15.BÖLÜM: •ÖZLEM•

7.4K 467 52
                                    

Medya; Toprak

Bazen herşey ters gidip durur ve hiçbir şey asla yoluna girmeyecek bir hal alır durum. Buna rağmen insanlar umut ederler. "Birgün herşey düzelecek, herşey yoluna girecek ve bende diğer insanlar gibi mutlu olacağım" derler kendilerine. Çünkü insan, umut etmek için vardır. Nefes alan her insanın umudu vardır. Umudu olan insanın da yaşamak için bir sebebi vardır derler.

Peki ya nefes alamayanlar?

Bedenen hayatta olsalar da ruhlarını çoktan yitirmiş olanlar?

Onlar için neden kimse avutucu cümleler kurmuyordu? Neden ruhunu kaybetsen bile onu bulma şansın hâlâ var demiyordu kimse? Sorunun cevabı aslında çok basitti. Çünkü biz insanlar iki ayrı kısma ayrılmıştık; Umudu var olanlar ve hiç umudu var olmamış olanlar.

Toprak, sadece onlardan biriydi. Gözlerini sıkıca kapatmış, dizlerinin üzerinde oturduğu soğuk yerde bu zamana kadar hiç ağlamadığı şiddetle ağlıyordu. Üzüntüsü ve acısı çok büyüktü. Bir kaç saat öncesine kadar umud ile yaşayan insanlar arasındayken şimdi tam bir umutsuzluğun ortasına düşmüştü ve buradan kurtulması artık imkansızdı.

"Neden ben?" diye sordu ağlama sesinin arasından kelimeleri zorla çıkarken. Herkes bu soruyu soruyordu.

Neden ben?

Neden ben de bir başkası değil?

Şu sokaktan geçen kişi mutlu da neden ben üzgünüm?

O gülüyor da neden ben ağlıyorum?

Nedenle başlayan sorular asla tam olarak hiçbir zaman cevaplanamazdı. Çünkü nedenler bitmezdi. "Neden ben?" Diye sorar ve cevabı alınca "Neden öyle olmak zorunda?" diye başka bir soru sorardık.

"Toprak."

Karanlık odada duyulan ayak sesleri tam olarak dizlerinin dibinde durmuştu. Islak gözlerini yerden alıp gelen kişinin yüzüne çevirdi. Artık tüm hayatının anlamı yok olmuştu ve belki de bu adam da hayatını mahvedenler arasında yer alıyordu. Belki de o annesinin üvey olduğunu daha önceden biliyordu. Telefondaki kişi tahmin ettiğimiz gibi demişti. Ama neden? Madem bunu biliyordu bu evliliği neden yapmasına izin verdi?

"Biliyordun, değil mi?" Diye sordu ellerinin tersiyle gözlerini silerken. Bu adamın karşısında değil ağlamak tek kelime bile etmek istemiyordu ama soracağı şeyler vardı. Toralp'in gözleri yerde duran telefona kaydı. Bu saatlerde onu araması gereken kişi DNA sonuçlarını bildirecekti. Toprak telefonu açmıştı anlaşılan.

"Biliyor olsam ve sana söylesem ne değişecekti?" diye sordu eğilip sırtını yatağa yaslarken. Toprak dizlerinin üzerine oturmuş, oldukça sinirli bir şekilde ona bakıyordu. Onu ağlarken görmek tuhaf bir şekilde kendine kızmasına sebep oluyorken baskın tarafı duygularını gizliyordu.

"Ne demek istiyorsun? Bunu bana neden söylemedin?" diye sorarken sesi titremişti Toprak'ın. Hayatta sahip olduğu her şeyi kaybetmenin acısını yaşıyordu. Anne sandığı kişi aslında annesi değildi. Her zaman yanında olacağını tahmin ettiği Yusuf artık yanında yoktu. Neden her zaman kaybeden oydu? Karşısındaki kişi pisliğin teki olmasına rağmen o neden hiçbir şey kaybetmiyordu? Neden tüm hakimiyet kötü adamların elindeydi? İyi insanlara eziyet etmeleri için mi? Bu adil değildi. Kesinlikle adil değildi.

"Varsayalım bunu sana en başında söyledim. Ne yapacaktın, Toprak? Annen olmadığını öğrensen bile onu Anne olarak görmeye devam edeceğini biliyorum. Şu an ki durumumuzdan farklı bir şey olacak mıydı? Sen yine benimle evlenecektin." derken onu biraz da olsa rahatlatmak için durumu iyi yönden göstermeye çalıştı, Toralp. Bunu yaparken kendisini sinirlendirmişti fark etmeden. Toprak'ın onunla bir ihtiyaç için evlenmiş olması neden bu kadar sinirleriyle oynuyordu?

SOĞUK CEHENNEM (kitap oldu) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin