Selamun Aleykum, okureler.
Yıldıza tıklayalım ki goncalar, gül açsın. Yorumlar can suyu, verimi bol olsun! Amin.
Bu kitap; Çiçekleri koparamayacak kadar çok sevip kaldırımlarda çiçek arayanlara.
Bu kitap; Eşime.
Evvel zaman içinde, bir zaman.
Kasabaya değen su, toprağın kurumuş dudaklarını ıslatıyordu. Ağzının kenarı annesinin yaptığı salçalı makarnadan turunculaşmış, tırnakları çamur dolmuş, üzerindeki tişörtün ön kısmına ellerini silmeye çalışan oğlan çocuğu Tahin Mahallesi'nin en sonunda bulunan evlerindeki yokuştan aşağı ine ine bağırıyordu.
''Gonca! Gonca! Lan Gonca!''
Küçük kız bu istikrarlı bağırış karşısında yürüyüşünü yavaşlatsa da durmamıştı.Birkaç dakika sonra şapır şupur koşuşunu bitirip omuzumdan çekti Faruk, Gül'ü. Kızı kendine çevirdiğinde nefes nefeseydi.
"Sana diyorum mantar, duymuyor musun?"
Sendeledi, Gül. Oğlanın elini itip "Bana bir daha mantar deme! Annem kaç kere kız olduğumu söyledi, diyorum sana! Hem adım da Gonca değil Gül!" diye bağırdı.
Eliyle susmasını işaret eder gibi "Tamam tamam." Deyip alnındaki teri sildi, Faruk. Geçen ettiği kavgadan kalma kolundaki morluğu kaşıdı ve yan yana yürümeye devam ettiler.
"Ama şunu unutma sen kız felan değilsin. Annen seni kandırıyor." Diye söze başladı yeniden Faruk. "Hem zaten benekli bir mantar olma olasılığın kız olma olasılığından daha yüksek. Geçende bir kitapta bazı bebekleri leylekler yorulduğu için mantarların getirdiğini okumuştum. Galiba sende onlardan birisin."
"Ya Faruk!" Diyerek sitem etti Gül. O sırada Faruk, öğretmen lojmanının giriş katındaki gri korkuluklara sabitlenmiş saksılardaki pembe renkli çiçekleri sulayan tekerlekli sandalyesindeki süt kardeşi Akif'e seslendi.
"Haksız mıyım Akif?" Akif olayı anlamlandırmaya çalışır gibi Faruk'a bakıp tekrar önüne döndü. "Büyük ihtimal." Diye mırıldandı sonra da. Kız bunun üstüne kıkırdadı. Faruksa homurdandı.
Akif farklıydı. Çok farklı. Onu gördüğünde bağlamayı bir türlü öğrenemediği bağcıklarının üstüne basıp düşüyordu Gül. Evet, tam olarak şuanda da olduğu gibi.
"Ah!" Dedi, dizlerinin üstüne düşerken. Faruk kolundan tutup onu kaldırmaya çalıştığında Akif mahcup bir ifadeyle Gül'e baktı.
Faruk, Akif'e dönerek "Oğlum Gonca benekli bir mantarsa eğer sen de yer çekimisin. Baksana bi, ne zaman seni görse düşüyor!" Dedi, gülümseyerek.
Gül toparlanarak yanakları kızarmış halde ayağa kalktı. Faruk ise yere eğildi ve söylene söylene Gül'ün tozlanmış ayakkabılarını silkeledi, bağcıklarını bağladı. Çömeldiği yerden doğrulduğundaysa "Hadi ben maça!" Deyip Gül ile Akif'i yalnız bıraktı ve koşa koşa mahallenin çıkışındaki kırık dökük futbol sahasına gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gül gonca
RomanceHikayede kusur varsa bendendir, İslam'dan değil. Hikayeye yorum yaparken lütfen argo kelimeler kullanmayın. "Seni nasıl sevdiğimi bilsen gitmezsin. Bilmediğinden gidiyorsun ben biliyorum."