Bölüm Şarkısı
Sertap Erener - Rüya
Baekhyun ikimizin de tek çocuk olmasını her zaman kadere yormuştu. Ona göre bunun anlamı sonsuza dek birbirimizin için her şeyi yapmaya hazır iki kardeş olarak yaşamlarımızı sürdüreceğimizdi. Ona göre ikimiz de aslında anne ve babalarımızın tek çocukları değildik, benim için o, onun içinse ben vardım. Bu cümlelere en az onun kadar benim de inandığım, söylediğim zamanlar olmuştu. Ama asıl gerçek şuydu ki hem Baekhyun hem de ben o koca evlerimizde yapayalnızdık. Bir arada olmamız hiçbir şeyi değiştirmemişti. Belki de birbirimizi gerçekten anladığımız tek bir gün bile olmamıştı.Ona kızgındım. Fakat o gitmeden önce ona acıyordum. Annesi hem babasını hem de onu terk edip gitmiş ve başka bir adamdan Baekhyun'a küçük bir kardeş yapmıştı. Baekhyun'un o güne dek inandığı her şey yerle bir olmuştu ki buna kaderin bizi birbirimize yazdığı teorisi de dahildi. Hüznü gözlerinde görebiliyordum ve aynı zamanda bu hüznü inkar ettiği her seferde onu öldürmek istiyordum. Ona kızgındım. Bazen onu seviyordum, bazen ona acıyordum, ona inanmıyor ve çoğunlukla ona katlanamıyordum. Içimde bir yerlerde bu arkadaşlığı sürdürecek gücümün kalmadığı artık yeni bir şey değildi. Bu gerçeği herkesin fark ettiğinden de emindim.
Yine de tüm bunlar bir önceki gece onun erkek arkadaşını öptüğüm için haksız olduğum gerçeğini değiştirmiyordu. O gecenin sabahı odamdaydım. Chanyeol yatağımın kenarına oturmuş telefonunu kurcalarken ağlamamak ve çığlık atmamak için kendimi tutuyor ve bir yandan da dün gece olanları düşünüyordum. Baekhyun'un evimize Jongin'i çağırmasını, onu ilk defa kendi evimde görmemi ve uzun zamandan sonra içimdeki özlemin sesini dinleyip hiçbir şey düşünmeden, yaptığım yanlışı, onun en yakın arkadaşımın sevgilisi olduğunu, bu öpücükle her şeyden önce kendimi mahvedeceğimi düşünmeden onu öptüğümü o an yatağımda uzanmış ve sanki tüm bunları yaşayan ben değilmişim gibi hissederek aklımdan geçiriyordum.
Artık unutmalıyım dediğim her anın paramparça olduğunu hissediyordum o gün. Artık unutmalıyım diye kararla haykıran içim neyi diye soruyordu. Neyi unutmalıyım? Jongin'i mi? Nasıl? Nasıl unutabilirdim ki? O geceden sonra nasıl atlatabilirdim? En yakın arkadaşımın sevgilisi olması hiçbir şeyi değiştirmiyordu, yaptığım şeyin yanlış olup olmadığını artık sorgulamıyordum. Içimden bir an bile gitmeyen bir sevgiden bahsediyorduk. Kendiyle birlikte tonlarca acıyı birlikte getiren bir sevgi. Bir anda çekip gitmesini beklemek saçmalıktı. Unutmayı düşünmüş olmam bile saçmalıktı. Onu unutamazdım.
Ama onunla da olamazdım. Her şey geride kalmıştı.
"Yine dalıp gittin." diyordu o gün Chanyeol yatağımın kenarında oturmuşken. Elinde birkaç hafta önce almış olmama rağmen hala okumadığım bir kitap vardı. Ortalarına kadar gelmişti. O an neden bizim evdeydi, tatilde olmamıza rağmen neden evine dönmemişti bilmiyordum. Sorgulamak da istemiyordum. Bir yanım ise bu halimin Jongin'den kaynaklı olduğunu düşünmesinden korkuyordu.
"İngilizce kursuna mı yazılsak?" dedim Chanyeol'un tüm ilgi ve alakımın bundan ileri geldiğini düşünmesini umduğum bir ses tonuyla, garip bir havayla kaşları çatıldı.
"Ben zaten ingilizce kursuna gidiyorum?"
Bunu biliyor olmalıydım, gerginlik etrafımı sardı. "Ben de yazılmalıyım o zaman." dedim doğal bir tavırla. Chanyeol kaşlarını daha da çattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beauty Behind Oh Sehun // sekai
FanfictionDedim: Siz sevgili oldunuz? Dedi: Yok, biz birbirimize belamızı sürmüşüz..