Ferman Akgül - İstemem Söz Sevmeni"Koş!"
Terli elim Jongin'in avcundan kayarken onun dediğini yapmaya çalışıp hızımı biraz daha arttırdım. Ciğerlerimin daha fazla koşmama katlanamayacağının farkındaydım ama başka şansım da yoktu. Güçlükle nefes alabiliyordum, başım dönüyor ve midem bulanıyordu. Hala arkamızdan geldiklerini duymamak mümkün değildi, bu yüzden hızımı daha da arttırdım. Normalde avcumun içi gibi bildiğim kampüsün yolları o karanlıkta birbirine girmiş gibiydi. Jongin sersemliğimin farkında elimi biraz daha güçlü tuttu ve beni çekiştirmeye devam etti.
"Yurt." Kendimde konuşabilecek gücü bulamıyordum fakat Jongin demek istediğimi anlamış gibi adımlarını yurda doğru çevirdi. "Benim odama saklanabiliriz." dedim konuşabildiğimde. Kendimi bayılacakmış gibi hissediyordum.
Sonunda yurda ulaştığımızda arkamızdakilerle aradaki mesafeyi iyice açtığımızın farkındaydım. Jongin'le birbirimize yapışıkmış gibi ilerlemeye devam ediyorduk. Hızımızı hiç kesmeden yurda giriş yaptık. Benim odamın olduğu kata giderken koşmaya devam ettik. Sesler tamamen kesilmemişti fakat nerede olduğumuzu çözmeye çalıştıklarını bağrışmalardan anlayabiliyorduk. Odamın önüne geldiğimizde Jongin'in elini bıraktım ve pantolonumdan zorlukla odamın anahtarını çıkartmaya çalıştım, ellerim titreyerek kapıyı açarken derin derin nefesler almaya devam ediyordum, Jongin tamamen bana yapışmış bir şekilde kapıyı açmamı bekliyordu.
Kapıyı açabildiğimde sesler çoktan merdivenlerden gelmeye başlamıştı. Kendimi içeri atıp Jongin'i de kendimle çektim. Gücüm tamamen tükenmişti. Tek bir adım daha atamayacağımın bilincinde kapıyı kapatır kapatmaz sırtımı kapıya yasladım ve derin derin soluklar aldım. Ama tam da o an sakinleşmek yerine bedenim daha büyük bir gerginliğe maruz kaldı. Jongin tam önümde yüzü bana dönük bir şekilde duruyordu, yakındık, fazlasıyla yakın. Bir kolu hemen başımın yanına yaslanmıştı, alnını kapıya dayamış derin derin nefes alıyordu. Bir yandan da dışarıdan gelen sesleri dinlemeye çalıştığının farkındaydım, ama o bana ne yaptığının farkında değildi. Bu kadar yakın olmamız o an tüm bedenimin titremeye başlaması için yeterli olmuştu. Nefesi boynuma vuruyordu, kapıya yaslamadığı eli belimdeydi ve kendisi de bunun farkında değildi sanki.
Sesler tamamen kesildiğinde Jongin de gözlerini araladı. Odam karanlık olmasına rağmen parıldayan gözlerini çok net bir şekilde görebiliyordum. Terli saç tutamları alnına düşüyordu. Jongin yüzünü yüzümün yakınına getirdi. Hala nefeslerı sıktı, eli belimdeydi. Alınlarımız neredeyse birbirine değiyordu. Onu bu kadar yakından görmek içimden bir şeyler çekiliyormuş gibi hissetmeme neden olmuştu. Gözleri yüzümde gezindi, yüzümün her yerinde oyalana oyalana dolandı.
"Kurtulduk." dedi sonunda, kurtulmuştuk. Ama o halde olmamız kurtulmak gibi hissetmiyordu. Onunla son bir haftadır konuşmamıştım, ama her şey o öğlen Chanyeol yüzünden olmuştu. Onu dinlememem gerektiğini işte tam da o an kabullenmiştim.
Aslında bana kalırsa o sabah tüm günümü ödev yapmaya ayıracaktım, öğlene kadar da bu fikrime sadık kalmıştım. Vizelerim yaklaşıyordu, bu yüzden ders çalışmaya biraz daha zaman ayırmalıydım. O gün aynı zamanda müzik kulübünün partisi olduğu gündü. Bense gitmeyecektim, bu kadar basitti, gitmeyecektim. Çünkü Jongin'e kızgındım.
Jongin'le konuşmayı keseli tamı tamına bir hafta olmuştu. Onunla konuşmuyordum çünkü hala dediği şeyleri unutamıyordum. Hatta ondan nefret ediyordum. Jongin'den ciddi ciddi nefret ediyordum. Onu öldürmek bile nefretimi geçirmeye yetmezdi. Ama onu öldüremeyeceğim için ben de o yokmuş gibi davranıyordum. Ara sıra üstüme yönelttiği bakışların hiç farkında değilmişim gibi. Ama Chanyeol bunu anlamak istemiyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beauty Behind Oh Sehun // sekai
FanfictionDedim: Siz sevgili oldunuz? Dedi: Yok, biz birbirimize belamızı sürmüşüz..