Bölüm şarkısı: Hande Mehan - Sen Beni Güzel Hatırla
30-
O güz döneminin son günüydü.En başından sonuna dek olan biten her şeye bakarsak, sadece ben değil, hepimiz, yani Jongin, yani Baekhyun, Chanyeol, Johnny, Sicheng, Jongdae, Yeri ve Joy ve Kyungsoo ve o kulüpte olan herkes hatta hala kayıp olan Çittafon, hepimiz asla bize dönmeyecek birkaç parçamızı kaybetmiştik. Sonsuz uzay döngüsüne ve hayatlarımızın, kusurlarımız, vurdum duymazlıklarımızın, tüm o sorumsuz hallerimizin acımasız açlığına değerli, gözümüzden bile sakındığımız parçalarımızı feda etmiştik. Hepimizin kaybettiği şeyler vardı, düşününce sadece ben değildim. Asla sadece ben olamazdım. En büyük acıyı ben çekiyormuş gibi davransam da en büyük acıyı ben çekiyorum sanacak kadar sıradandım, kesinlikle öyle değildi. Hepimizin boyumuzu, kalbimizin eşik değerini aşan acıları vardı. Diğerlerinin yüzüne bakarken tüm bunları düşünüyordum. Benim onlardan sakladığım kadar onların da benden sakladıkları neler vardı kim bilir. Hepimizin aynı binaların bazen farklı bazen aynı odalarında içimizde hangi yüklerle ve o yükleri birbirimize belli etmemeye çalışarak kim bilir kaç gün geçirmiştik. En başından sonuna dek olan biten her şeye, ki çoğumuzun başları ve sonları farklılık gösteriyordu, bakarsak geriye bizden hiçbir şey kalmamış bile olabilirdi.
Saçlarım herkes için şaşırtıcıydı. Dönemin son gününde, finallerimizin başlamasına sadece iki gün kalmışken, hiç kimsenin kafa yormak istemeyeceği bir şaşkınlıktı bu. Sabahın sekizinde, hayatımın neredeyse yarısını geçirdiğim ve geçireceğim fakültemizin dersliklerinden birinde, önümde not defterim otururken sınıf arkadaşlarımın yüzüme şaşkın bir tavırla baktıklarını görebiliyordum. Beni ilk gördüklerinde attıkları şaşkın bakışlardan biraz daha farklıydı. Acaba ne derdi vardı ve kendini kabullendirmeye çalışmak için her türlü değişimi deneyen ucubenin teki işte düşünceleriyle dolu gözler üzerimdeyken rahat oturmam imkansız görünüyordu. Umursamamaya çalıştım, elbette bu ne kadar mümkünse. Kendimi o an berbat hissediyordum fakat bunun o anla alakalı olup olmadığını anlayamıyordum, üstüme yapışmış bir kötü hissetme hali vardı. Uyurken bile aslında yarı uyanık bu duygunun farkındaydım. Her zaman olan bir şey, bu yüzden o bakışların mı bana kötü hissettirdiği yoksa her zamanki duygu durumumum devam mı ettiği benim için bilinmezdi. Tüm bunlar beni delirmenin eşiğine ağır ağır götürüyordu.
Dediğim gibi, diğerleri için şaşırtıcıydı fakat Chanyeol başta hiçbir yorum yaptı. Gözlerinden geçen sersemliği görsem de dile dökülmüş bir şey yoktu o sabah. Uykulu gözleriyle sınıfa girip uzunca bir süre yüzüme baktıktan sonra, artık tamamen uyanmış bir şekilde gelip yanıma oturdu. Onunla bir noktada ne kadar da çok benzediğimizi o an fark ettim. Kendimizden çıkardığımız acılarımızla koskoca bir dönemi bitirmiştik. Onun çocuksu yanı tamamen sönmüştü artık, eski canlılığını da Baekhyun geldikten sonra yitirmişti. Yine de şanslı olduğunu düşünüyordum. Biten bir şeylerin değil başlamayan ihtimallerin acısını çekiyordu Chanyeol. Ve o da bu acının hırsını saçlarından alıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beauty Behind Oh Sehun // sekai
Fiksi PenggemarDedim: Siz sevgili oldunuz? Dedi: Yok, biz birbirimize belamızı sürmüşüz..