Konuşmamız Lazım

55 1 0
                                    

Can kapıyı kapattı. Aynada kendine baktı. Saçında Simge'nin tokası vardı. Gülümsedi. Tokayı saçından aldı. Garaja girdi. Karavanın kapısını açtı ve dikiz aynasına taktı. Başını yokladı hala biraz ateşi var gibiydi. Karavanın kapısını kapattı. Simge'nin yaptığı işe baktı. Fena değildi. İşin bir çoğunluğunu halletmişti. Su damıtma cihazından gelen hortumu musluklara iyice sabitledi. Test etti çalışıyordu. Daha sonra mutfağa gitti. İştahı hiç iyi değildi. Başına soğuk elbezi alıp odasını toplamaya koyuldu. Daha önce odasını toplamadığı için çok pişmandı. Daha sonra yatağına yattı. Dün de olduğu gibi bugün de Yasemin Hanımın söylediklerini düşünüyordu. Ya gerçekten evlenirlerse. Simge'yi gelinlikler içinde hayal bile edemiyordu. Ona beyazlar içinde güldüğünü. Onu öpmek o kadar istiyordu ki. Sarmak sarmalamak kollarına. Omzuna yatırmak. Yalnız o ve Simge. Belki küçük bir bebek. Kulağını karnına dayayıp dinlemek. Elini tutup, ölümün son saniyesine kadar gözlerinin içine bakmak...

Ama olmazsa...

Sabah olmuş, Simge iki poğaça iki simitle kapıya dayanmıştı bile. Can sabah çoktan uyanmıştı. O kadar zindeydi ki. Adeta dün Simge'nin yaptıkları bir büyü gibi iyileştirmişti onu. Kapıyı açtı:

-HOOOŞGEEEELDDDİİİİN! EFENDİM! GÜNAYDINLAR!

Dedi. Önüne eğilerek selam verdi. Simge şaşırmıştı:

-Vay! Size de günaydınlar efendim. Çok zinde gördüm sizi.

-Evet dün yaptığınız mercek çorbasının içine artık ne kattıysanız çok işe yaradı.

-Sevgi. Ve yaparsam sevgimi katar aşk ile yaparım.

Dedi ve mutfağa geçti. Can çok mutluydu. Simge:

-Hadi gel! Kahvaltı yapalım.

-Ben biraz atıştırdım ama hayır diyemem.

Biraz kahvaltı yaptıktan sonra Simge:

-Can aslında seninle bugün bir konu konuşmam lazım.

Can çok korkmuştu. Dün gece kurduğu hayalleri çöpe atmak için hazırdı:

-Söyle.

-Can şu karavan işi. Gerçekten gelmek çok istiyorum ama annem, biliyorsun ki bu konuda fazlasıyla hassas. Ki zaten böyle davranması gayet normal. Yani kafam şu an da çok karışık.

-E...evet?

-Yani sana böyle bir şeyi teklif etmem belki gerçekten yakışık almaz. Yani hiç emin değilim. Ama bak biraz sonra söyleyeceğim şeylerin aramızdaki arkadaşlığı, ortaklığı bitirmesini istemiyorum.

-Tamam.

-Annem bana bir şart koşmuştu ya.

-Evet.

-Dilim varmıyor onu söylemeye, sen söyle.

-E.. evlilik?

-Evet senin o işe olan bakış açın ne?

-Şey şey bence ya. Şey uygun, iyi. Olur.

-Emin misin?

-Evet. Evet. Olur.

-Can bak gerçekten bunu yapmakta zorunlu değilsin.

-Biliyorum.

-Bak gerçekten sözleşmeli olacak. Ve döndüğümüzde boşanırız. Tamam?

-Tamam. Yani? Şimdi. Benimle geliyor musun yani?

-Yani evet.

-Şey o zaman ne zaman müsait olursunuz. Yarın akşam 9'da. Ya da dur. Annemin haberi yok. Bilmiyorum. Bir dakika. Heyecanlandım. Ben bir tane daha çay koyacağım. Ya da dur annemi arayacağım. Çay mı annem mi? Annem! Telefon nerede? Dedi içerideki odaya koştu telefonunu aldı. Çok heyecanlıydı, sesi titriyordu:

-Anneciğim. Nasılsın?

-İyiyim oğlum benim. Sen?

-Ben de iyiyim.

-N'oldu? Çok mutlu geliyor sesin.

-Şey anne bu akşam gelir misin Gebze'ye. Yarın kız istemeye gideceğiz de.

-Neee? Kız isteme mi dedin sen?

-Evet. 

-Oğlum saçmalama gelmiyorum ben.

-Ya anne!

-Can!

-Annem! Bak hani benim karavan işim vardı ya. Ona bir partner buldum.

-Kimmiş o?

-Simge.

-Şu senin yıllardır unutamadığın İngiltere'de yaşayan Simge mi?

-Evet.

-Gerçekten mi?

-Hıhı!

-Hangi ara çıkmaya başladınız oğlum da evlenme kararı aldınız?

-Anne şimdi o olay tam olarak öyle değil. Simge'nin benimle gelebilmesi için annesinin onayı lazımdı. Annesi de ben kızı mı yollarda mı buldum, evlenmeden olmaz! Dedi.

-E kadın haklı.

-Biz de diyoruz ki. Anlaşmalı bir evlilik yapalım. Dönünce de artık duruma göre. Anladın mı?

-Heee! Anladım. Bu kız sana tam olarak gönül vermedi yani.

-Belki biraz vakit geçirmek filan.

-Belki. İyi tamam o zaman madem benim oğluşum istiyor. Dayını alır gelirim.

-İyi tamam anneciğim.

-Bana bak kız nerede şimdi orada mı yoksa?

-Evet.

-Senin evde yani!

-Evet.

-Dün gece orada mıydı?

-Hayır! Ateşim çıktı dün. Baya hastaydım. Simge baktı bana. İyileştim. Akşam olunca gitti.

-Gerçekten mi? İyi misin şimdi?

-İyiyim.

-Ay çok şükür Simge oradaymış.

-Kaç gibi otobüse binersiniz?

-Ay bilmem. Akşam dayının işi yoksa geliriz. Biraz sonra arar haber veririm sana.

-İyi peki. Seni seviyorum.

-Ben de seni oğlum! Kendine iyi bak görüşürüz.

Can içeri mutfağa geçti:

-Şey, yarın akşam müsaitsiniz değil mi?

-Evet müsaitiz.

-Şey için geliriz biz. Anlamışsındır.

-Evet. İsteme işi.

-Evet aynen.

YolcuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin