Merhaba.
Çok geç kaldığımı fark edip kısa da olsa bir şeyler yazdım. Part II en kısa zamanda gelecek. İyi okumalar..Her şey git gide daha da zor olmaya başlamıştı Yusuf için. Küçükken Toprak'ı sevmek çok basit geliyorken seneden seneye kendileri gibi bu sevgide büyümüştü. Bunun bir sonu yoktu, Toprak bu adamla olmasa bile ileride aşık olup başka bir adama gidecekti bunu biliyordu. Ama ona madem bu kadar acı çektirecekti, en azından mutlu olabileceği biriyle evlenmeliydi. Annesini iyileştirmek için kendini neden hastalıklı bir hayata atmıştı? Bir de bunu ondan saklıyordu. Saklama amacı neydi peki? İlk defa bir şeyler gizliyordu ondan. Hem de hiç gizlememesi gereken bir konuda.
"On sekiz var mısın sen?"
Gözlerini yerden alıp barın girişinde ki adama baktı Yusuf. Soru cevaplamayı hiçbir zaman sevmemişti.
"Boya bak, 20 vardır bu." dedi yanındaki diğer adam gülerek. Gözlerini devirdi Yusuf. Hiç havasında değil, canı fena halde sıkkındı.
"Çık şuradan." dedi omuz atıp hızlı adımlarla içeri doğru girerken. Dans eden insanların arasından geçerken etrafına bakıyordu. Toprak'ın annesinden öğrendiğine adam buranın sahibiydi. Buralarda bir yerde olmalıydı o halde.
"Patronun nerede?" diye sordu Yusuf barmene doğru ilerleyip biraz yüksek sesle konuşurken. Fazla sesten dolayı normal bir ses tonu kullansa onu duymazdı büyük ihtimalle. Bir anda gözleri kısıldı. Bu barmeni kafe'de kavga ettiği adamın yanında gördüğüne emindi.
"Hey, sen bizim hava su Toprak'ın yanındaki çocuk değil misin? Toralp'le kavga eden kişisin değil mi?" diye sordu barmen doldurduğu bardağı bir kıza uzatıp, daha sonra kıvırcık saçlarını karışıtıp ona bakarken.
'Hava su toprak' diyerek espri yaptığını falan mı düşünmüştü bu çocuk az önce?' diye düşündü Yusuf. Bunun sonunda gözlerini devirmiş, sinirlenmeden şu adamın yerini öğrenmesi gerektiğini hatırlatmıştı kendine.
"Patronun nerede?" diye sordu tekrar gözlerini etrafta dolaştırırken. Aklı hâlâ Toprak'da kalmıştı. Onu düşürdüğü için kendinden nefret ediyordu. Biraz daha dikkatli olmalıydı.
"Onunla çekirdek çitlemeyi falan mı düşünüyorsun? Ben de size eşlik etmek isterim, asi çocuk." derken alayla gülmüştü bonus kafa. Onun saçlarını tutup kesmemek için kendini zor tutuyordu Yusuf ama şu işin sonunda bunu da yapabilirdi.
"Yok, ben yediği çekirdekleri kusturmayı planlıyorum," diye mırıldandı kendi kendine. O sırada gözüne barmenin arkasındaki siyah kapı çarpmıştı. Büyük ihtimalle bu kapının arkasında bir yerdeydi.
"Oraya giremezsin." dedi barmen işini bırakıp onun önüne geçerken. Onu dinleyeceğini falan sanmış olamazdı değil mi?
"Ben olay çıkarmadan önce çık şuradan gireyim. Görüşüp çıkacağım burada vakit kaybetmeye niyetim yok." dedi Yusuf kapıyı açarken. Bünyamin bu kez engel olmayıp işine dönmüştü ama içeride ne olacağını, bu çocuğun buraya neden geldiğini ve neden çılgınlar gibi Toralp'i aradığını bilmiyordu.
Yusuf, karanlık koridorda ilerlediğinde karşısında bir kapı olduğunu görmüştü. O kapının hemen yanında da başka bir kapı vardı. Rast gele bir kapıyı açıp içeri girdiğinde masanın başında oturan o adi herifle göz göze gelmişti.
"Nihayet geldin." dedi Toralp memnun olmuşça gülümserken. İşte şimdi istediği şeyler yavaş yavaş olmaya başlamıştı.
"Toprak'ın evlendiği piç sen misin?" diye sordu Yusuf. Kafede Toprak için kavga ettiği adam şimdi Toprak'ın kocası mı olmuştu?