(Eylül'ün ağzından)
Motor sesini duyunca ayağa kalktım. Motorun farlarından yüzünü seçemiyordum. Motorunu ağacın dibine park edip, bana yaklaşınca yüzünü görebilmiştim. İşte beklediğim, özlediğim o muhteşem yüzü nihayet görebilmiştim. Aşk mı bu? Sevda mı? Yoksa çok büyük bir hayranlık mı?Bana okulu bile sevdiren , normal şartlarda her yıl en az on beş gün devamsızlık yaparken, onu görebilmek için sık sık okula gitme sebebimdi. Büyük zaafım. Bu sıradan, basit bir aşk olamaz, öyle değil mi? Bu aşkın ötesinde. Bu aşkın kanıtı resmen ve ben onu her gördüğümde bu ateşin sıcaklığını iliklerime kadar hissediyorum. Bu anlatılamayacak kadar yüce bir şey. Bu çok farklı. Acaba o da benim için böyle düşünüyor mudur?
Telefonla arayıp, konuşmaya ihtiyacı olduğunu, benimle buluşmak istediğini söyleyince hemen koştum, onun buluşmak istediği yere geldim. Nasıl gelmeyeydim ki? Sesi çok kötü geliyordu. Düşüncelerimi beni benden alan sesi ile böldü.
''Selam.'' dedi gülerek.
''Selam.'' dedim çekingen bir tavırla. Utancımı anlamış, bana alayla bakıyordu. Çimenlere oturdu ve yanını göstererek ''Sen ayakta mı duracaksın, yoksa yanıma oturacak mısın?'' diye sorunca hemen yanına, çimenlere oturdum. Utandığımı çok belli ediyordum.
''Sesin telefonda çok kötü geliyordu. Konuşmaya itiyacın vardı. O yüzden geldim buraya.'' dedim kendimi ağırdan alarak.
Bu tavrımdan hiç etkilenmeyerek, düz bir sesle ''Yoo, yanlış anlamışsın. Seni buraya sadece takılmak için çağırdım.'' dedi.
Ne? Takılmak için mi? Pardon ama ben takılınacak(!) bir kız değilim. Üstelik yalan söylüyor, gerçek sebebini benden saklıyordu.
''Takılmak için sınıfta sürekli takıldığın Alya'yı çağırsaydın ya buraya, ben takılınacak kız değilim! Sesin kötü gelince, beni buraya dertleşmek için çağırdığını düşünmüştüm. Ama yanılmışım. İyi geceler.'' dedim ve yanından kalktım.
Bir kaç adım atmıştım ki ''Yani sadece dertleşmek için geldin, ben çağırdığım için değil?'' dedi alayla. Bu çocuk kendisini ne zannediyor?
''Tabiiki öyle, kim çağırsa gelirdim!''dedim kendimden emin bir şekilde.
''İyi, peki öyle olsun madem.'' diyerek konuyu kapattı. Oturduğu yerden kalkıp, yanıma geldi. ''Karnım çok aç. İşini çok iyi yapan bir balık ekmekçi biliyorum. Balıklı sandviçleri çok güzel oluyor. Gel sahilde balık ekmek yiyelim.'' dedi tebessümle.
Aniden değişen ruh hali beni şaşırtmıştı. Azevvel serseri gibi davranırken, birden masum bir hale bürünmüştü. Kafam karışmıştı. Teklifini kabul ettim. Motorsikletine binerek beni, tarif ettiği yere götürdü.
Mavi- beyaz şirin bir dükkandı. Dükkanın önünde mavi sandalyeler ve beyaz masalar vardı. Bu masalardan birine oturduk. Az sonra bir amca gülerek ''Hoşgeldiniz!'' dedi.
'' Hoşbulduk Mesut Amca. Meşhur sandviçlerinden kız arkadaşıma da bahsettim. İstanbul'un en iyi balık ekmeğini o da yesin istedim.'' dedi Eray gülerek. Sanırım dükkan sahibiyle tanışıyordu. Aralarında bir samimiyet vardı.
''Sandviçlerinizi hazırlıyorum o zaman. İçecek de ister misiniz?'' diye sordu gülerek amca.
''Ben kola istiyorum. Sen ne içersin Eylül?'' diye sordu.
''Ben de kola istiyorum.'' dedim amcaya gülümseyerek.
''Pekala, birazdan sandviçleriniz hazır olur, gençler!'' dedi ve yanımızdan uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI: İlk Aşk
RomantikSaplantı serisinin ilk kitabıdır. BU HİKAYE GERÇEK,YAŞANMIŞ BİR HAYATTAN İLHAM ALINARAK KURGULANMIŞTIR.BU HİKAYENİN KARAKTER İSİMLERİ HAYAL ÜRÜNÜ OLUP,KARAKTERLERİ GERÇEKTİR. Aşk, Hayal Kırıklığı ve İhanet... Saplantı'nın ikinci kitabı: https://my...