Herkese merhaba!
Bir günde 3.bölümümüz geldi!🌻***
Sudan çıkarıp yere uzanmamı sağlarken
öksürmekten boğazım ağrıyordu. Yanan gözlerimin yanında beyaz tenimin daha da soluk bir hâl aldığını gördüm. Titreyen bedenimi zapt edemezken ne yapacağımı bilmiyordum.Gözümün önünde hep suyun içine batan bir Doğa vardı. Titremem dursun diye tırnaklarımı elimin içine batırdım ama durmuyordu lanet titreme!
Üzerime nereden bulduğunu bilmediğim pikeyi sarıp bana sıkıca sarılan yanımdaki adama iyice sokuldum. Kollarının arasında küçücük kalmıştım. Burası güvenliydi ve huzur veriyordu. Babamın yapması gerekenleri ondan görmem fazlaydı. Bana bağırmak yerine sarılması gereken babam yanımda bile yoktu. Bana olan bu istemsiz nefreti neydi bilmiyordum. Ondan birazcık sevgi dışında hiçbir şey istememiştim. Elime batırdığım tırnaklarımı açmaya çalışırken sesini algılayabildim.
"Hadi güzelim geçti bak yanındayım."
"Hep yanımda olacak mısın?" diye sormak istesem de tabii ki böyle bir şey yapmadım. Açılan ellerimi benden büyük olan elleri tuttu ve tırnağımı batırdığım yerleri okşadı. Normalde bundan huylanır kahkahalara boğulurdum ama resmen tepki veremiyordum. Beni kucağına alıp eve doğru yürümeye başladı. Odama geldiğimizde ne yapacağını bilemez gibi bakıyordu. Ben ise tepkisiz bir şekilde ses çıkarmadan onu izliyordum. Ne olduğunu veya ne yapmam gerektiğini henüz algılamış değildim.
"Üzerini değiştirsen iyi olur. Hasta olacaksın."
Sessizce başımı sallayıp dolaptan rastgele bulduğum pijamaları alıp banyoya gittim. Döndüğümde onu hâlâ odada bulmayı beklemiyordum.
"Seninle kalmamı ister misin?"
Ondan çok fazla şey istiyordum. Sürekli başına dert oluyordum ve bunun sonucunda yaptıklarıyla ona daha da çok bağlanıyordum. Boş hayallere kapılıp sonunda üzülen olmaktan korkan biri olarak hayır anlamında başımı sallarken "Emin misin?" diye gözlerimin içine bakarak tekrar sordu.
"Teşekkür ederim," dedim ama boğazımdan zar zor çıkan sese ben bile yabancı kalmıştım.
"Bir şey olursa odamı biliyorsun."
Tereddütle odadan çıkarken ben de direkt yatağın içine girdim. İliklerime kadar donduğumu hissedebiliyordum. Sabaha kadar gram uyumamıştım. Ne zaman uykuya dalacak olsam sürekli aynı anı yaşıyordum. Erken saatlerde aşağı inip Ayşe teyzeye kahvaltı için yardım edip bahçeye masayı hazırladıktan sonra kızların yanına tekrar yukarı çıktım.
"Hey bir de bana uykucu diyordunuz haydi bakalım kahvaltıya!"
Saçları birbirine karışmış Dolunay tek gözünü açmış oturmuş bana bakıyordu. Ellerimi havaya kaldırıp, "Amacın beni korkutmaksa korktum," dedim. "Gündüz nasıl geziyorsun?" dedi. Gözlerini ovuşturarak sorduğu sorudan bir anlam çıkarmaya çalıştım ama hiçbir şey anlamamıştım.
"Amcamın oynadığı oyundaki vampirlere benzemişsin. Doğa'ya ne yaptın?"
Söylediği ile duvardaki aynaya baktım. Soluk ten, kırmızı gözler gerçekten doğru tespitti. Gülmeye başladım. Boşuna zeki demiyordum bu güzellere.
Duru da uyanınca ikisinin de saçlarını tarayıp güzelce giydirdim. Odadan tam çıkarken babalarını görmeleri ile koşturup sarıldılar.
"Benim prenseslerim ne kadar güzel olmuş böyle."
"Eve ne zaman gideceğiz?" diye soran Dolunay'dı.
"Bugün kahvaltıdan sonra gideriz olur mu?"
"Yaşasın! Hemen kahvaltımızı yapmalıyız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkizlere Bakıcı Aranıyor! |KİTAP OLDU
Любовные романы"Bazen kendini bulmak için sevdiklerini kaybetmen gerekir." "Bazı günleri asla yaşamamış olmayı dilerken bazı günleri iyi ki de yaşamışım deriz ya işte güzelim o bahçe kapısından giren şaşkın bakışlı kızı gördüğüm anı her hatırladığımda iyi ki derke...