31.BÖLÜM: •BİZİM MASALIMIZ• |Final

7.5K 461 252
                                    

Yusuf..

     Bencildi.

Aşkta, hayatta, yaşam da ve ölüm de, O da bencildi. Aşık olduğu kadına ulaşmak için yaptığı şeylerde bencildi.

Hem kendisine acı çektirmiş, hem de Toprak'ı yalnız bırakmış ona sırtını dönmüştü.

Birbirlerine sırt dönenlerin masalıydı bu.

Çok sevenlerin, çok üzülenlerin, aşkından ölenlerin ve sevgisinin çokluğundan bencilliğe düşen insanların masalı.

Çok sevdiği Toprak'ı başkasıyla görünce belki de en ihtiyacı olduğu zamanda sırtını dönmüştü ona. Parmağında ki alyansı her gördüğünde sevgisinin öfkesiyle karıştığını hissetmişti.

Oysa onu öyle çok seviyordu ki..

Kısa saçlarının rüzgarda savrulmasını, biri espri yaptığında önce donuk bakıp sonradan kahkaha atmasını. Kahkaha atarken ara sıra elini dudakları üzerine götürüp gülüşünü saklamasını. Solgun tenini, küçük ince parmaklarını. Okyanus gibi güzel görünen gözleri..

Bunlar sadece hayran olduğu kısmıydı. Yusuf, onun kalbini seviyordu. Ruhunu seviyor, çocukluğunu seviyordu.

Aşkı onu bencilliğe sürüklemişti. Sevgisinin ağırlığını taşıyamamıştı. Akıttığı göz yaşlarını kaldıramamış, sonunda aşkından da hayatından da vazgeçmişti.

Belki de bencil olan aşķtı.

Birden insanın tüm içine işleyip, imkânsıza yönlendiriyordu kalbi. İmkânsıza yönelen kalp, günden güne durmaya yaklaşıyordu. Zor atıyordu. Attığı bedene nefes aldırmıyor, ruhunu sevgisinden deliye çeviriyordu.

İnsanı tüketiyordu, aşk. Aşık olup karşılığını alamayınca dünyası başına yıkılıyordu insanın.

Yusuf, çok çabalamıştı dayanmak için. Güçlü olmak, acı çekse bile Toprak'ın yanında durmak için. Ama bunu bir zamandan sonra yapamamaya başlamıştı. Onu görmek acı veriyordu. Onu görmek, acıyan ruhunu daha da acıtıyordu. Onun aşkına öyle takılı kalmıştı ki, onu görememeye başlamıştı artık.

Dünya sessizleşiyor, kulaklarında sadece onun için atan kalbinin ritimleri duyuluyordu. Fakat bunu duymak acıydı.  Onun kalbinin kendisi için değil de bir başkası için artığını biliyordu çünkü. İşte bunu bilmenin verdiği acı, ölümün son evresiydi belki de.

O, sadece gecikmiş olan ölümü hızlandırmıştı.

Zaman kavramı herkes için farklı ilerliyordu. Toprak içinse bir gün bile ilerlememişti, hep aynı gündeydi. Onu kaybettiği, ölü bedenini gördüğü o gün.. İşte o gün hayat durmuştu. Zaman artık işlemiyordu. Tüm saatler bozulmuştu.

"Hadi, kızım. Gidelim." Dedi annesi elini Toprak'a doğru uzatırken. Toprak, gözlerini elinde ki fotoğraftan alıp annesine çevirmişti. Eskisi gibi mini elbiselerle dolaşıp makyaj yapan biri değildi artık karşısında ki kadın.

"Beni görmek istiyor mudur?" Diye fısıldadı Toprak. "Ben onu görmek istiyorum, Anne." Derken gözlerinden yaşlar boşalmıştı birden. O günden sonra hiç durmamıştı gözyaşları. Her gün Yusuf'u görmek istiyor ama annesi bazen buna karşı çıkıp yollamıyordu.

"İstiyordur, Toprak." Dedi kadın, ellerini kızının saçlarına götürüp okşarken. Kızı, Toralp'le boşanmıştı. Yusuf'un ölümünden bu yana bir yıl olmuştu ama Toprak, Yusuf'un öldüğü günden beri kimseyle iletişim kurmuyordu. Ona zorla yemek yediriyordu. Bazen banyoda ağlama krizlerine girip bayılıyordu, her gece rüyalarında sayıklıyordu. Onu özlemek bir hastalık olmuştu adeta.

SOĞUK CEHENNEM (kitap oldu) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin