Bölüm akışı değiştirilmeden kitap düzenlenmeye alınmıştır.
Elimdekileri yatağa bırakıp çekmeceyi açtım ve siyah iç çamaşırlarımı aramaya başladım. Yoklardı...
Ayaklanıp gitmediklerine göre nereye gitmiş olabilirlerdi ki? Dolabımda da yoktu ve ben onu çıkardığıma emindim. Belki de değildim. Zaten bu günlerde birçok şeyim kaybolmuştu. Ya çok dikkatsizleşmiştim yada nereye koyduğumu unutuyordum. Bunun için bir bir doktora gitmeyi bile düşünmüştüm ama asıl sorun kaybolan eşyalarımın geri gelmemesiydi. Evde onları bulamamamdı ki bu nokta asla girmek istemediğim bir detaydı.Derin bir nefes alıp çekmecemden beyaz iç çamaşırlarımı çıkardım. Aklım kesinlikle yerinde değildi yada bu evde garip bir şeyler oluyordu.
Üzerimi giyindikten sonra yorgun bedenimi yatağa bırakıp gözlerimi kapattım. Hayatımda hiç ekşın yaşamadığımı düşünürsek bugünlük ekşın bu kadar yeterdi. Gözlerimin önüne gelen karelerle yutkundum. Gözlerim anında dolarken sıkıca yorganıma sarıldım. Berbat bir histi. Hiç tanımadığınız bir adamın size dokunması hatta dokunmasa bile nefesini üzerinizde hissetmeniz...
Bugün gerçekten atlattığım şey çok büyüktü. Ya kurtulamasaydım diye düşünmek bile istemiyordum çünkü öyle bir durumdan sonra ne yapacağımı gerçekten hayal bile edemiyordum.
"Kızım! Kalk hadi..."
Babamın sesi kulaklarımı doldurduğunda gözlerimi açtım. Penceremden giren çok hafif güneş ışığıyla birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım. Güneşi seviyordum. Her ne kadar kışın varlığını fazla hissedemesek de her zaman oradaydı. Her güneş doğduğunda yeni bir güne uyanıyorduk. Ve o günü nasıl geçireceğimiz bize bağlıydı. Ve ben bugünü güzel geçirecektim. Dün yaşananları olmamış sayarak bugün mutlu olacaktım, unutacaktım."Kalktım" diye karşılık verdim babama.
Hava yine soğuktu, dışarıda kar vardı. Karı da severdim. Soğuktu ama bembeyaz rengiyle ve her bir taneciğin farklı oluşuyla insanı hem mutlu ediyor hem de içini ferahlatıyordu. Küçükken ailecek kar topu oynadığımızı hatırladım. Bugün 15 tatilin birinci günüydü bu yüzden dışarıda kar topu oynayabilirdim. Ama kimle? Babamdan başka kimsem yoktu. Babam da bu soğuk havada dışarıya çıksa hemen hastalanırdı zaten.
Düşüncelerimi bölerek ayaklarımı yataktan indirdim. Bastığım soğuk şeyle hemen tekrar kaldırdım ayaklarımı ve yerdeki bastığım şeyi elime aldım. Zincir bir kolyeydi ve üzerinde birkaç sembol vardı. Sanırım başka bir dilde bir şeydi ama anlayamamıştım.
Benim böyle bir kolyem yoktu, babamında yoktu. O zaman bu nereden gelmişti?
Yoksa babam bana hediye almıştı ve yatağa bırakmıştı, bende yatağa yattığımda onu yere mi düşürmüştüm?
Büyük ihtimalle öyleydi çünkü başka seçenek yoktu. Gülümseyip kolyeyi yatağıma bıraktım ve salona girdim.
"Günaydın canım babacığım" diyip sarıldım babama. Babam da bana sarıldı ve güldü. Ama sonra gözleri boynuma indiğinde kaşlarını çattı.
"Ah yavrum! Boynuna ne oldu?"
Korkarak boynuma baktığımda dün duşta ovuşturduğum yerlerin morardığını farkettim. Tabi o kadar bastırırsam olacağı buydu. Elimi havada savurdum.
"Sorun yok. Sanırım yıkanırken biraz fazla bastırmışım" dedim babama. Sonuçta doğruydu, yalan söylememiştim. Zaten ben babama yalan söyleyemezdim ki...
"Masandaki hediyeyi beğendin mi bir tanem?" dediğinde masamda ne olduğunu düşündüm.
Ah şu kolyeyi diyordu. Demek ki masanın üzerinden düşürmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOPAT SAPIK #Wattys2018 (+18 İçerik)
Novela JuvenilKitabın tüm hakları bana aittir. Benden izinsiz en ufak bir alıntıda, paylaşımda yasal işlem başlatılır. Genç kurgu #3 'üncü sırada... +18 içerikler vardır. (Cinsellik, taciz, kavga, şiddet, ölüm) "Senden nefret ediyorum pislik herif" dedim yatakta...