On dört yaşımdaydım. Baekhyun ile aynı sınıfa gidiyorduk. O benim hemen bir ön sıramda oturuyordu çünkü ben onun önünde oturduğum zamanlarda asla ona bakmıyordum ve Baekhyun'a göre bu bir çeşit iletişim eksikliğiydi. Baek benim önümde olduğunda ise her zaman birbirimizle konuşma fırsatını bulabiliyorduk, ama ben bunu istemiyordum. O okul dönemi benim için oldukça sancılıydı, bir sınıf dolusu ergenliğin ilk basamaklarını tırmanan kız ve erkekle bir odaya tıkılı kalmaktan hoşlanmıyordum. Benim de onlardan hiçbir eksiğim yoktu ama hoşlanmıyordum işte, üstelik kendime tolerans gösterebilirdim çünkü kendimden kaçamazdım. Diğer sınıf arkadaşlarım ise sadece kusmak istememe neden oluyordu. Çünkü doğrusu hepimiz sivilceli yağ torbalarıydık.
Baekhyun hariç. Baekhyun'un yüzünde sivilce olduğu tek bir günü bile hatırlamıyordum. Hepimizden yayılanan ergen kokusu ona hiç bulaşmıyordu, her zaman çiçek bahçelerinden bir saniye önce çıkıp gelmiş gibiydi. Sesi anlamsızca çatalaşmamış, bir anda büyümemiş ya da hiç çocuk olmamıştı sanki. Baekhyun gerçekten güzel büyümüştü. Bu benimle birlikte sınıftaki diğer herkes için büyük bir şoktu, çünkü biz insanlıktan çıkmış ve sanki bir anda arı saldırısına maruz kalmışız gibi değişmişken Baekhyun zarafetinden hiçbir şey kaybetmemişti.
Benim için durum farklıydı. Bir anda tamamen iri ve büyük bir şeye dönüşmüş gibiydim. Hulk'ın kızgınken yeşile dönmesinden bir farkım yoktu. Yüzümdeki çiller yetmezmiş gibi bir de her tarafımda sivilceler çıkmaya başlamıştı, sesimin gürültü kirliliğine katkıda bulunmadığı tek bir an bile olmuyordu ve işte berbat bi hale dönüşmüştüm. Sanki saçlarım bile daha berbat bir turuncuya evrilmişti. Kendime katlanamıyordum, on dört yaşındaydım ve kendime katlanamıyordum. Baekhyun ise normal olduğumu söyleyip duruyordu, üstelik bunu kendisi erkek olmasına rağmen Miss Korea gibi etrafta dolanırken söylüyordu.
On dört yaşımdaydım. Baekhyun'la aramızdaki farkı ilk o sene keşfetmiştim. Ben insanlardan pek hoşlanmıyordum, o ise herkesi tanıyordu. Ben anlamsız bir kütleden başka bir şey değildim, ona bakan herkes salya akıtıyordu. Ben kendime bile katlanamazken o dünyanın en zor işini yapıp bana katlanıyordu. Herkes benim ne kadar sorunlu bir insan olduğumdan bahsedip bana Baekhyun'u övüyordu. Annem ve babam bile. O hayallerdeki evlattı. Bu yüzden onunla takılmaktan hoşlanmıyordum. Olay tüm bunlar yüzünden ondan hoşlanmamam değildi, doğrusunu söylemek gerekirse insanların yüzde doksan sekizi beni rahatsız ediyordu fakat Baekhyun'la aramda böyle bir kıyaslama olmasından nefret ediyordum. Çoğu zaman hırçınlığımın sebebi de buydu. On dört yaşındayken de o günlerden altı sene sonra sonunda bir yetişkin olabileceğimi hissettiğim günlerde de, bunu aşamıyordum. Üstümde sürekli kendimi eksik hissetmenin saçma hissi vardı.
O güz dönemi Baekhyun'la en çok kıyaslandığım evre oldu. Üstelik Baekhyun tüm o zaman dilimleri boyunca kilometrelerce uzağımdaydı.
"Buna daha fazla katlanamıyorum." dedi Chanyeol, hemen yan tarafımda oturmuş sandalyesini bana iyice yaklaştırmıştı. Gerçekten de daha fazla katlanamayacakmış gibi duruyordu, doğrusunu söylemek gerekirse haklıydı. Sunum yapan çocuk tüm hayatı burnumuzdan getirmeye niyetli gibiydi.
"Biraz daha dayan." diye mırıldandım, her ne kadar sunumdan hoşnut olmasam da dersi dinlemek dışında yapabileceğim daha iyi başka hiçbir şey yoktu. Sunum bilimsel araştırmalar üzerineydi fakat çok büyük ihtimal konu beyzbol tarihi olsa onu da dinlerdim ki beyzboldan nefret ediyordum. Sadece elimde olmayan bir şekilde derste anlatılan her şeyi dinleme gibi bir huyum vardı.
"Tüm bunlar ilgini çekiyor olamaz."
Gözlerimi perdeden ayırmadım. "İnan ben de şaşırıyorum."
"Zavalli Kang." dedi Chanyeol de gözlerini kürsüde sunumuna devam eden sınıf arkadaşımıza çevirip. "İlerde öğrencisi olacak çocuklara acıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beauty Behind Oh Sehun // sekai
FanfictionDedim: Siz sevgili oldunuz? Dedi: Yok, biz birbirimize belamızı sürmüşüz..