Bölüm Şarkısı- Sena Şener/SevmemeliyizYuta'yla kampüsün hemen yakınlarında, gerçekten lezzetli ramenler yapan bir yerde yeme kararı aldık. İçerisi dersten çıkan öğrencilerle az çok dolmuştu. Tanıdık kimsenin olmaması rahatlığıyla içeriye girip boş masalardan birine oturduk. Sanki hala lisedeydik ve öylesine takılmaya çıkmıştık. Her şey eskisi gibi işte diye düşündüm. Yuta yabancı değildi, onun yanında kendimi gergin hissetmiyordum, hiç tanımadığım birisiyle ya da uzun zamandır görüşmediğim biriyle birlikte bir şeyler yapıyormuş gibi değildim. Her şey normaldi, üniversiteye hiç başlamamışız gibi, ikimiz için de böyleydi bu. Ama ben, garip bir şekilde midemde düğümler varmış gibi sancı çekiyordum. Sorun Yuta değildi, farkındaydım.
Oturup siparişlerimizi verdikten sonra birkaç dakika ikimiz de sessiz kaldık. En sonunda Yuta gözlerini doğrudan üzerime dikti ve rahatsız edici bir bakış takındı.
"Dik dik bakma şöyle." Dedim hafif ürpererek, sırıtmakla öyle bakmayı sürdürmek arasında bir çizgide gitti geldi, en sonunda gerçek anlamda ciddi bir bakış takındı.
"Sorun Jongin öyle değil mi?" diye sordu lafı hiç gevelemeden, Yuta aklındaki her şeyi açık açık söyleyen biriydi. Bir şeyi kendine saklama gibi bir huyu yoktu, açık bir kitap bile onun kadar anlaşılır değildi. Ve gözlem yeteneği, istediğimin aksine, oldukça yüksekti. Yine de inkar ettim.
"Bunu da nerden çıkardın?"
Ciddi misin der gibi bir bakış takındı. "Sence yeterince bariz bir durum değil mi?"
"Jongin'le aramızda bariz olan hiçbir şey yok." dedim, ki doğru olan da buydu. Jongin'le aramızdaki her şey sancılarımı daha da eşeleyecek kadar belirsizdi, mürekkebi bitmiş bir yazıcıdan çıktı almak gibi, bir şeyler var ama yok, her şey silik silik. Jongin'le ikimiz aynen böyleydik.
"Sana bakışlarının farkında mısın Sehun?" Ters bir soru değildi bu, kızgın bir şekilde değil, nasıl bilmezsin sorusu değildi. Fısıldayarak sormuştu, kabullen der gibi. Cevap veremedim. "Seni deli gibi kıskanıyor, sadece yanına yaklaşmam bile delirtiyor onu, sense gözlerini ondan alamıyorsun. Belirgin olması için daha neye ihtiyacın var ki?"
"Öyle değil." Garip bir şekilde itiraz etmek istedim, sanki o an bunu kabullensem her şey çok daha zor olacakmış gibi. Yuta devam etmem için ısrarla yüzüme baktı. "Jongin." Dedim en sonunda, boğazımda aniden acı bir tat belirdi. "Benim sadece arkadaşım."
"Kendinizi böyle mi kandırıyorsunuz?"
"Yuta.." Yılgın bir ses. Daha fazla devam etme demek istiyordum, burada kalsın konu. Jongin kalbimde bir sızı diye bağırmak istedim ona. Ama sadece "Lütfen." Dedim, daha fazla uzatmayalım dercesine. "Lütfen."
Başını iki yana salladı. "Sen iyi değilsin." dedi, "Çökmüş duruyorsun, yüzün bile çökmüş. Çillerin sönmüş Sehun, ruh gibisin."
Ona anlatmak istemediğimi söylersem bu kocaman bir yalan olurdu. Ona anlatmak istiyordum, içimdeki tüm o sıkışmaları. Sancılarımı. Birisi içimdeki tüm kemikleri, tek tek, özenle ve dikkatle, bir tanesini bile atlamadan tüm kemiklerimi paramparça ediyormuş gibi hissettiğimi, etten geriye hiçbir şey kalmadığımı, kalbimin etrafında artık onu koruyan bir göğüs kafesinin bulunmadığını anlatmak istiyordum. İskeletsizdim, küçük bir özet. Ayakta duramıyordum. Ayakta duramadığım gibi yığılıp kaldığım yerde de acı çekiyordum. Kimse beni kaldırmak gibi bir şeyle de uğraşmak istemiyordu üstelik.
Yuta beklediğini açıkça belli eden bir şekilde yüzüme bakarken, "Kabul etmiyor." Dedim. Iki kelime sadece, ve daha önceleri, gevezelik etme havamdaysam eğer saatlerce konuştuğum anlara inat o iki kelime yorgunluktan ölecekmişim gibi hissetmeme neden oldu. "Arkadaşız diyor. Belki de cidden öyleyiz ama ben öyle olmak istemiyorum." Yuta şaşkınlıkla yüzüme baktı. Yorumda bulunmadı, herhangi bir şey demedi. "Umutlanmak istemiyorum, istediğim tarzda bir şeylerin olmayacağını biliyorum. Ama bazen öyle şeyler yapıyor ki elimde değil. Yüzüme baktığında ya da yüzümün gerilerinde bir yerlere, bir şeyler görebilmesini istiyorum. Yüzümden ötede bir şeyler. Yüzüme katlanamıyor çünkü, çillerime, saçlarıma. O şey, onun ilgisini çekecek küçücük bir şey olsa ve Jongin bana doğru küçücük bir adım atsa, kendimi ona tamamen bırakacağım. Umutlanmak için yer arıyorum. Ama ben her, evet sanırım gördü, sonunda gördü o küçücük şeyi dediğimde Jongin, hayır diyor. Hayır, arkadaşız, daha önce hiç aynaya baktın mı, böyle bir şeyin imkanı yok, seni kıskanıyorum ama bunu ömür boyu inkar edeceğim. Sakın umutlanma Sehun." Jongin'in sözlerini tekrar ettiğimde Yuta'nın gözlerinden belli belirsiz bir üzüntü geçti, bana acıyordu. "Tamam diyorum ben de, umutlanmayacağım. Ama hemen sonra tekrar bir şey yapıyor, seni kıskanıyor ve ben de umutlanıyorum ve birbirimizin gözlerinin içine baktığımız bir anda, gözlerini gözlerimden bir saniye bile ayırmadan bana diyor ki, hayır Sehun. Sadece arkadaşız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beauty Behind Oh Sehun // sekai
FanfictionDedim: Siz sevgili oldunuz? Dedi: Yok, biz birbirimize belamızı sürmüşüz..