22

11.3K 1.2K 1.1K
                                    

           

Ben de delirebilirdim yoldan çıkabilirdimYapmadım kıyamadım sanaHep keyfini bekledim yollarını gözledimBir küçük kıvılcım istedim

22

Aslında bakılırsa korkuyordum. O dönem beni korkutan milyonlarca şey vardı. Özellikle son zamanlarda içimdeki bu hisse engel olamıyordum. Her zaman orada bir yerlerde beni rahatsız ediyordu. Benimse yapabildiğim tek şey onu görmezden gelmekti, böylelikle korkumun asıl sebebi olan, kaybetmek istemediğim o mutluluğun doyasıya tadını çıkartabilirdim. Kendi kendime ilerisini düşünme deyip duruyordum. Düşünme, düşünme. Defalarca tekrar ettiğim şey buydu, fakat korku dört bir yanımı sarmışken nasıl ilerisini düşünmezdim?

Bir şeylerin yolunda gitmediğini fark ettiğim ilk an diye bir şey yoktu çünkü belki de o dönem hiçbir şey yolunda gitmemişti. Fakat bazı anlar görmezden gelmeye çalıştığım korkum içimde tekrar boy gösteriyordu. Engel olamıyordum. Mesela Jongin'le karların üstünde yatarken, aklımda hiçbir şey olmuyordu fakat yurdun içine girip odalarımıza gitmek için vedalaştığımızda, ve ben o gecenin ilerleyen saatlerinde yatağımda tek başına yattığımda, en basit anlatım şekliyle, korkuyordum. Öyle bir histi ki bu, gecem geçmiyordu. Uyuyamıyordum. Mutluluğum zehir oluyordu. Yine de o mutlu olduğum anları seviyordum. Devamında getireceği korkuyu bile isteyecek kadar seviyordum üstelik. Kaybedeceğimi, ne yaparsam yapayım buna engel olamayacağımı bilmeme rağmen, getireceği üzüntüyü kabul edecek kadar seviyordum. O korku anları beni durdurmuyordu.

O gün hepimiz fakültenin kafeteryasında oturuyorduk. Öğle arasıydı. Jongin için atölyede birkaç işi var demişlerdi. Sadece bir gün önce görüşmüş de olsak o an onu özlüyordum. Bu daha sonralarını düşünüp ben ne yapacağım diye sorgulamam için bir işaretti belki de, sadece bir gün onu görmeyip onu özlüyordum, daha kötü anlarda ne yapacaktım? Tabii ki de bunlar aklımın ucundan dahi geçmiyordu. Gelmeyeceğini bile bile gözlerim etrafta onu ararken bir yandan da kafamı dağıtmak için yanımda oturan Jongdae'nin anlattığı şeyleri dinlemeye çalışıyordum. Bir şeylerden şikayetçiydi, iki defa almasına rağmen hala geçemediği dersi ve asistanın ona kafayı taktığını anlatıp duruyordu.

Jongdae'yi daha önceleri her zaman Jongin'in yanında görmüştüm, kulüpten önce tanışmıyordu. Aslında oradaki çoğu kişi için durum buydu. Hiçbiriyle kulüpten önce konuşmamıştım. Fakat kulüp sayesinde, yanlarında rahat olduğumu fark etmem uzun sürmedi. Arkadaş edinme konusunda her zaman problemliydim, bu onlara pek işlemiyordu anlaşılan. İyi insanlardı. Öyle olduklarını biliyordum. Kimsesiz Karıncaları Koruma Kulübü'nün bana kattığı en önemli şey onlardı. O an o masada, birbirinden çoğu anlamda farklı insanlar olarak oturuyorduk. Jongdae benim hemen yanımdaydı, onun yanında Johnny oturuyordu. İkisi de bir yandan yerken bir yandan konuşmak konusunda mükemmellerdi. Minseok yan masada, bizim tanımadığımız bir arkadaşıyla konuşuyordu. Chanyeol başını telefonuna gömmüştü. Yuta deli gibi yemek yerken, Sicheng o gün her zamankinden daha sessizdi. O an öyle bir arada olmamız güzel hissettiriyordu. O dönem bilmediğim şey ise çoğu zaman arkadaşlıkların sonsuza dek sürmeyeceğiydi.

"Bu aptal ders yüzünden okulu uzatacağım resmen." diye isyan ederek konuşmasını bitirdi Jongdae, Johnny dramatik bir tavırla elini kaldırıp Jongdae'nin omzuna yerleştirdi.

"Ben o dersi ilk seferde vermiştim."

"Bu iki defa üst üste aynı dersten kalan birine söyleyebileceğin en kötü şey." dedi Yuta, elindeki patatesi hevesle mayonezine batırmakla meşguldü.

Beauty Behind Oh Sehun // sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin