kişiyle okul köşesinde yiyişirken insanlar hakkımızda ne düşünecekti? Peki ya Demi, Taylor, annem? Onlar bana ne tepki verecekti? Justin'in annesi, babası, Zayn'in grubu onlar ne diyecekti? Aklıma Louis'in söyledikleri geldiğinde göz devirdim. Sanırım hiç yadırgamadan bir o kabullenecekti. Belki Demi ve Taylor da kolayca alışırdı. Peki ya ben? Ben ne zaman alışacaktım? Ben ne ara aşık olmuştum ona da itiraf etmiştim? Ne ara bu kadar karışmıştı her şey. Meğer içimde koca bir hortum varmış da ben farkedememişim. Bu kadar şeyin içinde atlamamam gereken bir diğer şey de Justin ne ara bana aşık olmuştu? Ne ara bu derece yakmıştım kalbini? Kafamı elimin üzerinde duran Justin'in eline çevirdiğimde buna alışmamın biraz zaman alacağını anladım. Ama ya ben tam alışmışken zaman Justin'i benden alırsa? Camdan dışarıya bakmak için kafamı Justin'in kafasının olduğu yere yaklaştırmam gerekiyordu. Ben camdan bakmaya çalıştığımda Justin okuduğu kitaptan kafasını kaldırıp bana baktı. Ben de ona baktığımda gözlerine yetişen bir gülümsemeyle alnıma minik bir öpücük kondurdu.

Kafamı çektiğimde "Seni seviyorum" deyip kitabını okumaya geri döndü. Ben de gülümseyip "Seni seviyorum" dedim. Onu gerçekten seviyor muydum? Tabii ki de hissettiğim bir şeyler vardı ama onlara sevgi denilir miydi bilmiyorum. Sadece ilk sevgilim olacak olan Justin'in ardından kalbimde kırık cam parçaları bırakmasından korkuyordum. Sanırım bu yaşıma kadar hiç sevgilim olmadığı için bu işlerde fazlasıyla temkinliydim. Tedirgindim, Justin'i kaybetme ihtimalim artık daha da fazlaydı. Onu kaybetmek istemiyordum. Sahip olduğum bu şey her neyse onun Justin'i götürmesini istemiyordum.

..........

Justin ile uçaktan indiğimizde hemen kendimizi eve atmıştık. Yola öğlen çıkmıştık ve ben düşünmekten uyuyamamıştım. Ama iyi ki de yanıklarımın acısı yok denilebilecek kadar azalmıştı. Artık sadece izi geçsin diye krem sürüyordum. O Justinle ilk öpüştüğümüz günün gecesi çok ağrım olmuştu ve otelin acil servisine gitmiştik bize iki krem vermişti biri acısı biri de izi içindi. Ve bir de cildim için biraz proteinli besin yememi önermişti. Justinin odasındaki yatakta yatıyordum ben. Justin de koltukta uyuyakalmıştı. Ben acımadığını söylesem de o "Ama acıyabilir." diyor ve benimle temasa geçmemeye çalışıyordu. Bilmiyorum belki de düşündüğüm şeyler olmayacaktı. Justin bana şimdiye kadar görmediğim o sevgiyi verecekti. Sözde babam olan Jimmy'nin açtığı o yaraları kapatabilecekti belki de. Belki de o yaralara yenilerini ekleyecekti.

....…..

Uyandığımda Justin çoktan kalkmıştı hatta evde bir savaş başlamış bile olabilirdi. O kadar çok ses vardı ki! Ben odanın kapısını açıp dışarıda neler döndüğüne bakacaktım ki kapıyı açtığım an herkes olduğu yerde kaldı. Ben şaşkın bir şekilde etrafa bakarken Justin'in annesi "Oh, benim biricik Justin'imin biricik kız arkadaşı da mı uyanmış? Günaydın tatlım." bir anda karşı kaldığım bu saçma durumda ne yapabileceğimi bilmiyordum. "Size de günaydın." Justin'in annesi beni kolumdan tutup mutfağa götürürken merdivenlerde Justin'e "Neler oluyor?" dercesine bir bakış attığımda Justin "bilmiyorum" der gibi ellerini açtı. Mutfağa geldiğimizde ilk defa Justin'lerin mutfağını böyle görüyordum. İlk defa bu kadar çok yemek vardı. "Hadi bebeğim otur ve istediklerinden ye." ben inanamazca Justin'in annesine baktım. "Ne bekliyorsun? Hadi otursana!" dediğinde "Ben tokum." dedim ancak arkada guruldayan karnım foyamı ortaya çıkardığında Justin'in annesi gülümsedi ve ellerimi tuttu. "Tatlım utanmana gerek yok. Biz hâlâ 12 yıldır tanıdığın o aileyiz. Hadi otur ve istediğin her şeyi ye. Bak bunun gibi açık büfeyi her yerde bulamazsın." dediğinde ben de güldüm. Ne kadar çok manidar bir konuşma olsa da içimi rahatlatmamıştı hatta daha da çok endişelenmeme sebep olmuştu. Çünkü Justin'in annesi normalde beni pek sevmezdi. Hatta bazen evde oldukları hâlde bana kapıyı açmadığı bile olmuştu. Şimdi ise böyle konuşması...

Sofrada herkes birbirine bakış atıyor konuşmayı kimin, nasıl başlatacağı merak konusuydu. En sonunda Justin'in babası "Nasılsın Selena okul nasıl gidiyor?" gibi saçma bir soru sordu. Hadi ama biz sadece Justinle çıkıyoruz evlenmedik ya da sizle alakalı bir şey yok. Bu kadar ciddi ve diken üstünde olmanıza gerek yok! "Aynı." dediğimde "Anladım." der gibi kafasını saladı. Suyumdan bir yudum alıp önümdeki tatlı ile uğraşmaya devam ettim. "Annen nasıl? İş gezisinde mi hâlâ?" diye sorduğunda kafamı Justin'in annesine çevirdim. "Bugün dönmüş olmalı." diye cevap verdiğimde Justin'in annesi, Justin'in babasını taklit edercesine başını salladı. "Justin bana her şeyi tam anlatmıyor tam olarak nasıl çıkmaya başladınız? Ne zaman? " ben utançtan sandalyenin altına girip girmemekte kararsız kalmışken Justin "Anne, baba yeter lütfen. Selena'yı rahat bırakın." deyip Aralıkta alnımdan dökülen terleri işaret etti. "Lütfen kızı daha fazla sıkmayın." Justin'in anne ve babası "tamam" tarzı şeyler söylediklerinde ben suyumu bitip sofradan kalktım. "Ben teşekkür ederim ama eve gitmeliyim. Ellerinize sağlık." Justin'in annesi "Hoşçakal tatlım." dediğinde babası da benzer bir şey söyledi. "Hoşça kalın." deyip ceketimi de alıp kapıya yöneldim. Justin yukarıdan minik bavulumu indirirken ayakkabımı giymiştim bile. Justin yanıma geldiğinde bana fazla temasta bulunmadan sarıldı. "Ben, özür dilerim onların adına." dudağımı büktüm. "Yok sorun değil." Justin'e bir kez daha sarıldığımda gözlerim dolmuştu ama onun yanında ağlayıp onu üzmeyecektim.

Ondan ayrılıp hoşçakal dediğimde eve gitmek için yola koyuldum aslında taksiye binme planım vardı ama bu esen havayı görünce dışarıda kalma istediğim arttı ve eve yürüyerek dönmeye karar verdim. Yolda yürürken yerde gördüğüm mor bir taçla dayanamayıp ağlamaya başladım. Sahildeki banka oturup belki de yarım saat ağladım. Justin bana 9. Doğum günümden beri hep mor taç alırdı. Bu artık bir gelenek hâline gelmişti. Gözyaşlarımı silip tam ayağa kalkacaktım ki gözlerim bankın altında ayağıma takılan tişörte takıldı. Bu tişört bana bir yerden tanıdık geliyordu ama... Tişörtü elime aldığımda üzerinde bir şeyler yazıyordu. Bu Justin'in el yazısıydı? Yazdıklarını okudukça daha çok ağlıyordum. Bir gülüyor bir ağlıyordum. Bana neler olduğunu anlayamıyordum...

..........

Mel çok hoş oldu bu

Neyse uzatmayacağım hoşçakalın uykum var

Okullar kapandı nasıl hissediyorsunuz?

Me: Berbat.

THE WAY I LOVED YOU |•JELENA•| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin