23

10.5K 1.2K 1.2K
                                    

Bana bir şeyler anlat
Canım çok sıkılıyor
Bana bir şeyler anlat, anlat
İçimden içimden geçiyor

22

Baekhyun her kış evlerimizin ortak bahçesine kardan adam yapmayı alışkanlık haline getirmişti. Bir rutindi bu. Kar yağdıktan sonra ilk pazar günü sabah erkenden uyanır ve kardan adam yapmak için bahçeye çıkardık. Bu buluşmanın çoğu saçma bir tartışma içinde geçerdi. Normalde dünyanın en basit işlemi olan kardan adam yapma eylemi saatler sürüyordu. Annemin getirdiği sıcak çikolata, Baekhyun'un babasının pencereden ara ara çıkıp artık içeri girmemizi bağırması, bizim en sonunda her iki aileyi de dışarı çıkartacak derece büyüyen tartışmamız ve günün sonunda sırıtarak baktığımız bir kardan adam. Her sene gerçekleşirdi bu ve her sene kardan adama farklı bir isim koyardık. Ve o tüm sene boyunca bahçede bizi karşılardı. Hiç bozulmadan. Çünkü ben görmesem de Baekhyun onu bulduğu her fırsatta düzeltirdi. Ben de onun öylece, zarar görmeden kaldığına kendimi inandırırdım.

"Güzel oldu."

Baekhyun'un babası evlerinin kapısında durmuş bir saatten daha az sürede bitirdiğim kardan adama bakıyordu. Onu en son görmemden bu yana oldukça değişmişti. Saçları daha da beyazlamış, sırtında hafiften bir kambur oluşmuştu. Gözlerinde cansız bir bakış vardı. Baekhyun gittiğinden beri tek başına kaldığını biliyordum. Onun için zor olmalıydı.

"İsmini siz koyabilirsiniz." dedim mırıldanarak, başını salladı fakat herhangi bir öneride bulunmadı. Ne diyeceğimi bilmeden biraz bekledim. Benim bir şey söylememe fırsat vermeden konuşmaya girdi.

"Baekhyun ile konuştunuz mu hiç?"

Bunu bekliyordum. "Fazla değil."

"Yakında geleceğini söylüyor."

Gözlerim, yaptığım kardan adama dikiliyken tek yapabildiğim başımı sallamak oldu. İçimde tüm bu olanları daha fazla kaldıramayan ve artık tepkisizliği seçen bir taraf vardı, farkındaydım. Baekhyun dönecekti, biliyordum. Her şey bitecekti ve ben bomboş ellerimle kalakalcaktım. Bunu da biliyordum. Paniklemiyordum artık. Son birkaç gün boyunca içimde böyle bir tavır baş göstermişti. Kabulleniş evresi. Kabullenmiştim çünkü Baekhyun ister gelsin ister gelmesin benim ellerim bomboştu.

Bunu o sabahtan birkaç gün önce fark ettim. Kar tekrar yağmaya başlamıştı. Bizimkilerle kulüpteydik. Kulübün kapancağını kabullenmiştik artık. Bir amacı olmayan bir kulüp, üstelik Beyzbol Sopası Koleksiyoncularıyla da uğraşmaktan sıkılmıştık. Bu defa hiç kimse kulübün kapanmasına üzülmüyordu çünkü o günlerde hepimizde bir kabulleniş vardı. Kimsesiz karıncaları koruyamayacaktık. Üzüldüğümüz tek nokta, artık rahat bir şekilde vakit geçirebileceğimiz bir yere sahip olmamamızdı. Fakat kulübün dışında da sürekli birlikte olduğumuz için bu da fazla rahatsız edici bir etken değildi. Kulüp kapanacaktı. Her güzel şey biterdi. Bu yüzden o son günlerin tadını çıkartmak için sık sık o sınıfta bir araya geliyorduk. İşte o gün de böyle bir gündü. Tam olarak şöyle konumlanmıştık. Ben her zamanki gibi en arkalarda bir sıraya oturmuştum. Chanyeol çarprazımdaydı, eline iki kalem almış sıraya ritim tutuyordu. Sicheng önlerde bir yerdeydi, Yeri ve Jongdae'ye Çitafon'un resimlerini gösteriyordu. Jongin ise kulübün geri kalanıyla birlikte en ön taraflara oturmuştu. Oldukça hararetli bir tartışma vardı. Bense her şeyi en arkadan izliyordum, önümde o sabah derste aldığım notlar açıktı. Her şey olağan seyrinde ilerliyordu taa ki Jongin, diğerleri hala konuşmaya devam ederken yanlarından ayrılana kadar. Kulübün içinde küçük adımlar attı, öylesine etrafta dolaşıyormuş gibi. Yerinden kalkıp benim yanıma gelmesi tamı tamına 476 saniye tuttu. Gözlerim notlarımın üzerindeydi. İlk iş olarak hiçbir şey söylemeden başımdaki bereyi çıkartıp masamın üstüne bıraktı.

Beauty Behind Oh Sehun // sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin