(II)
Kapıya doğru ilerlerken bir an duraksayıp elindeki anahtara baktı, Toprak. Artık ne eski evindeydi ne de canını verebilecek kadar çok sevdiği Yusuf yanındaydı. Annesi de yoktu. Zaten varken de yok gibiydi. Bir varmış bir yokmuş diye anlatılan masallar artık bir varmış hiç yokmuş olarak değişmeliydi. Bu dünyada bir kere yok olan bir daha var olamıyordu çünkü. Ne yaparsak yapalım. Kapıyı açıp eve geldiğinde mutfaktan gelen güzel yemek kokuları onu gülümsetmişti. Bunu çok uzun zamandır hiç yaşamadığı için birden eskiye dönmüş gibi hissetmişti. Dışarıda Yusuf'la oynayıp akşam olduğunda eve koşarak girer, o güzel yemek kokusunu takip ederek mutfağa yönelir ve anne babasıyla karşılaşırdı. Bunları düşünerek mutfağa girdiğinde Sahra hanımla karşılaşmıştı.
"Merhaba Toprak. Sana yemek hazırlamamı ister misin? " dedi Sahra, Toprak'ın geldiğini fark ettiğinde. Okuldan geldiğine göre acıkmış olmalı diye düşünmüştü.
"Teşekkür ederim. Gelirken bir şeyler yemiştim zaten. Tolga nerede?" diye sordu Toprak gülümseyerek. Tolga'ya çok yakın hissediyordu kendini. Belki de onun da annesi oldukça ilgisiz olduğu için olabilirdi bu. Babası da pek ilgili sayılmazdı. Sadece abisi vardı ama o da başını işlerden kaldırmıyordu. Ablası da ojelerini sürmekten kardeşine vakit ayıramazdı.
"Senin odanda canım, uyuyor." Dedi Sahra hanım gülümseyerek. Toprak'ın Tolga'ya karşı ilgili olması inanılmaz derecede mutlu olmasına sebep olmuştu. Çünkü Tolga çok ilgisiz büyüyen bir bebek olmuştu.
"Ben açım. Evdeki bütün yemekleri verebilir misin? hepsini masanın üzerine bırak ben yarım saat arayla hepsini yiyeceğim."
Toprak duyduğu sesin verdiği şaşkınlıkla arkasına döndüğü zaman marul kafa ile karşılaşmıştı. Onun burada ne işi vardı ki?
"Aa sende mi buradaydın? Boy kısa ya seni göremedim. Naber fıstık?" derken gülerek kıvırcık saçlarını arkaya doğru atmıştı tek eliyle.
Bünyamin Toprak'ın ona olan bakışlarına baktıkça gülesi geliyordu. Şaşkın ve boş bakıyordu. Bunların karışımıda çok komik duruyordu. Bu kızı ne zaman görse ya gözleri dolu oluyor, ya sinirden kızarmış oluyor ya da boş gözlerle bakıyor oluyordu. Onu gülerken gördüğünü hiç hatırlamıyordu.
"Sen nasıl girdin bu eve?" Diye sordu Toprak şaşkınlığını bir kenara bırakıp Bünyamin ve Toralp'in arasındaki bağı çözmeye çalışırken. Ikisi patron ve çalışan dışında arkadaş olabilir miydi?
"Kapıdan girdim, sen farklı bir yerden mi giriyorsun yenge?" diye sordu Bünyamin hafif bir sırıtışla. Tabii Toprak onun hâlâ kim olduğunu bilmiyordu anlaşılan.
"Oğlum sen ne zaman doyacaksın? Toralp'in bütçesine yemek yiyerek zarar vermekten bıkmadın mı anneciğim?" diyerek araya girdi Sahra hanım. Oğlu etrafındaki insanlarla uğraşmayı çok severdi ve şu an ki hedefi Toprak olmuştu sanırım.
"Oğlunuz mu?" diye sordu Toprak Sahra hanıma dönerken. Etrafında bilmediği daha neler vardı acaba?
"Evet, oğlum Bünyamin. Daha önceden tanışmış gibi görünüyorsunuz." Derken çorbayı karıştırmasına devam etmişti Sahra hanım.
"Evet, çalıştığı yerde görmüştüm." dedi Toprak gözlerini Bünyamin'e çevirirken. Demek Toralp ve Bünyamin teyze oğullarıydı. Oysa birbirlerinden öyle çok farklılardı ki. Dış kapıdan kilit sesi geldiğinde herkes gözlerini mutfağın kapısına çevirmişti. Gelen Toralp'den başkası olamazdı herhalde.
"Toprak."
Toprak ismini duyduğunda gözlerini devirmişti. Eve gelir gelmez neden onu çağırıyordu ki şimdi? Sahra hanıma kısa bir bakış atıp salona doğru ilerledi. Toralp ceketini çıkarıp koltuğun üzerine bırakmış ve yemek masasına geçmişti.