1. Bölüm - 'İlk Tanışma'

17.8K 331 230
                                    

Hiç hayatım da yaşamam dediğim şeyleri yaşıyorum aslında. Zor ve acımasızca. Yorucu ve dayanılmaz. Kim 19 yaşında evlenmek isterki değil mi? Ben istemiyorum. Ama zorunda bırakılıyorum. Çünkü çocukken söz vermişler babalar. Kısaca yüzeysel olarak anlatmam gerekirse, babam ile onun babası eskiden çok yakın arkadaşmış. Aralarında konuşmuşlar. Senin kızını, kendi oğluma alacağım diye konuşmuşlar. Babam da kabul etmiş. Çünkü onun babası en yakın dostuymuş. Sonra hayat şartları gereği ayrılmak zorunda kalmışlar. Biz başka bir şehire, onlar başka bir şehire taşınmış. Birbirlerini bir daha hiç görmemişler. Ta ki bu yıla kadar. 5-6 ay önce karşılaşmışlar. Konuşurlarken onun babası yine evlilik konusunu açmış. Benim evlenmediğimi duyunca bu eski konuyu açmış. Babam da bi nevi söz verdiği için dediğini yapmak zorunda kalmış. Yani hayatımda hiç tanımadığım, yüzünü bir kerecik dahi görmediğim biriyle evleniyorum. Hemde bu yaşta...

Ben Eylül Demet Yılmaz. 19 yaşındayım. Zorla evlendiriliyorum. Eskiden fakir olmamıza rağmen şuan varlıklıyız. Çünkü babam şuanda Holding sahibi.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Eylül Demet'in ağzından:

"Ne demek evleniyorum baba? Hâlâ aklım almıyor. "

"Kızım sana kaç defa anlattım. Söz verdim. Evlenmek zorundasın."

"Bir söz yüzünden evlenmek mi zorundayım yani? Bu yaşımda? Ve hiç tanımadığın biriyle!"

"Öyle deme kızım. Belki birbirinizi tanır, sever ve aşık olursunuz."

"Böyle bişey olmayacağını biliyorsun baba!"

Evleneceğimi 2 gün önce öğrendim. Bir söz yüzünden evleniyorum. Hemde 1 ay sonra. Hem daha evleneceğim kişinin yüzünü bir kere dahi görmedim. Yarın o aile ve bizim aile hep beraber hem tanışmak için hem de düğünü konuşmak için akşam yemeği yiyecekmişiz. Bizim evimizde hemde. Çok hoş değil mi? Müstakbel kocacığımla (!) düğüne 1 ay kala tanışıyorum. Genelde (!) zaten hep böyle olur ya. Neyse bu gidişle yakında sinir hastası olacağım.

Akşam bir arkadaşımın doğum günü partisi olduğu için hazırlanmaya başladım. Altına siyah kalem etek, üstüne mavi renkli bir tişört giyindim. Saçlarımı açık bıraktım. Dün fön çektiğim için saçım hala fönlüydü. Makyaj için bir mor ve mat renkli ruj, eyeliner ve rimel yeterdi benim için. Ayakkabı olarak siyah topuklularımı giydim. Siyah el çantamı alıp odamdan çıktım. Aşağı indim. Salona gittim. Annem ve babam oturmuş film izliyorlardı.

"Hey gençlik!"

Onlar hâlâ kendilerini genç görüyordu. Ben de bu yüzden 'gençlik' diye hitap ediyordum.

"Bir yere mi gidiyorsun kızım?"

"Evet annecim. Ahsen'i tanırsın. Onun doğum günü partisi varmış. Oraya gidiyorum. Akşama beni beklemeyiniz."

"Çok geç kalma kızım. Vaktinde gel."

"Tamam anne."

Biraz durdum. Derin bir nefes çekip kapıya doğru yöneldim. Yine derin bir nefes aldım. Düğün olayı aklıma gelince ağlayasım geliyor. Herşeyi kırıp parçalamak, yakmak istiyorum. Nasıl ya? Nasıl zoraki evlendirilebilir bir insan? Dağbaşı mı burası? Yok İstanbul'da yaşamak bile bir ayrıcalık değil benim için. Tanımadığım biriyle evleniyorum. Çok acı. Ağlamak gelmiyor içimden. Ama çok sinirliyim ve kırgınım. Ve sadece kendini güçsüz hissedenler ağlar. Ben güçlüyüm. Ben ağlayamam.

Zoraki Evlilik//Demet&OğuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin