Multimedya: Toprak
Neden hiç duymuyorlardı onu?
Babasından onca kez yardım istemesine rağmen onu hiç duymamıştı. Annesine düzelmesi için ona yardım edeceğini ama onun da kendisine biraz yardım etmesini gerektiğini söylemişti ama o da duymamıştı. Onu duyupta duymamazlıktan geliyor olabiler miydi? Birinin karşılarında kıvranmasını nasıl göremiyor, onun çığlıklarını nasıl işitemiyorlardı?
Sanırım Toprak cevabı biliyordu.
Kıvranan bedeni değil, ruhuydu. Bu yüzden buna kimse şahit olamıyor, attığı çığlıkları kendisinden başka kimse duyamıyordu.
"Kahvaltı saati, Toprak hanım."
Odayı dolduran tok sesin sahibi Sahra hanımdan başkası değildi. Her sabah bunu söylemek zorunda mıydı?
"Hadi, gidelim Tolga." diye mırıldandı yavaşça yatağın üzerinde oyuncaklarıyla oynayan Tolga'yı kucağına alırken. Günlerdir sabah okula gidip akşam geliyor ve Tolga'yla vakit geçiriyordu, değişen tek durum Tolga'yla ilgilenmesiydi. Toralp'i son iki gündür sadece kahvaltıda görüyordu. Onun dışında karşılaşmıyorlardı hiç. Büyük ihtimalle geç geliyordu eve Toralp. Neyse ki Tolga güleryüzlü sakin ve uysal bir bebekti. Uyumayı da çok sevdiği için Toprak pek şikayetçi değildi ondan. Onu sevmişti hatta. Toralp'le hiç benzemiyorlardı üvey oldukları belliydi.
Tolga'yı alıp merdivenlere doğru ilerlemeye başladığında arkasından da Sahra hanım geliyordu. Aşağıya inip kahvaltı masasına adımlar atarken bir yandan da gözlerini masanın en başında yerini almış, elindeki gazeteyi büyük bir ciddiyetle inceleyen takım elbiseli Toralp'i bulmuştu.
Tolga, Toralp'i gördüğünde gülerek bir şeyler mırıldanmış, çıkardığı ses sonucunda Toralp gözlerini önce Tolga'ya sonra da Toprak'a çevirmiş ve onları gördüğünde gazetesini katlayıp masanın bir kenarına bırakmıştı.
"Günaydın prenses." dedi her sabah söylediği cümleyi gülümseyerek tekrar ederken. Her sabah bu cümleyi duymaya alışmış gibiydi kız. Ne zaman masaya doğru ilerlese gözleri onu bulur, iyice masaya yaklaştığında da gülümseyerek bu cümleyi kurardı Toralp.
Pislik adam az güzel de gülmüyordu.
"Günaydın." dedi Toprak onun oturduğu yerin sağ tarafındaki sandalyeye doğru yönelirken. Sahra hanım o sırada kıza yaklaşmış ve Tolga'yı kucağından alıp bebek masasına oturtmuştu. Tolga'nın masası Toprak'ın sandalyesinin hemen yanındayken Sahra hanım Tolga'ya kendisi yemek yedirmeyi tercih etmişti. Bir süre onlara bakıp önüne döndü Toprak. Tolga'nın kucağından alınması hoşuna gitmemişti. Biliyordu bu yanlıştı, yapmaması gerekiyordu ama Tolga'yla arasında özel bir bağ kuruyor gibiydi. Toprak bir yıl sonra gidecekti ve kalıcı olmadığı insanların arasında kimseyle bağ kurmaya da niyeti olmamalıydı.
"Toprak," dedi Toralp gözlerini Tolga'dan alıp kıza çevirirken. 'Yine babasına gitmemiz gerektiğini söylemez umarım' diye düşündü Toprak.
"Efendim?" diye mırıldandı isteksizce. Çünkü adamın söylediği hiçbir şey hoşuna gitmiyordu.
"Tolga'ya yemeğini yedirir misin?" diye sordu yumuşak olsa da tok bir ses tonuyla. 'Beni Tolga'ya bakıcı olarak falan mı almıştı? Bir şikayetim olduğu için değil, sadece merak ettiğim için soruyorum' diye kendi kendine sorular yöneltti Toprak.
Sahra hanım yapması gerekeni anlamış gibi elindeki küçük kaşığı Toprak'ın önüne bırakmış ve mutfağa doğru ilerlemeye başlamıştı. Toralp ile bu konuyu konuşması gerektiğini düşünüyordu. Henüz 18 yaşındaki bir kızla evlenmesinde ki gerçek amaç neydi?