Şara (Düzenlendi)

9.4K 336 4
                                    

(Şara'nın ağzından)

Kulağımda kulaklıkla müzik dinleyerek eve gidiyordum. Müziğin verdiği tempoyla hızlı adımlarla yürüyordum. Son sesle müzik dinlemeyi seviyorum. Bu yüzden çevremdekiler ağzı yırtılana kadar bana seslenseler duymam. Dünyadan bir haber yoluma devam ederim. Yine aynı müzik sesi şiddetiyle eve gittiğim rutin bir gündü. Birden bir kolun omzuma dokunduğunu hissedince irkilerek arkama baktım. Sınıf arkadaşım Yelizdi bu. Bana yetişmek için koşmuş, nefes nefese kalmış ve çok yorulmuştu. Aceleyle kulağımdan kulaklığı çıkardım ve ''Ne oldu Yeliz? '' diye sordum.

''Kızım niye koşar gibi gidiyorsun? Hiç yetişemeyeceğim sandım bi an sana.'' dedi kesik kesik.

''Kusura bakma ya, ben müzik dinlerken hep böyle olurum. Alır başımı giderim.'' dedim.

''Neyse neyse, Kerim geldi. Seni arka sokakta bekliyor.'' dedi sırıtarak. Nefesi düzene girmişti.

''Sen nerden biliyorsun? '' diye sordum mutlu olarak.

''Sana haber vermem için beni yolladı.'' dedi gülerek.

''Tamam, çok sağol.'' diyerek ara sokağa saptım ve yol boyunca ilerleyerek sağ sokağa saptım. Kerim'in, beni çocuk parkındaki banklardan birine oturmuş, beklediğini gördüm. Heyecandan kalbim ağzımda atıyordu sanki.

Yanına gittiğimde çok dalgındı. Geldiğimi fark etmedi bile. Çantamı sırtımdan çıkarıp yanına oturum ve çantamı kucağıma aldım. ''Naber?'' diye bir konuşma başlangıcı yaptım. Benim geldiğimi farketmediği için biraz ürker gibi oldu ama hemen kendisini topladı.

''İyidir senden naber?'' dedi.

Her zamaninden daha soğuk ve mesafeliydi. Yapısı zaten ciddiydi ama bu sefer daha uzaktı sanki bana.

''İyiyim bende. Yolunda gitmeyen bir şey mi var?'' diye sordum.

''Evet.'' dedi.

''Nedir o?'' diye sordum.

''Bizim ilişkimiz. Başlamadan bitsin Şara. Zaten bizim bir geleceğimiz yok. Bende sana karşı bir şey yok.'' dedi omzunu silkerek.

Dedikleri karşısında alındım ve kızmıştım. Nasıl yaşadıklarımızı görmezden gelirdi? Tamam, daha çok yeniydi ama çok kısa zamanda çok şey yaşamıştık. Bunu göz ardı edemezdi.

''Nasıl yok, Kerim? Bir aydır çıkıyoruz biz. Kısacık bir aya çok şey sığdırdık. Sen şimdi ayrılmaktan mı bahsediyorsun?'' diye sordum inanamayarak.

''Birbirimizi kandırmayalım. Her kız gibi duygusal zekan ağır basıyor şu anda. Abartılacak bir şey yaşamadığımızı biliyorsun. Bu yüzden yol yakınken dönmek en iyisi. Sevgin karşılıksız. Bunu başladığımız ilk andan beri biliyordun. Platonik olmaya gönüllüysen devam et kendi kendine ama bu ilişkinin bende hiçbir değeri yok, üzgünüm.'' dedi umursamaz bir ses tonuyla.

Göz yaşlarım istemsizce yanaklarımdan süzülmeye başladı. Nasıl bu kadar acımasız olabiliyordu? Beni bir kalemde nasıl silip atabiliyordu?

Tam yanımdan kalktı, gidecekti ki telefonu çaldı. Arayan kişinin adını görür görmez telefonu açtı.

''Alo Övgü?'' dedi.

Demek arayan Övgü'ydü. İşte ayrılığımızın altında yatan gerçek sebep bu kızdı ve bu kız hayatımızda olduğu müddetçe bizim aşkımız, geleceğimiz olmayacaktı.

Hem yalancı ve arkadan iş çeviren bir kızdı. Hem de peşini bırakmıyordu bu işin ama ben sevdiğim adamı ona kaptırmaya gönüllü değildim. Kerim, telefonla konuşarak yanımdan uzaklaştı.

Bir anlam veremiyordum azevvelki vedaya. Daha düne kadar çok mutluyduk. Birlikte eğleniyorduk. Ne değişmişti de benden uzaklaşıp yine eski sevgilisine dönüyordu?

Benimle birlikteyken, acaba eski sevgilisiyle barışmış mıydı? Yoksa o kız, sürekli Kerim'i arayıp aklını mı karıştırmıştı?

Parkta oyun oynayan çocukları izliyordum. Bir yandan da gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Bu kadar kısa zamanda ona çok alışmış, çok benimsemiştim. Ben onu sevmiştim. Çok hem de.

Cebimdeki telefonum titremeye başlayınca Kerim'in beni aradığını umarak sevindim fakat telefonu cebimden çıkarıp ekrana baktığmda arayanın Kerim değil, rehberimde kayıtlı olmayan bir numaranın beni aradığını gördüm.

Telefonu açıp ''Alo?'' dedim.

Tanımadığım bir kız sesi '' Şara, sen misin?'' diye sordu.

''Evet, benim. Siz kimsiniz?'' diye sordum.

''Kerim'i istiyor musun?'' dedi.

''Anlamadım?'' dedim.

''Basit bir soru. Onu istiyor musun?'' dedi.

''Evet.'' dedim.

''Benim sana atacağım konuma gel. Orada Kerim'i benimle göreceksin. Bizim masamıza gel ve sanki seni Kerim buraya davet etmiş gibi davran ve seni aradığımı bozuntuya verme. Dediklerimi harfiyen uygularsan her şey gönlünce olur ama yok, uygulamazsan onu kaybedersin!'' dedi tehditkar  bir sesle.

''Övgü, sen misin?'' diye sordum.

''Evet, benim. Konumu atıyorum şimdi sana.'' diyerek telefonu kapattı ve az sonra telefonuma mesaj geldi.  Gelen mesajda birazdan gideceğim konumu gördüm. Önce, gidip gitmeme arasında kararsız kaldım. Bu işin sonu, beni Kerim'e kavuşturacaksa gözüm kapalı sevdiğim adamın eski sevgilisiyle bile iş birliği yaparım. Yapacaktım da.

Çantamı omzuma geçirip yerimden kalktım ve mekana doğru yol aldım. Mekana geldiğimde ikisini aynı masada beraber sohbet ederlerken gördüm. Sadece bunu görmek bile beni üzmeye yetmişti. Ben bu çocuğu çok sahiplenmiştim. Bu mekana girdiğimde pişman olacak mıydım? Kerim ile aram daha çok bozulur muydu? Yoksa Övgü'nün oyununa mı geliyordum, hiç bilmiyordum ve bunların bir önemi yoktu.

Deneyip görmek zorundaydım. Denemeden bilemezdim sonuçta. Belki de bu küçük oyun, bana mutluluğun kapısını açacaktı. Kerim ve ben mükemmel bir çift olacaktık belki de.

Yavaş yavaş mekana doğru ilerlemeye başladım. Cam kenarında oturdukları için onları izlemek kolaydı. Onların beni göremeyeceği bir noktaya saklandım ve biraz daha onları izlemeye karar verdim.

Kerim, Övgü'nün ellerini tutuyor, daha önce bana bakmadığı kadar ona  sıcak ve sevecen bir şekilde bakıyordu. Övgü'ye sürekli tebessümü yüzünden eksik etmeden bir şeyler anlatıyordu. Benimleyken ağzından laf bile çıkmazdı. Çok az konuşurdu. Hatta tebessüm bile etmezdi. Soğuk ve mesafeliydi her zaman. Bir de Övgü için onu unuttuğunu söylerdi. Koskoca yalanmış bu da! Unuttuğu falan yokmuş! Bana karşı soğukluğunun sebebi buymuş aksine.

Ben ise onu mutlu etmek adına her şeyi yaparken sessiz ve soğuk bir şekilde otururdu yanımda. İlgilenmezdi benimle. Böyle birini sevmiştim ben de. Verdiğim değere değmeyen birini sevmiştim.

Daha fazla onları izlemeye gerek yoktu. Burda onları izlemek bana daha çok acı veriyordu. Kendi kendimi yemekten başka bir şey değildi bu. İzlemeyi bırakarak mekanın içine girdim ve onların masasına yaklaştım. Kerim, beni fark ettiğinde yüzü düşmüştü. Çok üzüldüğü belliydi.

Çok sevdiği eski sevgilisiyle barışmak için bir şansı olduğunu düşünüyordu ve bunu şuanda kaçırdığını sanıyordu. Oysa böyle bir şansı hiç elde etmediğinin farkında değildi. Üstelik tek üzülen o değildi. Ben de çok üzülmüştüm. Benden durup dururken ayılıp, hemen eski sevgilisyle buluştuğunu görünce ben de dayanılmaz bir acı yaşamıştım.

SAPLANTI: İlk AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin