3.2

82 5 302
                                    

Hani böyle bazı anlar olur ya, ne yapacağınızı siz de bilmezsiniz, tek bilecek kişiyken. Sonra da asla yapmamanız gereken şeyler yaparsınız. Peki ya yapmamamız gereken şey, yapabileceğimiz tek şeyse? O zaman ne yapacağız? O zaman kim hatalı olur Tanrım?

Bilmiyorum, hiçbir şey bilmiyorum hem de. Doktora göre bir kaç gözyaşıyla hâlledebilirmişim, bir kaç litre kan yerine. Onun da anne-babası gözünün önünde vurulmuş. Anlatırken bir mimiği bile oynamamıştı. Yoksa sevdiklerimiz giderken duygularımızı da mı götürüyor? Nedensiz bir şekilde saat başı kendi kendime bir espri yapıyor, gülüyordum. Bir adam geldi yanıma, Psikologmuş.

Bana bir kaç şey sordu. Verebileceğim en iyi cevapları verdim ben de. "Kendini nasıl hissediyorsun?" dedi ilk olarak. "5 gün önce annesi ölmüş ve intihara kalkışmış 17 yaşında hastane odasında şuan boş sorular soran birine cevap veren genç bir kız gibi." "Pekâlâ" dedi gözlerini ovuştururken, uykusu var gibiydi. Belki onun da annesi ölmüştür?

"Bak, dün gece saat 3'te yattım ve mecburiyetten 6'da kalktım. Lütfen-" umursuzca lafını böldüm. "Senin de annen öldü mü? Öyleymiş gibi bakıyorsun da." kaşlarını çattı. "Nasıl gibi?" bakışlarımı ona çevirdim. "Kimsesiz gibi." olumsuz anlamda kafasını salladı. "Annemin ölmesi beni kimsesiz yapmaz. Babam var, kardeşlerim ve arkadaşlarım var. Ben kimsesiz değilim, sen de öyle." olumsuz anlamda başımı salladım.

"Bir: Babam yok. İki: Bir kardeşim de yok. Ve üçüncü ve sonuncusu: Arkadaşlarım şuan benden ürküyorlar. En yakınlarım bile." adam kaşlarını çattı. "Ama kapıda biri vardı, sarışın bir çocuk." dediğinde omuz silktim. "O ayıp olmasın diye orada." inanamayarak kaşlarını kaldırdı. "Pek de öyleymiş gibi davranmıyor ama..." dediğinde kaşlarımı çattım. "Nasıl davranıyor ki?" dedim incecik bir sesle.

"Sanırım ağlıyordu diye hatırlıyorum." dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "Gerçekten mi?" 'bilmem' der gibi dudak büktü. "İstersen gidip sen gör." dediğinde kabloları gösterdim. Göz devirdi. "Onlardan kurtulmak o kadar zor mu sence, tek yanında kalanın yanına gitmek için bile?" birden gözlerimin parıltısını hissettim.

Tek yanımda kalan için her şeyi yapabilirdim. Engellerimden kurtulabilirdim. Yapabilirdim! "Ancak," dedi Psikolog, "engellerinden iki kurtulma yolu var. Sence engellerinden üzerlerine gidip dizini kanatarak mı kurtulmak daha doğru, kenarlarından geçerek yarasız bir şekilde kurtulmak mı?" dediğini anlamışçasına gülümsedim. "Onu çağırır mısın?" dediğimde gülümsedi. "Bir dakika bekle." dedi ve yatağın oturduğu ucundan kalkıp kapıyı açtı.

"Seni istiyor." diye seslendi Justin'e. Justin'in "Gerçekten mi?" diye umutla bağırdığını duyduğumda içimde bir şeyler hissettim. Sanki üç gündür tek duymam gereken buymuş gibi. Sanki, üç gündür bu yüzden bu kablolar beni bağlıyormuş gibi. Sanki içimde oluşan burukluğun yara bandı o olacakmış gibi. "Justin!" diye bağırdım kendimi tutamayarak. Gözlerim dolmuş, taşmıştı.

Justin'in "Selena!" diye bağırıp odaya dalmasından sonra kollarımı kocaman açtım ve bana doğru koşan Justin'e sarıldım. Justin, bana fazla sıkı sarılmıyordu. Canımın acımasından korktuğu içindir diye düşündüm. "Justin," dedim fısıltıyla. "Sıkıca sarıl bana." Justin gözyaşları omuzlarıma düşerken "Canın acır," dedi. "Dayanamam." ben de ağlıyordum. Burnumu çektim. "Hayır," dedim tekrar ağlamaya başlarken. Sesim sanki dondurması yere düşmüş ufak kız çocuğu gibi acınasıydı. "Acımı tek dindirecek olan bu." Justin'in bana sımsıkı sarılmasıyla ben de onu daha sıkı sardım.
Acımızı dindirmeliydik. Bu hayatta tek yapmamız gereken buymuş gibi acımızı dindirmeliydik. Sımsıkı sarılmalıydık. Çünkü bazen habersizce başkalarının yara bandı oluyorduk. Hani o sizin için sıradandır da siz onun için değilsinizdir ya. Kahraman hesabı. O sizin için halktan biridir, siz ise onun için Kahraman. Biz, sanırım çok şanslıydık Justin'le. İkimiz de kahramanımızı bulduk. İkimiz de, yara bandımızı bulduk, hem de sıradan bir yara ve halktan biri olmadan.

...

"Yemek istemiyorum." diye seslendim bana pizza almaya giden Justin'e. İstemiyordum. Hem de hiçbir şey. "Yiyeceksin!" diye bağırıp yoluna devam ediyordu hastane korudorunda. Umursuzca odayı izlemeye başladım tek kalınca. Odaya Psikolog Kankam girdi. "Merhaba," dediğinde gülümsedim. "Merhaba." elinde tuttuğu defteri bana gösterdi. "Bil bakalım ne yapıyorum?" alayla ona baktım. "Dur bir tahmin edeyim: Bir FBI ajanısın ve beynimde kalan son bilgileri bu deftere aktarıp sonra da tüm bunları unutayım diye hafızamı sileceksin." kahkaha attı. "Aslında amacım sadece bir kaç not almaktı ama bu kulağa daha cazip geliyor." Ben de onun gibi kahkaha attım. "Ne notu?" başını kaşıdı. "Aslında, sadece nasıl olduğunla ilgiliydi ama eğer bildiğin espriler varsa, onu tercih ederim." gülümsedim.

"Pekâlâ, sana çok komik anımı anlatacağım. Coğrafya dersinde öğretmen bana Amerika'nın nerede olduğunu göstermemi istedi. Ben de haritadan yerini gösterdim. Sonrasında da 'Peki Selena, Amerika'yı kim bulmuştur?' dediğinde 'E hocam, az önce ben buldum ya?' demiştim." ikimiz de kahkaha attık. Psikolog "Sanırım bunu bir yerde daha duymuştum." dediğinde kaşlarımı çattım. "Sanırım bu sabah ben anlatmışımdır." yine kahkaha attı.

"Hiç Talk Show'cu olmayı düşündün mü?" omuz silktim. "Şarkı yazmak ve söylemek, bu daha çok ilgimi çekiyor." yeni hatırlamışçasına gözleri parladı. "Ha o konuya gelmişken," diye giriş yaptı Psikolog, "Son şarkın Birthday gerçekten çok güzel bir şarkı. O şarkıyı nasıl yazdın?" birden şaşırmışcasına gözlerimi açtım. "Hey, bunun bir röportaj olduğunu bilmiyordum." omuz silkti. "Sadece merakımdan soruyorum. Ben bir Psikoloğum, ve şarkı yazmak ruh hâlinle alakalı." alayla kaşlarımı kaldırdım.

"Pekâlâ, Ruh Doktorum, bu şarkıyı aslında doğum günümden bir hafta önce yazmıştım. Gerçekten, uzun bir zaman oldu. Neredeyse 7 ay." şaşkınlıkla bana baktı. "7 ay ha? Peki yeni neler var?" "Aslında bir hafta önce Justin'le bir şarkı üzerinde çalışıyorduk ancak şuan ne olduğu hakkında herhangi bir fikrim yok." anladım dercesine başını salladı Psikolog. "Peki şarkıyı kaydettiniz mi, stüdyoda?" olumlu anlamda başımı salladım. "Evet, bir şeyler denedik ama pek iyi bir şeyin ortaya çıktığını söyleyemem." derin bir nefes aldı Psikolog.

"Peki o zaman, canın sıkılmıyor mu senin ya? Az bir müzik kanalı açalım! Bir canlan!" dediğinde alayla gülümsedim ve kumandayı kullanmasını izledim. Herhangi bir kanal açtı ve şarkıyı görmemle gülümsedim. "Aa ben!" dedim gülümseyerek. "Bugün doğdum günün olmasa da, mutlu ol!" dedi ve bana sarıldı. Ben de ona sarıldım. "Nasılsın peki?" dediğinde derin bir nefes aldım. "İyiyim." o da derin nefes aldı. "Emin misin?" olumlu anlamda başımı salladım. "Evet, neden olmayayım ki?" "Yani," dedi yatağın ucundan kalkarken, "haklısın."

Justin'in içeri elinde pizzayla girmesiyle suratım asıldı. "İstemiyorum, dedim!" diye bağırdım bir anda. Psikolog kalktığı yere geri oturdu. "Sakin ol tatlım." dedi aynı zamanda kollarımı tutarken. "Bırak beni!" diye bağırmaya başladım. Bir yandan da tepeleniyordum. Justin korkuyla beni izliyordu. "Aşkım, sadece acıkmışsındır diye almıştım. Eğer istemiyorsan-" lafını yüksek sesli sözcüklerimle böldüm. "İSTEMİYORUM!" Kollarımı tutan bilmiş adamı ittirmemle masanın üzerinde ne varsa Justin'e fırlatmaya başladım. Çiçekler, saçma mektuplar, bardaklar ve saçma ilaçlar.

Bilmiş Adam, beni durdurmaya çalışıyordu. "SİKTİR GİT ÖNÜMDEN!" diye bağırdım Bilmiş Adama. Bilmiş Adam hâlâ önümden çekilmiyor, "Sakin ol Selena, her şey geçecek." diyordu. Masanın üzerinde atacak şey kalmadığında yastıkları atmaya başladım. "Kapa çeneni!" bir yastık daha. "Her şeyi bilmiyorsun, Bilmiş Adam!" Justin'e döndüm. "Ve seni sevmiyorum, Sevgilim."

Söz verdiğim hâlde geç geldiği için zeynepbayrakkoc dan özür dilerim.

Ve yakın bir zamanda MelekAtlar ile bir kitap yazmayı planlıyoruz. Umarım onu da okursunuz .💘

Arkadaşlar İnstagram~Jelena~ kitabımı okumayı unutmayın. Yeni yazmaya başladım. Bölümler tamamlandı oylar geldikçe yayımlayacağım💘

Ve lütfen eskiden olduğu gibi beni yorumlarınızdan mahrum bırakmayım 💘💘






THE WAY I LOVED YOU |•JELENA•| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin