Veda vakti

234 9 1
                                    

Nereden başlayayım? Kötüden başlayayım bari. Onur gidiyor. Ankara'ya taşınacakmış bu yaz büyük ihtimal. Babasının işi yüzünden. Bunu da Ahsen'e tee ilk bölümlerde yazdığım onun sınıfından bir aralar arkadaş olduğumuz sonra kavga ettiğim kız söyledi. Normalde isim falan veririm biliyorsunuz ama yanlış anlaşılır diye yazmayayım dedim. Her neyse işte. O kız Onur'un önünde oturduğu için duymuş sanırım gideceğini. Ahsen benim yanımdayken (sanki hiç ayrı duruyormuşuz gibi) geldi ben de gerilerde bir yerde durdum sanırım şuan hatırlamıyorum. Ahsen yanıma allak bullak geldi.

-Kötü bir haberim var. dedi. Tabii ki ilk aklıma gelen o oldu.

+Ne oldu? Sevgilisi mi varmış?

-Hayır.

Bu arada da oturalım falan deyip bahçenin tee ucundaki gölgelikteki sevdiğimiz banka doğru gidiyordu. Gidiyorduk. 

+Sevdiği biri mi varmış?

-Hayır. Daha kötü.

+Başka bir okula mı gidiyormuş?

-Hayır. Başka şehre gidiyormuş. Ankara'ya taşınacaklarmış büyük ihtimal. 

Benim tabii gözlerim doldu hemen, oturdum banka ağlamaya başladım. Ahsen de bir yandan bir şeyler söylüyor falan. Ama ne kadar kötü bir durum olduğunun o da farkında. Kızlar -Fatmanur ve Selenay sanırım- hiçbir şeyden haberleri olmadığı için gülerek geldiler yanımıza her zamanki gibi. Ağladığımı görünce hepsi sordular ama daha önce fatmanur ağladığında ''Herkes başına üşüşüyor ağladığında, ben öyle gözükmek istemedim, anlatmak istersen dinlerim.'' gibi bir şey söylediğim için o da bana aynısı yaptı. Ki bu bence çok güzel. Ayaklarımı banka uzattığım için hocanın gelip kızmasından bahsetmiyorum bile. Ahsen de ''Takma.'' diyor. Orada hocayı ipleyen mi var allasen. Bilgisayar dersiydi o ders. Her zaman ağzımın kapanmadığı derste yatıp durdum bu sefer. Ama aynı zaman da gülüyordum da. Kavrayamadım çünkü. Olmayacakmış, imkansızmış gibi geldi. Eve gelince ağladım, zırladım, faklı farklı kağıtlara bir sürü yazılar yazdım ama iyi geldi sanırım. Yani zaten burada olsa da olmayacaktı ki. Evet onu izlemek çok güzel bir şey ama belki de bu gitme olayı benim unutup önüme bakmam içindir. Ne bileyim, mesaj gönderdiğim gün telefonunu kaybetmesi falan iyice kadere inanmaya başladım. 

Yani iyi olan kısım da artık alışmam sanırım. Şu sınav süresince bir sürü olay oldu. İlayda'nın kafasına kuş pisledi, biz aynı gün nöbetçi olduk ve tahmin edeceğiniz gibi hiç konuşmadık, bayadır aynı otobüse denk geldiğimiz çocuklar ben otobüse bindiğimde sırıtıyorlardı falan. Her gün tipime mi gülüyorlar pezevenkler? Orasını bilmiyorum artık. Her gün 2-3 film izleyip kafamı dağıtmaya çalışıyorum. Para olsa alışveriş yapacağım ama ne yapalım arkadaşlar bahtsız bedevi oldum iyice. Biriktirdiğim parayı alıp kitap almaya gitsem, eğer 2. elciden, sahaftan almıyorsam 2-3 kitap alabilirim. Gerçi kitaba göre değişir, 6 tane de alabilirim ama. Benim istediğim kitapların çoğu 5'er liralık kitaplar değil ki. Her neyse onunla birlikte buraya da veda ediyorum. Bu son bölüm oldu. Çünkü biliyorsunuz her bölümüm onunla ilgili ve o olmadan ne yapacağımı biliyorum: Film izleyip malak malak oturacağım. Ve onlarda da yazılacak bir şey görmüyorum. Kısmet değilmiş. Belki bir gün. Bunların hepsinin acısını çıkartırcasına adam akıllı mutlu olurum. Kim bilir? Umut ölünce insan da yaşayamazmış. O umudum her gün ne kadar erise de içimde bir yerlerde her zaman olacak. 

Hayat YolumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin