3.0

110 6 3
                                    

Ertesi Gün

Justin, Demi, Taylor, Niall, Harry ve ben plaja gelmiş güneşleniyorduk. Ne kadar dıştan belli etmesem de içim içimi yiyordu. Hepsinin yanımda olmasını istiyordum, kimseyi kaybetmek istemiyordum. Justin elindeki güneş kremini bana gösterdi. "Tatlım, sana da süreyim mi?" olumlu anlamda başımı salladım. "Evet, tabii." Justin güneş kremini sürerken aklıma takılan bir şey vardı. Kâhin Halsey neden arkadaşlarımdan bahsederken "...Onlar her zaman yanında olacaklar..." dedi ki? Ne yani, Justin mi ölecek? Hayır, öyle bir şey olsa onun yanında ol derdi. Öyle düşünürsek arkadaşlarımdan biri ölecek. Ama o zaman da her zaman yanımda olma düşüncesi uymuyor. Of, ben ne yapacağım?

Yarım saat kadar güneşlendikten sonra Taylor denize girmek isteyince herkes denize girmeye karar verdi. Ben de girmek için kalktığımda Justin kıvrım kıvrım kıvranıyordu. Justin'i öyle görünce istemsizce kahkaha attım. Justin bir keresinde biz 10 yaşındayken denizde boğulma tehlikesi geçirmişti. O günden beri de denizden hep korkmuştur. Harry "Hadi dostum! Denizden mi korkuyorsun?" deyip kahkaha atınca herkes kahkaha attı. "Büyük köpekbalığı seni yemez merak etme!" deyince ben hariç herkes kahkaha atıyordu. Abartmışlardı. Bir dakika, ya Justin denizde boğulararak ölürse? "Biz Justinle biraz daha güneşleneceğiz, siz yüzün." dediğimde bir kaç şey daha söyleyip yüzmeye gittiler.

Justin elimi sıkıca tuttu. "Çok teşekkür ederim, aşkım." gülümsedim. "Önemli değil, aşkım." biraz yüzenleri izledikten sonra Justin "Kumdan kale yapalım mı?" diye sorduğunda gülümsedim. "Evet!" hemen şezlongdan aşağıya inip kumların üzerine oturduk. "İyi de kova yok!" dediğimde Justin hınzırca gülümseyip küçük bir çocuğun oynadığı alanı gösterdi. "Orada var." ben de onun gibi gülümsemeye başladım. "Gerçekten onu alacak mısın?" Justin olumlu anlamda başını salladığında kahkaha attım. Justin yavaşça yerinden kalktığında onu izliyordum.

"Hey, annen seni çağırıyor seni tatlı çocuk!" dediğinde göz devirdim. Çocuk umursamaz bir şekilde Justin'in yüzüne bakıyordu. "İyi de benim annem buraya gelmedi ki!" Justin omuz silkti. "Bir kadın sana sesleniyordu, 'Eric neredesin?' diyordu." Eric birden ayağa kalktı. "Teyzem olmalı! Neredeydi?" Justin uzak bir yeri işaret etti. "Şu marketin arkasında." Eric koşa koşa Justin'in gösterdiği yere giderken Justin, Eric'in kum kovasını alıp koşa koşa yanıma geldi. "Aman Tanrım!" diye bağırdım ve kovayı kaptım. Justin de oturunca kaleyi yapmak için kovayı doldurmaya başladık. "Çocuğun adını nereden buldun?" Justin kıkırdadı. Ve kovayı sola çevirdi. "Eric'in Krallığı" omzuna vurdum. "Sen çok fenasın!" Justin kıkırdıyordu.

Kovayı doldurduktan sonra onu ters çevirip kalemizi yaptık. "Çok güzel oldu." dediğinde Justin'i başımla onayladım. İleriden gelen çocuğun Eric olduğunu anladığımda hızla ayağa kalktım. "Koş Justin, geliyor!" Justin de peşimden koşmaya başlamıştı. Eric kalemizin önüne gelince kalemizden avuçlayıp bize kum lapaları fırlatmaya başladı. Sırtıma gelen kum lapasıyla arkamı döndüm. "Bu kadar yeter küçük çocuk!" yerden kum alıp lapayı ona fırlattım. Eric ıslık çalınca birden her taraftan çocuklar gelmeye başladı ve ortalama on kişi karşımızda duruyordu. "Bence yol yakınken kaçalım Justin!" dediğimde bizimkiler denizden çıkıyordu.

"Taylor! Demi! Harry! Niall! Koşun!" diye bağırdığımda Niall "Niye?" derken aynı zamanda da koşuyordu. Biz de çocukların karşısına dikildiğimizde Harry "Ben en fazla on beş saniye veriyorum." dedi. Niall güldü. "Ben on diyorum." ben tam bir şey diyecektim ki karşı taraftan gelen lapayla bağırdım. "Saldırıya geçin!" yerden aldığımız kum lapalarını onlara atıyor aynı zamanda da onların attıklarından kaçıyorduk. Savaş Eric'in arkadaşlarının yanlışlıkla lapayı cankurtarana atıp, çocukların ailelerinin çağırılmasıyla bitti. Her tarafımız kumdu.

Justin'e döndüm. "Denize girelim mi?" Justin olumlu anlamda başını salladı. "Ama fazla açılmayalım." olumlu anlamda başımı salladım. Su karnıma geliyordu ben ilerlemek isterken Justin kolumu tuttu. "Burada kalsak?" yalvarırca ona baktım. "Hiç değilse göğüslerime gelene kadar ilerlesek?" Justin olumlu anlamda başını salladı. Biraz daha ilerledikten sonra durduk. Ben yüzüp eğlenirken Justin hiçbir şey yapmadan duruyordu. Ben de eğlenmek amaçlı denizdeki sudan Justin'in yüzüne attım. Justin sudan korkup geriye gitmeye çalışınca sırt üstü yere düştü.

Ben korkuyla suya dalıp Justin'i görmeye çalışmamla ayak bileklerimde bir el hissettim. Kim olduğuna bakmak istiyordum ancak bu el beni kuvvetle kendine çekiyordu. En sonunda ona yüzünü görebilecek kadar yakınlaştığımda Justin'in omzuna geçirdim. Hızla sudan çıkıp onun da çıkmasını bekledim. Justin sudan çıkınca başladım. "Ben korktum değil mi Justin? Ha? Hiç Selena korkar mı, bu kızda tansiyon var kalp var demiyorsun!" Justin kahkaha attı. "İyi de sende tansiyon, kalp yok ki!" sinirle ona bakıyordum. "Belki var nereden biliyorsun? Hiç ölçtürmedim ki olup olmadığını bileyim!" Justin hâlâ kahkaha atıyordu.

"Üf ya ben gidiyorum!" deyip denizin kıyısına doğru yüzmeye başlayınca Justin "Üzgünüm bebeğim! Hadi geri gel!" diye bağırıyordu. Oflayarak arkamı döndüm. "Justin hadi çıkalım artık! Hem orası ne kadar derin haberin var mı?" dediğimde Justin hızla kıyıya yüzmeye başlamıştı. Ben de onun bu hâline kahkaha atıp kıyıya yüzmeye başladım. Ben kıyıya ulaştığımda Harry, Taylor ve Niall kahkahayla gülüyordu. Ne olduğunu anlamazca bakarken Demi arkasını dönünce ben de herkes gibi kahkaha atmaya başladım. Demi'nin sırtında şezlong izi kalmıştı. Biz kahkahalarla gülerken Justin geldi.

'Ne oluyor?' der gibi baktığında Demi'yi işaret ettim. Justin de kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Demi "Sizi de göreceğim!" diyerek havlusunu alıp yanımızdan ayrıldı. Hızla Demi'nin arkasından gittim. "Demi!" kolunu tuttum. Demi "Ne var?" diye resmen bağırdı. "Özür dilerim, gülmemeliydim." Demi omuz silkti. "Artık gidebilir miyim?" kolunu bıraktım. "Daha ne yapabilirim?" etrafa göz gezdirdi. "Hiçbir şey istemiyorum." ofladım. "Pekâlâ, hoşçakal. Yarın görüşürüz?" olumlu anlamda başını salladı. Gülümseyerek ona sarıldım o da bana sarıldı. Ayrıldıktan sonra "Kendine ne olur dikkat et!" dedim. Olumlu anlamda başını salladı.

Demi'yi uğurladıktan sonra bizimkilerin yanına döndüm. Akşam olmak üzereydi. "Saat kaç?" diye sordum. Harry telefonuna bakıp "7:26" dedi.(Öğleden sonra) Niall havlusunu alıp "Ben de gidiyorum. Hoşçakalın." dedi. Onu da uğurladıktan sonra caddeye çıktık. Caddede yanımıza gelip fotoğraf çekinmek isteyen kişiler vardı. Onlara istediklerini verdikten sonra McDonalds'a girip dört menü söyledik. Bahçede oturuyorduk. Harry ve Taylor yiyişirken Justin bana dönüp bir şey anlatmaya başladı. "Yeni bir kitaba başladım." şaşırmış bir şekilde ona bakıyordum. "Sen ciddi misin?" olumlu anlamda başını salladı. "E ne yazacaksın?" Justin gülümsedi. "Bizi." onun gibi gülümsedim ben de.

Bir süre konuşmadan birbirimize baktık. Justin "E adı ne olacak diye sormayacak mısın?" dediğinde unutmuşum der gibi başıma vurdum. "Ne olacak?" Justin yine gülümsedi. "Seni Sevdiğim Gibi" (The Way I Loved You) sandalyemden kalkıp ona sıkıca sarıldım. "Seni seviyorum." o da bana sıkıca sarıldı. "Seni sevdiğim gibi mi?"

...

Bu bölüm biraz kısa oldu sorry

Wattpadde beni Takip ediiin 💘

Neyse arkadaşlar hepinizden hayatımın olumlu ilerlemesi için dualarınızı bekliyorum💘

Sizleriii çooooook seviiyoruuum 💘💘💘












THE WAY I LOVED YOU |•JELENA•| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin