Arabasını kafenin biraz uzağında durdurup, tam karşısındaki kafeyi izlemeye başladı, Toralp. Yusuf annesinin omzuna dokunmuş ve bir şeyler söyleyerek onu kafeden uğurlamıştı. Kadın Yusuf'a gülümseyerek onu öperken oldukça mutlu görünüyordu. kafeden çıkıp sokağın başına doğru yürümeye başladığında onun arkasından gözlerini devirip alaylı bir şekilde güldü, Toralp. Dudaklarında alaylı da olsa bir gülümseme vardı ama gözleri doluydu. Neden Yusuf sevgiyle büyürken tüm bu yalnızlığı o çekmişti? Bir kez olsun onu öpüp sarılmamıştı hiç kimse. Neden annesi onu değil de Yusuf'u evlat seçmişti kendine?
"Ayda bir gelseydin," diye mırıldandı Toralp gözlerinden bir damla yaş elinin üzerine düşerken. "Sadece bir kaç kez gelip beni özlediğini söyleseydin, şimdi hiçbirimiz acı çekiyor olmayacaktık."
Gözlerini kafenin içinde durup camın arkasından dalgınca dışarıyı izleyen Yusuf'a çevirdi. Toprak'ı ondan almak ona büyük bir acı yaşatmıştı ve bu acı onda hâlâ devam ediyordu buna emindi. Kafasını olumsuzca iki yana salladı, Toralp. Yusuf küçükken de Toprak'ın ondan alınmasına dayanamıyordu. Bu huyunu değiştirmemiş olması çok işine yaramıştı. Bu oyunun en başında ölene kadar onlara acı çektirmek istemişti ama şimdi aklında daha iyi bir fikir vardı. Gözleri ellerinin üzerine düşen gözyaşlarına kayarken içindeki acıma duygusu kendini tamamen yok etmişti. Gözlerini silip arabadan indiğinde artık eski acımasız Toralp kişiliğine bürünmüştü. Kendinden emin bir şekilde yürüyüp kafenin kapısını araladı ve boş olan tarafa doğru yürüyüp oturdu. Ellerini masanın üzerine bırakıp gözlerini Yusuf'un olduğu tarafa doğru çevirdiğinde onunla göz göze gelmişti. Gözlerinde alay yüklü duygular barındırarak ona bakmaya devam etti. Yusuf'un yüzündeki öfke onu oldukça eğlendiriyordu.
"Ne alırdınız?" diye sordu görevli bir kız ona gülümseyerek. Bu sırada Yusuf sinirli bir şekilde kendisine doğru ilerlemeye başlamıştı.
"Ben Toprak'ı alayım, arkasından da Yusuf'a bir bardak soğuk su verin." derken Yusuf'la olan bakışmasını sürdürüyordu.
"Anlayamadım?" dedi kız hafif bir şaşkınlıkla ona bakarken. Toralp gözlerini Yusuf'dan alıp kıza çevirmiş ve gülümsemekle yetinmişti.
"Neden geldin?!" diye bağırdı Yusuf onun olduğu masaya geldiğinde. Toralp cevap vermek yerine üzerlerine dikilen gözlere baktı alayla. Yusuf'da herkesin onlara baktığını gördüğünde derin bir nefes almış ve sakinleşmeye çalışmıştı.
"Ben ilgileniyorum." dedi yanlarındaki kızı gönderirken. Daha sonra nefret dolu bakışlarını Toralp'in yüzüne dikmiş ve karşısındaki koltuğa oturmuştu.
"Böyle davranmak olmaz," dedi Toralp kafasını iki yana sallarken. "Müşteri memnuniyeti önemlidir."
Yusuf derin bir iç çekerken karşısında oturan abisine baktı tek kelime etmeden. Onun yakasına yapışıp yumruklarını suratına geçirmeyi ne kadar çok istese bile bunu engelleyen bir tarafı vardı. Ona yapılan hiçbir kötülük umrunda değildi. Sadecs Toprak'ı serbest bırakmasını istiyordu.
"Ne istiyorsun?" diye sordu sakin bir tavırla. Ne kadar sakin kalabilirdi onu kestiremiyordu çünkü Toprak'ın bu adamın evinde olduğunu bilmek onu oldukça öfkelendiriyordu.
"İstediğimi aldım zaten. Perişanlığını görmek için buradayım." dedi Toralp içindeki kini saklamaya gerek duymayarak.
"Toprak'ı pis işlerin için kullanmana izin vermem. Nasıl geldiysen öyle defolup gideceksin." derken yaslandığı yerden doğrulmuştu Yusuf. Toralp bu cümleye sadece gülümsemekle yetindi. Bu oyunun sonunda tüm oyuncuların zarar göreceğini bilse de vagzeçmeyecekti. Tüm hayatı boyunca zarar görmüş biri olarak artık zarar vermesi gerekiyordu. Yusuf'un söylediklerini aldırmadan kendi düşüncelerine yöneldi Toralp.