Ya bir fizik sınavı bu kadar mı tatlı olur? Rabia gerizekalısı neyine güvenip hiç çalışmadan sınavlara giriyor?-sınavlar ona giriyor- Takmıyorum deyip sınav kağıdı önüne gelince neden ışık görmüş tavşan gibi kalıyor? Sınav sonuçlarını öğrenince yabancı okullardakiler gibi davranıyor ama neden bu ülkede zeka bu şekilde ölçülüyor? Hocalar öğretmenler odasında toplanıp "Soruları bizim bile hatırlamadığımız yerlerden, en kazıklarını soralım göt gibi kalsınlar, bu kazıklar onlara girsin de görsünler ebelerininkini nihahahaha!!!" şeklinde konuştuklarını düşünen tek değilimdir herhalde. Mesela bizim fizik hocamız sürekli bizim isteklerimizin tam tersini yapıp bize de piç gülüşü eşliğinde "Hadi bakalım çocuklar, şş şımardın iyice, cazgırlaşma, velin gelsin senin, başkan şunun ismini kara listeye yaz bir de benden yıldız koy(dedeye sahip çıkalım gülüşü)" gibi şeyler söyler. Bir de gelmiş bu aralar bize iyi davranıyor. Mesela bugün rehberlik dersinde(kendisi aynı zamanda bizim sınıf hocamız) mırın kırın etse de sonunda izin verdi bahçeye çıkmamıza. Geçen gün de 1. dönem hiç yapmadığı bir şeyi yaptı ve konu işlemek yerine bizim bir sonraki derste olacak sınava çalışmamıza izin verdi. Cennetten kombine mi almaya çalışıyor nedir? Ya kıyametin filam mı yaklaştığını öğrendi acep? Ama yoook Erman! O kadar kolay değil Erman! Sınıfımıza çektirdiğin zulümleri unutmayacağız Erman! Unutanın kalbi kurusun Erman! Dün Almanca sınavında "Nasılsın?" ve "Kaç yaşındasın?" sorularını unuttum inanabiliyor musunuz? Hoca her hafta derse girdiğinde "Wie geht es ihr?" diyor bir de. Sınavda şarkı mırıldanmaktan onları unuttum sinirden ağladım üst sınıflar da garip garip baktı. Zaten en küçük biziz okulda olm en çömez en ezique biziz çok tatlı bir duygu değil mi?(!) Aa biz bir de bugün tarih sınavına girdik değil mi? Ulam müzik sevilir falan tamam da ben bildiğim bağımlısı oldum. Hani şu sağlık dersinde öğrindiğimiz bağımlılık, yoksunluk ve tolerans kavramlarından bahsediyorum işte. Dün akşam düzgün defter tutmadığım için Arzu'nun defterini çekip attığım fotoğraflardan geçiriyordum boş bir deftere. Ama yanında da yüksek sesli müzik dinlediğim için sadece yazmış oldum robot gibi. Hiç bir şey kalmadı aklımda. Sabah dün ve önceki gün de olduğu gibi çıktım dışarı durağa gittim. Yine önceki günlerde de olduğu gibi g2 geldi. Baktım dolu, binmedim. Zaten içine baktım ama Onur'u da göremedim. Arkasından s2 geldi. Canım s2'm!! Otobüsten indiğimde onu köşeyi dönerken gördüm. Arkası dönük biçimde ilerlediği için görmedi doğal olarak. Ben de gördüğüm için ne kadar mutluyum falan. Sevdiğin kişiyi sabah sabah görmek, duraktan okula olan o çin seddi uzunluğundaki yolu giderken onu izlemek gibisi yok valla. Ben vazgeçiyordum değil mi? Bir müzik bir de onun bağımlısıyım galiba. O önde ben arkada gidiyoruz öyle. Köprünün oradan benim önüme doğru geçti her günkü gibi-ortada köprü var iki yanı yol falan ben her gün sağ, o da sol taraftan gidiyor okulun oraya geldiğimizde okul benim gittiğim taraftan olduğu için bu tarafa geçiyor- beni gördü. Dün ben önde giderken "O arkada o yanıma gelip konuşsun." diyen ben bugün de "Arkasını döndüğünde beni gördü bekleyip konuşabilirdi, kesin benden nefret ediyor." diyor. Evet galiba ben malım. Ben suçluyum galiba. Çünkü empati yapınca "Ben olsam ben de durup beklemezdim." diyorum. Her neyse sınav 4. ders olduğu için ilk 3 ders çalıştık falan. Sınav yerime gittim, 4. sıradaydım yani orta sıranın en önü. Gaznelilerin sonuna kadar yazmam gerekirken akşam elim ağrıdığı için Emevilere kadar yazmıştım, işte o iki kağıt ve kalemkutum önümde sıramda otururkeeeen Onur geldi. Tabii hiç bakmadı-sabah yanına görmediğim için olduğunu düşünüyorum umarım öyledir- mükemmel zekamla kalemini koyduğu sıranın 8. sıra olduğunu saptadım. Gitti, tee zil çaldığında geldi. Hoca geldiğinde kopya çektiğimi sanmasın diye kağıtları hocanın oradaki camın önüne koydum. Dönerken hoca "9. sınıf?" kimse iplemeyince ben gidip aldım elindeki kağıtları, dağıtmaya başladım 9'ları. İçimde de bir heyecan var ki anlatamam. Kendi sırama koyarken elimdeki kağıt yapışmış gibi zor ayrıldı zaten, ya da ben baya baya stres yaptım- onun sırasına da koydum ama hâla "Beni sevmiyor köpek." düşüncesindeydim ve yüzüne bile bakmadım. En arka sıraya da verince elimde bir tane kağıt kalmıştı. "Başka 9 yok mu?" dedim çünkü normalde fazla kağıt vermiyorlar. Beni de kimse iplemeyince hocaya geri verdim kağıdı. Yerime oturduğumda elim yine Doktorlar'daki hasta Ali amca gibi titremeye başladı. Ey aşk sen nelere kadirsin! Sonunda tam olmasa da toparladım kendimi sınava başladım. Köpek hoca biz kuruluş tarihini nereden bilelim allasen? Bir şekilde yaptım sınavı, sırayı çizmeye başladım. Yanımdaki- solumda ve onun da hemen sol tarafında yani diğer sırada Onur!- çocuğun-benden büyük ulam(?!)- silgisi yoktu kaleminin arkasıyla silgisi yoktu. Ve ben üzerinize afiyet yine regl dönemimde olduğum için her şeye acayip sinirleniyorum. İçimden üzerine ateş bombası atmayı planlarken dışım da silgimi onun masanına-tekli sıralar yan yana- koymakla yetindi. Çocuk sessiz bir şekilde "Saol." dedikten sonra aldı onunla sildi. Aslında iyi çocukmuş ateş topunu geri alalım bir dal. Çok az Onur'a da baktım. Sınavda malak malak oturup soruları cevaplarken bile yakışıklı öküz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Yolum
SpiritualBu benim hayatım, benim bakış açım, benim düşüncelerim. Ergenlik de olsa, hayat yolum. Öğrenmek ister misiniz? Tren kalkıyooorr...