(Övgü'nün ağzından)
Trilye'ye geldiğimizde şirin bir sahil beldesi karşıladı bizi. Upuzun bir sahili vardı. Sahilin çevresi Berkin'in bahsettiği gibi balık restaurantları ile doluydu.
Servisten indiğimizde rehberimiz yine konuşmaya başladı.
''Evet, arkadaşlar! Bildiğiniz üzere burası Trilye. Antik çağlardan beri burası insanlara ev sahipliği yapmıştır. Eskiden yoğun olarak Rum ve diğer Hristiyanların yaşadığı bir köydür. Buranın zeytin ve zeytin ürünleri meşhurdur. Bu gece az ilerideki otelimizde konaklayacağız. Akşam çarşısını gezersiniz. Eşyalarımızı bagajdan alalım ve otelimize doğru ilerleyim. Kayıt işlemlerinin ardından serbestsiniz.'' dedi.
Eylül ve ben valizlerimizi almak için bagajın önünde oluşan bir grup kalabalığın arasına karıştık. Valizleri alma sırası bize geldiğinde Eray '' Valizini ben taşırım. Sen yorulma.'' dedi Eylül'e ve hem kendisinin, hem Eylül'ün valizini alarak otele doğru ilerledi.
Çekmeli valizimi bagajdan almaya çalışırken, Berkin yanıma geldi ve ''Ben seninkini götürürüm.'' dedi.
''Taşıyabilecek misin, hem kendinki, hem benimkini? Ağır olmasın?'' dedim.
Berkin bana alayla baktı ve ''Buna mı ağır diyorsun? Yapma Allah aşkına!'' dedi ve valizimi alarak otele doğru ilerlemeye başladı.
Eylül bana bakarak güldü. Ben de ona gülerek karşılık verdim. Birbirimizin koluna girerek, otele doğru ilerledik.
Otelde kayıt işlemlerinin ardından, Eylül ile otel odamıza çıktık. Valizdeki eşyalarımızı çıkarıp dolabımıza yerleştirirken, bir yandan da günün dedikosunu yapıyorduk.
''Bugün Berkin sana karşı çok kibar ve ilgiliydi. Bu ilgisi gözümden kaçmadı.'' dedi. Ona baktığımda gülerek dolaba kıyafetlerini yerleştirmeye devam ediyordu.
''Evet, her arkadaşın olması gerektiği gibi davranıyor.'' dedim geçiştirerek.
''Sen benimle dalga mı geçiyorsun?'' dedi alayla bana bakarak ve gülerek devam etti. ''Bir arkadaştan daha fazlası. İlk, okula geldiği zaman da demiştim. Bir arkadaştan daha fazlası işte!'' dedi ve tekrar kıyafetlerini yerleştirmeye devam etti. ''Kızım, bu çocuk senden deli gibi hoşlanıyor, demedi deme!'' dedi.
''Gerçekten böyle olduğunu mu düşünüyorsun?'' diye sordum.
''Tabiiki yani! Kim kime karşı bu kadar sevecen davranır?'' dedi.
O sırada telefonuma gelen mesajın sesiyle dikkatimi telefona verdim. Eylül heyecanlanarak ''Mesaj kimden? Kim atmış mesajı? He, Berkin mi atmış sana mesaj yoksa?'' dedi sıralayarak.
Mesaj, Berkindendi.
''Hadi, hazırlan. Yemeğe gidiyoruz.''
İkinci bir mesaj daha.
''Söz vermiştin! Bu akşam yemeğe çıkıyoruz, unutma!''
Eylül, gözleri parlayarak bana baktı. ''O seni yemeğe davet etti. Sen de kabul ettin ve en yakın arkadaşına anlatmadın mı? Aşk olsun!'' dedi.
''Bütün bir gün boyunca gezdik. Onlar da hep yanımızdaydı. Hangi ara anlatacaktım ki?'' dedim.
''Hadi o zaman, bırak şimdi bunları! Hemen seni bu geceye hazırlayalım. Çok ilgi çekici ve güzel olmalısın ki sana tekrardan aşık olsun!'' dedi.
Gözlerimi ellerimle kapayarak ''Ya, Eylül! Öyle şeyler deme lütfen! Zaten çok utanıyorum!'' dedim.
Eylül gülerek valizimdeki kıyafetlere baktı. ''Bakalım, nasıl kıyafetler getirmişsin yanında?'' dedi ve incelemeye başladı. Akşam Eylül ile çarşıda gezerken giyerim diye yanımda getirdiğim uzun, staplez, beyaz elbisemi valizden çıkardı. Elbisemin üst kısımları danteldendi. Eylül elbisemin dantellerine dokunurken '' Vaay! Harika bir elbise, buna bayıldım! Böyle bir yere neden bu elbiseyi getirdin ki?'' dedi ve heyecanlanarak bana döndü. ''Yoksa, Berkin ile yemeğe çıkacağından haberin var mıydı? Önceden sözleşmiş miydiniz?'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI: İlk Aşk
RomanceSaplantı serisinin ilk kitabıdır. BU HİKAYE GERÇEK,YAŞANMIŞ BİR HAYATTAN İLHAM ALINARAK KURGULANMIŞTIR.BU HİKAYENİN KARAKTER İSİMLERİ HAYAL ÜRÜNÜ OLUP,KARAKTERLERİ GERÇEKTİR. Aşk, Hayal Kırıklığı ve İhanet... Saplantı'nın ikinci kitabı: https://my...