(Kerim'in ağzından)
Kafamı dağıtmak, biraz olsun evin stresinden uzaklaşmak için en iyi şey buydu. Kum torbasıyla olan kavgamız, çevremdekilerden çıkaramadığım hıncı ondan çıkarmamı sağlıyordu. Kum torbasını yumrukladıkça içimdeki tüm nefret, tüm öfke dağılıp gidiyordu. Kendimi rahatlamış, hafiflemiş, yeniden doğmuş gibi hissediyordum.Nefret ediyordum babamdan. Bizi böyle yarı yolda, böyle yüz üstü , böyle darmadağın ve tek başına içinden çıkamadığımız bir karmaşanın içinde bıraktığı için.
Dün yine her zamanki gibi ilgisiz ve vurdumduymaz bir şekilde salonda kös kös otururken ablam, heyecanla salona girmişti. Çok iyi bir haberle bizi sevindireceği her halinden belliydi. Mutlu ve heyecanlıydı.
''Kazandım, bunu yapacağımı biliyordum!'' dedi heyecanla.
''Neyi kazandın abla?'' diye sordum.
''Londradaki bursu kazanmışım!'' dedi şakıyarak.
Annem, sevinç gözyaşlarıyla ablamı kucakladı.
''Kutlu olsun kızım. Bu işin üstesinden geleceğini tahmin etmiştim. Hiç yanıltmadın beni.'' dedi gururla.
Ablam'ın yanına gururlanarak gittim ve ona sarıldım.
''Tebrik ederim abla. Başarın daim olsun.'' dedim.
''İnşallah kardeşim. Darısı senin başına.'' dedi ve sıkı sıkı sarıldı bana.
Ablam, babama beklentiyle baktı. Diğer babalar gibi onu kucaklamasını, tebrik etmesini, onunla gururlandığını görmek istiyordu babamdan fakat babam bizi şaşırtmadı. Her zaman yaptığı gibi sadece baktı. Tepkisiz,hissiz, boş...
Sonra kuru bir ''Tebrikler.'' dedi. Sadece o kadar. Böyle büyük bir şeyi kutlamadı bile. Yine dönüp televizyona bakmaya devam etti. O gün ablam'ın gözlerindeki hayal kırıklığını gördüm. Hevesinin nasıl kursağında kaldığını gördüm. Bir kız çocuğu olarak, en çok babasından sevinç narası bekledi fakat aldığı sadece kuru bir ''Tebrikler.'' di.
Ablam, evdeki herkes gibi babamın bize kurduğu soğuk mesafeye alışmıştı. İlgilenmemesine bir kez bile ağlamamıştı şu zamana kadar. Görmemezlikten gelmeye o kadar alışmıştık ki babamı... Ama ablam ilk defa, ilk defa buna katlanamadı. Gözyaşlarına hakim olamayarak odasına gitti ve kapısını kapattı.
Annem, ablam'ın odasından çıkması için saatlerce dil döktü. Artık çıkmayacağını anlayınca salona gidip babamla kavga etti. Kavga etmelerinden de ayrı bir nefret ediyordum. Çünkü değişen bir şey olmayacaktı. Hiçbir zaman da olmamıştı. Babam olacak adam, anneme hakaret edip durdu. En az annem kadar benimde kalbimi kıran şu sözü oldu:
''Evlendiğimiz günden beri, seni hiç bir zaman sevmediğimi biliyorsun. Kalbimin sadece onda olduğunu, aklımında sadece sevdiğim kadından olan kızımda olduğunu biliyorsun. Sen araya girip beni sevdiğim kadından ve biricik kızımdan ayırmaya çalışmasaydın, başka birisiyle evlenseydin daha mutlu olabilirdin belki. Benim size vereceğim ilgi de sevgi de bu kadar. Daha fazlasını bekleme!'' dedi.
Bu sözünden sonra annemin gözlerinin dolduğunu, acılarını, dertlerini, orda biyerlerde vazgeçtiği umutlarını, silip atmaya çalıştığı babam'ın hakaretlerini, kısacası evliliğine dahil olan her şeyini annemin gözlerinde gördüm. Sevdiği adam tarafından sevilmeyen kadını gördüm. Çocuklarının babasının, sırf ondan olduğu için çocuklarını istemediğini gördüm. Bunları sonbaharı hiç bitmeyen gözlerinde gördüm. Herkesden sakladığı yaralarını, kimseye belli etmeden sessiz sessiz sardığını gördüm ve daha fazla dayanamadım. Ablama , anneme ve bana bunu reva gören bu adama haddini bildirmesi gerekiyordu birinin. O kişi de bendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI: İlk Aşk
RomanceSaplantı serisinin ilk kitabıdır. BU HİKAYE GERÇEK,YAŞANMIŞ BİR HAYATTAN İLHAM ALINARAK KURGULANMIŞTIR.BU HİKAYENİN KARAKTER İSİMLERİ HAYAL ÜRÜNÜ OLUP,KARAKTERLERİ GERÇEKTİR. Aşk, Hayal Kırıklığı ve İhanet... Saplantı'nın ikinci kitabı: https://my...