Arkadaşlar cuma günü yazacaktım fakat rahatsızlanıp, bir türlü düzelemeyince yazamadım kusura bakmayın. Şuan bile hastayım ama yine de anratmak istiyorum. Saygılar.
►►►
Ayyy şuan bile o kadar çok çok mutluyum ki. Dünü hatırlayıp aptal aptal sırıtıyorum. Ulam... Tamam tamam anlatıyorum bir sakinleşeyim de.
Perşembe sabahı o içinde diye gittim g2ye bindim, ezile ezile bir amcanın "Hangi okula gidiyorsun kızım?" sorusuna ve birinin kolunun kafama çarpmasına (arkama dönmedim belki de Onur çarpmıştır) maruz kaldım vee inince de konuşamadım. Kendime sövdüm okula gidince ağladım, zırladım falan. Sonra 7. tenefüste bir deli cesaretiyle Onur'a çıkışta konuşabilir miyiz diye sordutturdum İpek'e. O da "Olur tamam." demiş gülümsemiş. Bende böyle bir heyecan, titreme sevinç falan. Bizim kızlarda da benim kadar heyecan ve mutluluk gösterileri. Son ders biyolojiydi ve ben, evet 10 puanlık soruyu bildiniz, hiç dinleyemedim. Konuşacaklarımı kağıda yazdım, Ahsen ve Arzu'ya okuttum. Arzu kağıdın arkasına rahat ol, titreme gibi şeyler yazmış, bana bakıp sırıtıyorlar, benden çok heyecanlandıklarını söylüyorlar -ki orada kimse benim kadar heyecanlı olamazdı- falam. Vee sonunda zil çaldı, eşyalarımı zaten toplamıştım ama bahane bularak sınıftan çıkmadım bir türlü. Ahsen fırladı, onun aşağı doğru indiğini böğürmek suretiyle de olsa söyledi, Ahsen'deki heyecanı görmeniz lazımdı, işte arkadaş budur!! Neyse sınıftan çıktığımda İpek kabul ettiğini söyledi-ben o kadar da değil bunu da kabul eder diye düşünerekten o kadar sevinmiştim- onunla birlikte merdivenlerden inerken Feyz geldi yanımıza. Öyle konuşuyoruz Feyz "Sen bana örnek oldun." -gerçi o cesaret edip konuşur mu bilemem ama zor bu işler azizim zor, insanın organlarını deşiyor valla heyecan- diyor falan adeta bir örnek görlüm. Bahçeye indiğimizde İpek servisine doğru gitti tabii bana şans dileyerek, ben de vakit kazanmak için Feyz'e derste yazdığım kağıdı gösterdim, o da sonunda servisine gitti ve ben nerdeyse Doktorlar'daki hasta Ali amca kadar titreyerek bahçeden çıktım. Ve BOMM!!! Onur ortalıkta yok. Ulam hem tamam olur deyip hem nasıl beklemezsin?! Ben de göt olmanın vermiş olduğu yetkiye dayanarak ağlamaklı bir şekilde kendi yolumdan durağıma gittim.
İçimdeki umut dolu Rabia: Belki durakta bekliyordur, üzülme :))
Durağa bakınca gördüğüm boşlukla ortaya çıkan gerçekçi Rabia: Çocuk seninle bildiğin dalga geçiyor, bırak artık değmez. Yusuf güney- unut onu kalbim ağğ unut onu kalbim ağğ sana gelsin.
Otobüs geldi, bindim. Ve bizim beyefendi arkadaşıyla kendi durağından bindi. Benim içimde bir sinir, bir üzüntü vardı ki sorma. Hiç bakmadım tabii ki. Eve geldiğimde odama geçip ağlayıp, zırlarken Arzu 5 kere aradı, İlayda ve Ezgi'nin telefonundan Ahsen aradı, Ceren de mesaj yolladı. Tabii efkarlı olduğum için yanıtlamadım hiç birini. Sonra Arzu'nun 5. arayışında açtım, üzgün üzgün anlattım, o da Onur'a sinirlendi, ben dalga geçiyor benimle deyip zırlayınca saçmalama seslerini duydum telefondan.
Neyse cuma günü, karşılaşmayalım diye minibüsle gittim okula. Önceki günler geç gittiğim için sıra olmuyorlar sanıyormuşum meğer. Gittim yine sıranın en arkasına. Arzularla konuştuk. Daha doğrusu ben üzgün üzgün konuşurken onlar-Arzu, Vildan, Elif, Feyz- kâh sinirlendiler, kâh "Git, amacını öğren, bence anlamamıştır o."falan dediler. No. Ahsen geldi, Onur'u gördüm saçlarını kestirmişti ay ay ay. Ben gerizekalı çok tatlı deyince bizimkilerin bakışından bahsetmiyorum bile. Ha bi de bir ara göz göze geldik ama ben gururlu (?!) kız olaraktan hemen çevirdim kafamı. Efendiiiim gelelim sebebi ziyaretimize. Sınıfa girdiğimizde bizim tüm kızlar ve İpek yanıma geldi. Tabii bilmeyenler heyecanlı haliyle. Ben ne kadar hayııır desem de bizimkiler İpek'e "Git sor bakalım neden gelmemiş." dediler. Ben hayır demeyeyim diye ağzımı kapatanları buradan kınadığımı belirteyim. Sormuş, Onur çıkışta arkadaşı onu kovalayınca unutmuş!! Bizimkiler mülayim, saf lakaplarını takadursunlar ben de "Demek ki hiç önemsemiyormuş, önemsese unutmazdı." diye düşünerek -ki haklıyım- soktum yine o depresif ruhu içime. Hatta her uzun tenefüste bahçede koğuş ağası gibi dolaşan biz, o gün benim şiddetli ısrarlarım sonucu arka bahçede oturduk. Son iki ders beden olduğu için 6. dersin sonunda spor salonuna gidecektik. Ben dolabımı karıştırırken, İpek yanımıza geldi -Ben, Ahsen, Ezgi- "Seninle bir şey konuşacağım." diyerek. "Konuş." diyorum "Şimdi olmaz." diyor. Ulam... Sonra Vildan ve Feyz'in Ömer'le konuştuklarını gördüm. Sinirle dolabımda almanca şeysilerini aramaya devam ederken, İpek "Bu tarafa bakıyorlar." dedi. Ben de sinirle of poflayarak yanlarından geçip merdivenden indim. Vildanlar yanıma geldi "Onur seninle çıkışta konuşacakmış." diye. Ben de atarlandım tabii, "Ya kızım ben size konuşmayın demiştim offf ya!" Vildan "O bizi çağırdı da söyledi." deyince mal gibi inandım hemen. Ulam biz Vildanlarla gezmiyoruz ki çocuk onların arkadaşım olduğunu bilsin. Valla aşk insanın gözünü kör ediyormuş, tabii beynini de offline. (bkz: ben) Bir yandan sırıtarak aşağı iniyoruz, bir yandan da İpek'i "Anlatsana artık mal." diye zorluyoruz. Vee Vildan yalan söylemiş. Onlar gidip Ömer'le konuşmuş, Ömer ilk başta bizim Onur'la sevgili olduğumuzu, sonra Onur'un beni sevdiğini düşünse de bilmem kaçıncı anlatışlarında anlamış sonunda. Onur'la konuşması gerekirken gitmiş İpek'e söylemiş, o Onur'a, oradan cevap verince benim yanıma gelmiş. Bunu duyunca ben durur muyum? No. Soyunma odasında Arzu'yu buldum, bağırırken kaçtı ama olsun ben de Elif'e vurdum bir iki tane. Onlar kaçınca bir yandan üstümü giyiniyorum, bir yandan da makine gibi saydırıyorum falan. Beden dersinde benim onlara öldürücü bakışlarım, sinsice yaklaşıp vurmam, onların kaçması... Tenefüste istiklal marşı okunacağı için her hafta olduğu gibi bahçede toplandık. Tabii ben bu sefer en arkaya falan geçmedim, Ahsen'i de yanıma alıp önlerde bi yerde durdum. Arkama dönüp Arzu'yla konuşurken A'lardaki birkaç kişinin bana baktığını da hissetmedim değil. Hele son dersteki heyecanım, sınıftakilerden öğütlerimi almam, zil çaldığında ya "Vazgeçiyorum." demem, Ahsen'in bunu duyunca "Valla gider teslim eder öyle geri dönerim." diye tehdit etmesi aşırı tatlı!
Gelelim son dersin bitmesine. Veeee bahçeye çıktım, bizim kızlar başımda toplanıp öğüt merasimi vermeye başladı falan. Sonra "Buraya bakıyor, orada dikiliyorlar." falan dediler bizimkiler ama arkamı dönemedim, öpüceklerdi fakat ben yapmacık bulduğum için sevmiyorum öyle şeyleri. "Tamam defolun artık." demekle yetindim. Kapının orada dikilirken, Vildan da onların yanındaydı ve "Hadii" demesini duyuyordum. Sonra Vildan yanıma geldi.
- Ne konuşuyorlar hâla?
+ Konuştuktan sonra nasıl buluşacaklarını konuşuyorlar.
- Puff.+ Seni tanımıyormuş.
- Ne??! Ben gidiyorum banane yaa.
Vildan beni durdurdu tabii, bırakır mı hiç. "Geliyor, geliyor." diye fısıldadı. Onur'un sırıtarak gelişini gördüğümde diğerlerini hiç görmedim tabii. Ne Vildan'ın gidişini ne de diğerlerini. Tabii ben söyleyeceğimi biliyorum ona:-Selam.
+Selam. (Ayy bi de sırıtarak söylediii)
-(Yutkundum ve) Beni tanımıyor musun gerçekten? (Burada amacım sen benim kim olduğumu biliyor musun anlamında değil, otobüste falan kesiştik, onları ben uydurdum mu yoksa, senin hiçbir şeyden haberin yok muu? anlamında söylemekti.)
Burada tanıyorum da, tanımıyorum gibi bir şeyler söyledi ve güldü. Benim üzgün bakışımı keselim. "Ne taraftan gidelim?" sorusunu "Farketmez." ile cevap verdim, tam bir aptalım kabul ediyorum. Bayırı tırmanmaya başladık. Onun sınıfındaki herkes öğrenmiş falan. "Rezil olmak şey değil de..." ve "Zorla olacaksa..." cümlelerini tamamlayabilseydim keşke ama akıllı sevdicek anradı tabii ki. "Zorla değil." (yine bir gülümseme) filam öyle bir şeyler söyledi. (Heyecandan, konuştuğumuz şeyleri unutuyorum şuan yalnız.)İşte öyle, durağı bilmiyormuş aplanız öğretti falan. Karşıdan Ömerlerin ve Arzuların geçerken ufo gören masum köylü edasıyla bakmaları, bizim sessiz sessiz duruşumuz, otobüsün asırlar sonra gelmesi, otobüste sessiz sessiz duruşumuz, İlayda'nın bir sonraki durakta binmesi, selamlaştıktan sonra gidip Onur'un sınıfındaki Zeynep'le konuşması, (konuşmuyorlar falan dediğini duydum, biz yanlarındayken dedikodumuzu yapıyorlar ulam) benim İlayda'nın yanına gidip sessizce "Kes sesini." demem, kendini savundu gülerek ama olsun, aktarma yapılmayacağını öğrendikten sonra Onur'a "Ters oturabiliyor musun?" diye sormam, -sanki daha önce ters oturduğunu görmemişim gibi- Ters koltuğa doğru gidip oturmamam sanki açıklama gerekiyormuş gibi "Önce iniyorum." demem, "Biliyorum." demesi -sanırım gülerek söyledi- biz sus pus otururken sanki bize inatmış gibi çaprazımızdaki amcaların hiç susmasası ve benim adamın gelinin hem A-101de çalışıp hem de üniversite okuduğuna kadar her şeyini öğrenmem, ters oturduğumuz için karşımızdaki camdan onu izlemem, o da bakınca hemen başka bir yöne bakıyormuş gibi yapmam, Zeynep'in yanımıza gelmesi, hafif gülumsemesi, Onur'la göz göze gelince ikisinin de gülmesi, sonra benim de sırıtmam, yanımızdaki başka bir kadının telefonda konuşurken cicişler gibi konuşması, ben inerken "İniyor musun?" diye sorması, çantamın sıkıştığını görünce İnmeye çalışıyorum diye cevap vermem sonra gülerek Ya takıldıı demem, onun pirems olaraktan çantamı kurtarması, gülerek "Saol." demem, sonra "Görüşürüz." "Görüşürüz.", inince şöyle bir bakmam, otobüs ilerlerken -sanırım Zeynep yanına oturdu sessizliğimizle ilgili bir şey söyledi- güldüğünü görmem, otobüs gidince sırıtarak eve gitmem ayy adeta bir rüya gibi değil mi arkadaşlar? Değil ama olsun.
Eve gelince normalde camış gibi yememe karşın hiçbir şey yemedim. Annemin şaşkınlığı>>>> Sabahtan beri sadece bir kaşarlı tost ve ayran içmiştim. Akşam olunca rahatsızlandım ve 3 kere istifra ettim.-kibarca yazdım kıymetimi bilin- Tabii bünye alışık değil mutlu olmaya, birden mutlu olunca böyle oluyor. Sabaha kadar uyuyamadım mide bulantısından, karın ve baş ağrısından. Dün de sürekli başım ağrıdı, bugün yine biraz iyi gibiyim neyse ki. Ne diyordum. Heh dün. Evet dün Onur'a mesaj attım.
-Merabaa :D (13.32)
+Merhaba nasılsin(13.33)
-İyiyim, sen(13.34)
+İyi bende(13.56)
Konuşmamız müthişlikte çığır açıyor. Ben dün "Yoksa beni üzmemek için mi konuşuyor" diye düşünüp ağladım bi de ya. Yok yok rahat batıyor bana. Bugün de "Günaydın :)" diye mesaj atmış. Tabii ben bu mesajı 1 saat 2 dakika sonra gördüm ama olsun. "Kahvaltıdaydık yeni gördüm pardon, günaydın :)" diye de açıklamamı yaptım yani. Ben de o gülüşü sevmiyorum ama randomu bildiğinden emin değilim hem de baştan öyle random falan yapmak istemedim. Şuan da konuşuyoruz falan. Karnımı deşme, seni deşerim cici heyecan. Ay yarın okulda ne olacak acabaa. Neyse, yaşayıp göreceğiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Yolum
EspiritualBu benim hayatım, benim bakış açım, benim düşüncelerim. Ergenlik de olsa, hayat yolum. Öğrenmek ister misiniz? Tren kalkıyooorr...