Bölüm 20- Gözler

37 1 0
                                    

Can hediyeyi de alıp dışarı çıktı. Simge'nin yanına oturdu:

-Üşüyor musun?

-Hayır.

-Peki.

-Şimdi Simge buyur.

Dedi Can ve elindeki kutulardan birini Simge'ye uzattı:

-Bu benim hediyem, yani bu kutuyu bana sen vereceksin, elimdeki kutu da senin, ben sana vereceğim böylelikle birbirimize hediye almış gibi olacağız. Tamam mı?

-Tamam.

-Dur hemen verme öyle.

Dediği gibi yerinden kalkıp karavana girdi, "Pink Floyd- Echoes" şarkısını açtı. Bu şarkı Simge'nin aşık olduğu adamın en sevdiği şarkıydı. Yıllardır hep onunla bu şarkıda dans etmek isterdi Simge. O yüzden bir anda durdu. Olay gittikçe daha da dramatikleşiyor gibiydi. Can karavandan indi:

-Niye bu şarkıyı açtın?

-Yıllar önce kısa süreli de olsa bu şarkıyı tekrar tekrar açıp dinlediğini biliyorum çünkü.

-...

-Ne oldu? Yüzün düştü biraz. Şarkıyı değiştirebilirim istersen.

-Yooo. Kalabilir.

-E hadi! Hediyeleri verelim o zaman.

-Buyur.

-Sizde buyurun lütfen.

Simge kutunun içini açtığında karşısında kırmızı bir maske gördüğünde şaşırmıştı. Anlam verememişti. Daha sonra Can'ın hediyesine bakınca biraz gülümsedi:

-Tamam şimdi oldu, bu maskenin bir eşi olduğunu tahmin etmeliydim.

-Hadi denesene!

-Şimdi mi?

-Evet!

-Peki, sen de tak.

İkisi de maskesini takmıştı. Can ayağa kalktı ve Simge'nin hemen bileğinden tutup ayağa kaldırdı, Simge'nin ayakları çıplaktı:

-Dur ayakkabımı giyseydim.

-Tamam hadi hadi hızlı giy!

-Tamam.

Simge ayakkabısını giyince Can onun elinden tuttu, bir kere kendi etrafında döndürüp dans pozisyonu aldılar:

-Öyle değil.

Dedi Can. Havada birleşmiş ellerinden Simge'nin elini kendi boynuna attı. Kalan eliyle de Simge'nin belini tuttu. Simge için zorluktan başka bir şey değildi. Şarkı 16 dakikaya yakındı ve onun gözleri dışında bir şeye bakması imkansız gibiydi. O gözlere mahkum olmaktan başka çare yokmuş gibi...

Can onu kendine çekiyordu. Simge ya kendini ona verecekti, ya da bilmiyordu. Utanmaktan başka bir şey bilmiyordu. Bir an için içinden şöyle geçti " Kocam ya benim bu kocam! Azıcık gözlerimiz birbirimize 1 dakikadan fazla baksa ne olur ki? Nasıl olsa antlaşmada gözle temas yasak değil!" Dedi. Can'ın gözlerine baktığı gibi çekti. Yapamıyordu. Can:

-Simge! Yukarıya bak!

Simge kafasını havaya kaldırdı:

-Ne görüyorsun Simge?

-Yıldızları.

-Yıldızları mı?

-Yıldızları.

-Simge!

-Efendim!

-Gözlerime bak şimdi!

Simge yine bir saniye kadar bir süre gözlerine bakıp çekmişti utancından. Can:

-Şttt! Böyle yapma ama dedi. Simge'nin yüzünü kendine çevirdi:

-Yıldızları izliyormuş gibi bak bana. Utanmana gerek yok.

-Annem beni böyle yetiştirmedi.

-Biliyorum. Ama zincirleri kırma vakti geldi ve geçiyor. Zamanın dizginlerini kontrol etmek istiyorum. Anlatabildim mi?

Simge yine yüzünü çevirdi. Utancından yerle birdi. Yanaklarından başına doğru çıkan bir ateş vardı. Hiç bu kadar çok hissetmemişti bu utanma duygusunu:

-Peki, sen bilirsin. Sen nasıl istersen. Dedi Can bir kez daha döndürdü onu etrafında. Simge şarkı bitene kadar dayanabilir miydi bilmiyordu:

-Sanırım bu kadar yeterli. Dedi ve onun kollarından ayrıldı. Karavana girdi. Banyoda yüzüne su çaldı biraz. İstediği şey tam olarak bu değil miydi? Peki niye böyle utanıp duruyordu. Belki adam aşkını ilan edecekti.

Simge banyodan çıktığı gibi müziği durdurup, yatağına girdi. Yorganı hiç çekmediği kadar çekti yüzüne. Arkasını döndü.

Can da ateşi söndürüp içeri geldiğinde Simge arkasını dönmüş uyuyordu. Can kafasına artık tamamen koymuştu. Zamana hükmedecek kıvama gelmeliydi. Yoksa zaman bildiğini okuyacak ve eski formlarına tekrar sokacaktı onları.

YolcuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin