🌹beş🌹

6.3K 641 207
                                    

Selamun Aleykum. Yıldıza tıklayalım ki goncalar, gül açsın. Yorumlar can suyu, verimi bol olsun!

 Yorumlar can suyu, verimi bol olsun!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ona gitme diyemedim. Çünkü ben Özdemir Asaf değilim. Ama gitme de diyemedim. Dedim ya ben Özdemir Asaf değilim.

Bavulunun olduğu, kapısı örtük orta odaya girip his yordamıyla ışığı aradım. Hemen yanımdaki duvarda bulduğumda etraf aydınlandı. Bu odaya aşinaydım. Bir keresinde içeriyi görme durumum olmuştu. Odada, sade ve gayet rahat duran biraz da bekar evini andıran koyu gri bir oturma grubu vardı. Koltuğun birinde aralık laptop, laptobun üzerine yığılmış ve yerlere kadar gelmiş birkaç fotoğraf, halıda uzunan fotoğraf albümü görünüyordu.

Laptopun kapağını azıcık daha araladığımda bilmeden elim fareye değdi ve ekranda Tsubasa'nın ikinci bölümü belirdi. Oynatma tuşuna basarak bitene kadar onu izledim. Hiç duygusal değildi fakat yaklaşık her sahnesinde ağladım. Labtobu kapattığımdaysa fotoğraflara baktım. Birinde Faruk ve yanında da altı erkek vardı. Hepsi formalıydı. Faruk'un yeşil beresinin alna yakın tarafı ıslaktı. Çenesi, boynu yara doluydu. Göz çevresi hasarlı mordu. Ama yine dişlerini gösterecek şekilde gülümsemişti.

Bir diğeri halısahada çekilmişti. Üst üste yığılmış bir sürü adam vardı. Sanırım en alttaki, sadece saçları görünen Faruk'tu.

Diğeri nikâh fotoğrafıydı. Nikâhta Nevin teyze, Faruk tişört giymesin diye bilerek tişörtlerinin hepsini makineye attığı için Faruk gömlek giymek zorunda kalmış, bu yüzden kameraya somurtarak bakmıştı.

Fotoğrafı avuçlayıp dizlerimi kendime çektim, koltuğun ayak sallandırılan kısmına sırtımı yasladım. Başımı arkaya atıp gözlerimi tavana çevirdim ve onu ilk gördüğüm anı düşündüm.

Hatırlıyordum da hayatımın farklı birkaç saniyesi orada gizliydi. Babamın bana kocaman bir bebek aldığı, annemin muazzam pasta ve kurabiyelerle evi kuşattığı o özel anlardan bile daha farklıydı.

Bahar günlerinden biriydi. Üzerinde lacivert, uzun kollu, bol bir tişört vardı. Tabi o zamanlar daha sonraları da üzerinde hep lacivert, uzun kollu, bol tişörtünün olacağını, nedenini sürekli düşünüp duracağımı, en sonunda da bunu ona soracağımı, bana giyebileceği tek giysinin sadece üzerindeki tişörtü olduğunu söyleyeceğini bilmiyordum.

Başımın altındaki rahatsızlık veren saçlarımı düzeltirken alnımı ovuşturdum.

O gün de en az bugün kadar çok ağlamıştım.

Eve koşa koşa giderek Tarık abimin dolabındaki giymediği kıyafetleri bulduğum bir poşete koyup ona götürmüştüm. Fakat kabul etmemişti.

"Bu tişörtü seviyorum hatıralarla dolu," Demiş, eliyle tişörtün üzerindeki lekeleri göstermişti. "Bak mesela buraya makarna dökmüştüm. Hemen yanına... Şuracığa da Ahsen kustu."

gül goncaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin