İtalya

35 2 1
                                    

Ah şu İtalya. Ah şu Fransa. Ah şu Avrupa. Yeterdi iki kalbi bir arada tutmaya...

Az gitmiş üz gitmiş dere tepe düz gitmişlerdi. Başlarına gelmeyen sayısız felaket kalmıştı desek yeriydi. En sonunda Italya'ya gitmişlerdi.  Venedik'e gidebilmek için bir feribota binmiş. Ve sabah 9'da oraya varmışlardı. Can:

-Sen buraya daha önce gelmiştin değil mi?

-Evet! Geldim.

Çok geçmeden bir restoranta girip kahvaltı yaptılar.

Şehirin dar sokakları arasında ilerliyorlardı. Hava fazlasıyla sıcaktı. Simge yeni aldığı fötr şapkasıyla önden gidiyordu. Sırtında küçük bir çanta, üzerinde kutu kareli küçük bir elbiseyle. Hafif kalabalığın arasında... Can bir yandan bunaltıcı sıcaktan dolayı içini soğutacak bir şeyler ararken bir yandan da göz ucuyla Simge'yi kaybetmemek için kontrol ediyordu.

Derken bir dondurmacı görünce oraya doğru ilerlemeye başladı. Arkasına dönüp baktığında Simge gözden kaybolmuştu. "Simge!" Dedi. Belki kalabalığın içinden Simge kendini belli eder diye. Bulamayınca dondurmacıya döndü. Kendine iki top limonlu dondurma aldı. Sıcaktan eriyen bir dondurma yemek onun için bir hayli zordu.

Simge dar sokaklardan geçiyor. Hiç durmadan ilerliyordu. Bir anlığına durdu ve arkasına baktı. Can'ın arkasında olmamasını aldırmadı bile. Telefonuna baktı. Hiçbir arayan yoktu. "Demek Can da beni pek umursamıyor" diyerek yoluna devam etti. Ta ki bir dar sokak arasında "Victoria Secret " mağazası görene kadar.

Can elinde iki top limonlu dondurmayı yalayarak geziyordu. Göz ucuyla Simge'yi arıyordu sürekli. Ama etrafta yoktu. Sokaklar gittikçe daralıyordu. Daralıyordu daralıyordu. Daraldıkça gölgeler artıyor, gölgeye denk gelince bir "Oh" çekiyordu serinlikten. Dondurması tam bitmişken kendini bir anda vitrin camı maskelerle dolu dükkanların arasında buldu. İlk gözüne ilişen kırmızı maskeye baktı. Bu Simge'ye çok yakışırdı. O turuncu pırıltılı kumral saçları dans ederdi geceleri, beyaz tenine dokunurdu kırmızı. Yakışırdı. Sadece o rimel çekilmiş gözleri görünürdü. Dudağındaki kırmızı ruj ile yakışırdı. Derken dükkan sahibi yaşlı adam kapının önüne çıktı:

-Hi sir! What are you looking for??

-Iıı. Hi! Iııı! I just want to take this red woman mask and this black man mask!

-Ok!

Dedi adam. İkisi de dükkandan içeri girdi. Can dükkanı beklediğinden çok daha küçük bulmuştu.

-Good Choose Young Man! They are from Romeo and Juliet's special series. Do you take it for your Juliet?

-Yes.

-Is she your darling or something else?

-Iııııı! She is, is my wife. Yes!

-She can be so happy to have a good husband like you.

-Yes maybe.

-...

-How much many these masks?

-60€!

-Ok!
Can iki maskeyi de satın aldı. Simge'ye bunu vermek için sabırsızlanıyordu. Beğeneceğinden emindi.

Simge o dükkan benim o dükkan senin diyip sürekli girip çıkıyordu. Geziyordu tozuyordu. Fakat maalesef sokağın sonuna gelmişti. Ve sokağın sonundaki gondollara binmek istedi birden ve hemen oraya doğru ilerledi.

YolcuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin