Haluk ile eve geldikten sonra uyanıp akşam yemeği yedikten hemen sonra tekrar yattı. Kendini yorgun hissediyordu. Melek'in aklında birçok soru olmasına rağmen sorlamamayı tercih etti. Gerçeklerin anlatılanlar gibi olduğunu kendini ikna ettikten sonra ailesiyle birlikte vakit geçirmek için uğraşmaya karar verdi.
Okul için hazırlanmış, kahvaltısını yapmıştı. Bahçede Haluk ve Can'ı bekliyordu. Dilek işe gittiği için erkenden hazır oluyordu. Elindeki değnek ile bahçede yürüme alıştırması yaparken gelmişlerdi.
"Hadi gidelim. Melek koluma gir"
"Ben kendim yürümek istiyorum"
"Tamam. Biz yanındayız merak etme"
Okul yolunda değnek ile yürümek Melek için iyi olmuştu. Kör olduğundan beri ilk defa kendi başına yürüyordu. Birine tuttunmadan yürümek her ne kadar içindeki korkuyu büyütsede özgür hissettiriyordu.
Sınıfta herkes birkaç cümle kurup Melek ve Haluk un yanından ayrılıyordu. Gonca ise önünde oturduğu için arkasını dönüp her şeyi anlatıyordu. Sınıftaki herkesin fiziki yapısını görmesede öğrenmişti.
Sınıftaki panoyu süslemek için teneffüste Derya, Gonca ve birkaç kız toplanmıştı. Melek onlara yardım etmek isteyince kabul etmek zorunda kaldılar. Kör olduğu için bir şey yapamayacağını düşünüp elinin içine iğneleri koydular. İstediklerinde bir tane avucunun içinden alıp onlara uzatacaktı. Haluk da ikiziyle ilgilendiklerini görünce bahçeye hava almaya çıkmıştı.
Derya elindeki kağıtları panoya koyup iğne istiyordu. Melek ise uzatıp almasını bekliyordu. Gonca kağıtları sıralarken bir yandan da Melek ile Derya'ya bakıyordu. Derya iğne istediğinde Melek bir anlık boşluğuna gelip iğneyi aniden uzattı. Derya'nın eline batmıştı.
"Dikkatli olsana! Görmüyor musun elimi sana doğru uzatıyorum"
"Özür dilerim ben..."
"Yardım etmek yerine otursan iyi olur"
Melek neye uğradığını şaşırmıştı. Elindeki iğneleri sıraya bırakıp elindeki değnek ile sırasına gitmeye çalıştı. Gonca ise elindekileri bırakıp Derya'ya kızıyordu. Melek yerine oturduğunda göz yaşlarını silip karanlığa bıraktı kendini.
Gonca bir şeyler söyleyip Melek'i konuşturmaya çalışsada başarılı olamadı. Haluk ise geldiğinde şaşırmıştı. On dakika dışarı çıkmıştı ama Melek gittiğinde olduğu gibi mutlu değildi.
"Melek senin hatan değildi... Konuş benimle hadi. Kaldır kafanı. Hem Derya'yi biliyorsun gıcık"
"Yine mi Derya! Gonca bir daha sizin yanınızda olmayacak anladın mı?"
"Haluk şimdi sırası mı! Melek konuşmuyor"
Çıkışta da bir şey demeden elindeki değnek ile kendi başına yürüdü. Gonca ve Haluk arkadan onu takip ediyordu. Can bahçede onları sabırsızlıkla bekliyordu. Önemli bir haberi var gibiydi. Bahçeye ilk Melek çıkınca bir an durup Haluk'u gözleriyle aradı. Gonca ile arkasında olduğunu görünce rahatladı. Beş basamaklı merdivenden inerken değnek ile basamağı hissetmeyince düşüyordu. Can hızla onu tuttunca herkes bir an 'oh' çekti. Gonca ile Haluk bir adım atıp durmuştu. Can ise olanları anlamaya çalışıyordu.
"İyi misin?"
"Eve gitmek istiyorum"
"Tamam... Gidelim. Haluk "
"Biz gidelim onlar burada durabilir."
"Tamam... Haluk siz burada durabilirmissiniz"
"Burada mi? Melek neden böyle davranıyorsun?"
"Size çok yük oldum. Lütfen yapmak istediğinizi yapın. Can abim yanımda"
Can koluna girip okuldan çıkıp onunla konuştu. Melek'in yaşadıklarından bıktığını anlamıştı. Kör olmak onu her geçen gün daha da yıpratıyordu.
Eve geldiklerinde yemekleri yedikten sonra bulaşıkları yıkamak için ilk Melek içeri girdi. Can elini banyoda yıkıyordu. Melek suyu açıp eline aldığı bardağı yıkarken soğuk suyu açmak yerine sıcak suyu açtığını elini koyduktan sonra anladı. Refleks yüzünde elini çekince elindeki bardak lavaboya düşüp kırıldı. Ne yapacağını düşünürken Can koşarak mutfağa geldi. Melek cam parçaları toplamaya çalışırken elini kesmişti üstelik sıcak suyu kapatmadan toplamaya çalıştı. Can onu kenara çekince cam parçaları bir çırpıda topladı. Suyu kapatıp Melek'i koltuğa oturttu. Eli yanmıştı ve cam batmıştı.
"Neden yıkamaya çalıştın? Ben gelecektim zaten"
"Ben yardım etmek istedim... Size yük oluyorum gibi geliyor"
"Lütfen yapma. Bize en büyük yardımın kendine dikkat edip hafızanı geri kazanman tamam mi?"
Melekin eline krem sürerken 'ah' sesiyle elini daha da yumuşak hareket ettirdi. Melek'e dayanamıyordu. Onun gibi bir kızın böyle olaylar yaşamasını aklı almıyordu.
Melek'i odasına götürüp yatmasına yardım etti. Mutfaktaki bulaşıkları yıkayıp dersinin başına oturdu. Haluk ise Derya ile kavga edip gelmişti. Aklı karışıktı. Can'a ne olduğunu sorunca aldığı cevaplar onu pek mutlu etmemişti. Melek'in iyi olması için elinden geldiğini yapıyordu ama yine de sonuçta hep başarısız oluyordu.
Okullar kapandıktan sonra ne olursa olsun ona her şeyi hatırlatmaya karar verdiler. Oturup her şeyi anlatacaklardı. Gerçekleri öğrendiğinde burada durmak istemeyecekti bunu ikiside biliyordu ama Melek için en iyisi buydu. Yalanlar üzerine yaşamaya devam ederse gerçekleri unutacakti. Can ve Haluk un verdiği bu karar ikisinin de sessizce düşünmesine neden olmuştu. Şimdiden ona alışmışlardı.
Dilek akşam gelince yemekleri hazırlayıp sofrayı kurdu. Kenan bitik bir haldeydi. Düşünmekten etrafinda olanların farkında değildi. Yemeğini yedikten sonra erkenden yattı. Herkes şaşırmıştı. Kenan erkenden yatması demek başına yine bela aldığının belirtisiydi.
Melek yemekte konuşmamıştı. Dilek'in dikkatini çeksede susmayı tercih etti. Elindeki yara bandını sakmayı başarmıştı. Bahçeye çıkıp soğuk rüzgarın tenine değmesini hissetti. Gözleri görmesede kulakları ve burnu daha iyi algılanıyordu.
"Elindeki yara bandını değiştirelim"
"Can yani abi gerek yok"
"Bana abi demek zorunda değilsin"
"Haluka kızıyordun ama"
"Ona takılıyorum ben, sen nasıl rahat ediyorsan öyle konuş"
Can yara bandını değiştirip yanından ayrıldı. Onunla konuşmaktan daha doğrusu yalan söylemekten bıkmıştı. Hafızasını geri getirmek istesede sonunda onlardan nefret edecekti. Buradan koşarak çıkacaktı.
Herkes kendini uykuya bırakmıştı ama Can odada ders çalışmaya devam ediyordu. Dereceye girmek istiyordu. Uykusuz kalması hedeflerini düşündüğünde sorun olmuyordu.
İki saatin sonunda aklına Melek gelmişti. Ona çözüm bulmaya çalışırken gözlerini uykuya teslim etti. Masa başında uyumustu. Sabah kalktığında her yeri ağrıyacaktı ama bu pek umrunda olmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLEĞİM MELEĞİM HER ŞEYİM SENSİN
Ficção AdolescenteYaşadığı kaza onu sonsuz karanlığa sürüklemişti. Kimsesiz, yapayalnız ve korkmuştu. Hiç kimseyi hatırlamıyordu, hatırlasada görmedikten sonra onlar olup olmadığını nasıl anlayacaktı...