Fransa

38 1 0
                                    

Fransa sınırlarına girmiştiler. Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Ve merkeze varmak için otobanda ilerliyorladı. İkisi de en önde oturuyorlardı. Simge üzerine bir hırka almıştı. Çünkü hava soğumaya başlamıştı. Bir tane battaniye aldı ve araba, afedersiniz karavan, kullanan Can'ın sırtını örttü:

-Sırtın açık kalmasın.

Daha sonra Simge yine yolcu koltuğuna oturdu. Tek yaptığı şey hızla çalışan silecekler arasında yolu izlemek ve cama çarpan yağmur sesini dinlemekti. Can:

-Şimdi bir kamping alanına gireriz tamam mı?

-Tamam.

5 dakika sonra bir kamping alanında durdular. Can:

-Anlaşılan burada kimse yok ama kalabiliriz. En azından yağmur dinene kadar istersen.

-Kalalım çünkü uzun süredir sürüyorsun, yorulmuşsundur.

-Evet haklısın.

Dedi. Biraz belini kütürdetti. Simge:

-Şu son göz damlanı da halledip uyuyalım. Çok uykum var.

-Peki.

Can yine yattığı yere uzandı. Simge göz damlasını alıp Can'ın başına geçti. Simge tam damlatacakken gök gürledi ve irkildi. Damla Can'ın elmacık kemiğine düşmüştü. Can eliyle sildi:

-Ne oldu?

-Yok bir şey.

-Yağmuru sevip gök gürültüsünden korkanı ilk defa görüyorum.

-Korkmuyorum. Hadi indir kafanı geri.

Simge göz damlası ile işini bitirdikten sonra yattılar. Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyordu...

Aradan yarım saat geçmişti. Can çoktan uykuya dalmıştı. Fakat Simge karavana yıldırım düşmesinden o kadar çok korkuyordu ki uyuyamıyordu. Gitgide gök gürültüsünün sesi yükseliyordu. Yaklaşıyor gibiydi. Birkaç dakika sonra öyle çakmaya başladı ki karavanın camlarını fazlasıyla titreştirmeye yetiyor ve artıyordu da. Simge yıldırımın onlara ne kadar uzakta olduğuna bakmak için baş ucunda ki küçük camdan baktı. Bakmasıyla bomba patlar gibi yıldırım sesini duyup o bembeyaz ışığı görmesi bir oldu. Simge bir anda çığlık atarak ranzadan atladı:

-AAAAAAAAAAAAA!!!

Ve hemen Can'ın yatağının içine girip arkası dönük Can'ın sırtından sarıldı ona. Can ise o çığlığı duyar duymaz uyanmıştı. Arkasından ona sarılan kişinin Simge olduğundan emin olmak için arkasına baktı. Evet bu Simge'nin ta kendisiydi. Simge'ye döndü. Onu kollarının arasına aldı. Simge ağlamaya başlamıştı. Can:

-Şşşş! Ağlama ama. Dedi. Tam o sırada bir şimşek çaktı ve Simge'nin yaşlı gözleri o karanlıkta parladı. Can onun elmacık kemiklerindeki yaşlarını sildi:

-Öleceğiz! Öleceğiz burada!!

Dedi hıçkırıklarla. Kafasını Can'ın omzuna gömdü. Ağlamaya devam etti. Simge'nin kokusu buram buramdı Can'ın burnunda. Ölümüne ağlamaya devam ediyordu:

-Çok! Ço-k! K-korku...

-Şttt. Tamam. Korkmanı gerektirecek bir durum yok. 10'a kadar sayarsan geçer. Bak biraz daha uzaklaşıyor sanki.

Simge Can'ın yanından deli gibi bir hızla kalktı. Bir bardak alıp su içti. Can yerinden kalkıp ışıkları açtı:

-KAPAT IŞIĞI!!!!

Diye bağırdı Simge. Can ışığı kapattı fakat anlam veremiyordu. Bu nasıl tuhaf ruh hali değişken bir insandı böyle?:

-Ağrı kesici iç. Rahat uyursun.

Dedi Can. Simge dolaptan bir bebek aspirini içti. Derin nefes aldı:

-Başım ağrıyor, midem bulanıyor.

Diye mırıldandı. Başını tuttu. Dışarıya baktı şimşekler gökyüzünü hala aydınlatmaya devam ediyordu. Elleri titriyordu Simge'nin korkudan.

Can kendi yerine yattı. Simge Can'ın başucuna gitti:

-Şey sırtını dönersen sana sarılıp uyuyabilir miyim?

Can başını salladı yukarı aşağı, arkasını döndü. Simge ona arkasından sarıldı. Kafasını sırtına yasladı. Simge'nin beline attığı eli tuttu Can. Can için onun orada olduğunu bilmesi çok güzeldi. Yatağında yaptığı hafif ağırlığa dahi aşıktı artık. Küçük elleri yıllardır sevmediği kocaman ellerinin içindeydi. Artık emindi. Simge'nin onu sevdiğinden...

Simge sonsuza kadar hiç konuşmadan onun sırtına yatıp elini tutmak istiyordu. Uyumak için dünyanın en güzel yerindeydi bu gece. Sevdiği adamın yanındaydı...

Kimse sevmediği bir adama böyle sarılmazdı. Özellikle de Simge. Emindi artık. Söyleme vakti gelmişti. Daha ne kadar içinde tutabilirdi ki? Gitmesine nasıl izin verebilirdi. Giderse kolundan tutardı. Gidemezdi. Simge onundu. Kimsenin olamazdı. Ama şimdi yanındaydı. Keşke hiç gitmese hep orada yatıp uyusa...

Elleri birbirine belki de isteyerek değiyordu ilk defa, ilk defa bu kadar rahat hissediyordu Can. Şimşekler bitmesin diye duacıydı. Onu kucağına yatırmak istiyordu ama maalesef. Arkasını iç güdüsel olarak dönmemek için kendini tutup duruyordu. Bir an da Simge'nin pamuk kokusu geldi burnuna. Can'ın aklından o dinlediği şarkı geçmişti. Papatyası yanındaydı. Islak yağmur kokusu ile karışmıştı pamuk kokusu, gök yüzünde bir buluttan diğer buluta...   Çok geçmeden uykuya daldı, usulca...

Sabah uyandığında Simge'yi yanında bulamadı. Simge çoktan kendi yatağına geçmişti...

YolcuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin