🌹on sekiz🌹

7.6K 571 320
                                    

Selamun Aleykum. Yıldıza tıklayalım ki goncalar, gül açsın. Yorumlar can suyu, verimi bol olsun!

Çetin bir kışın ardından ikimizin de gönlü nihayet bahara durmuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çetin bir kışın ardından ikimizin de gönlü nihayet bahara durmuştu. Bu haberi, dudağımızın kenarındaki tebessümlerden beslenmiş çiçeklerden aldık.

Doğruluğunu test ettiğim sırada dizlerime serilmiş saçlarını okşayarak izlediğim çehresine daha da odaklandım. Bana güzel şeylerden bahsetti. Bir belgeselde denk düştüğü, köylerine gelen yabancılara rehberlik yapan Faslı, yaşlı amcanın birçok kişinin Müslüman olmasına vesile oluşunu anlatmaya başladığında ise yüzünde, tarifi imkânlı ama yapamayacağım bir gülümseme peyda oldu. Onu seyre devam ederken içten içe uzun süredir dudaklarını, tebessümüne hasret bırakışıma kızdım. Leyli çalmışları parmaklarıma karıştığında ona karşı hiç hak etmediğim halde niye kötü davrandığımı düşündüm.

Ona küstüğümde yine ona gelmek istiyordum. Ona ağlamak... Ona bağırmak. Ona karşı beni yine o teselli etsin istiyordum. Ama olmuyordu. Yapamıyordum. Bu yapamayışımdan ötürü içime bir sıkıntı, çiçeklere kurt düştü ve dudaklarım titredi. O esnada kaşları çatıldı, bunu gören gözlerim kısıldı ve çelimsiz bir damla boyundan büyük bir işe kalkışarak boynumu ıslattı.

Yattığı yerden toparlanıp gözümde oyalanan parmaklarımı indirirken "Acıtacaksın, ovalamayı bırak." Dedi. "Hem gözüne bir şey kaçmamış ki," Bakışları hemen akabinde kaktüslü eşofmanıma kaydı. "Çiçekli elbise de giymemişsin. Kaktüs de suyu sevmez zaten. Peki söyle bana niye ağlıyorsun, Gül?" Çünkü bir insan bir insanı ancak bu kadar hak etmez, Faruk diyemedim. Bunun yerine cümleyi "Eğer farklı biriyle evli olsaydın belki de bu kadar üzülmezdin değil mi?" Diye çevirdim.

Yastığının yanındaki kırmızı dışlıklı kitabı komodine kaldırıp gardırobuna yöneldi. Kapağını açıp uzun kollu siyah bir tişörtle aynı renkli keten pantolonunu askıdan indirdi. İkisini de omuzuna atarak kapıya doğru yürüdüğünde "Cevap vermedin." Dedim, burnumu çekerek. Durdu. Geriye döndüğünde sadece birkaç adım uzağındaydım. Faruk'un da adımlamasıyla o uzak da yakın oldu.

Nefesini sıkıntıyla bırakırken gözlerindeki bomboş ve epey bulutlu semaya baktım. "Neden bana bunu yapıyorsun, Gül?" Dedi, acı çektiği belli olan bir ses tonuyla. Yutkundum. "Ben senin dikenine bile razıyken neden bana başka bağın gülünden bahsediyorsun? Anlamıyor musun, senden başkasını gözüm görmüyor," Gök gözü kanadı kırık kuşlarla doldu. ''Neden bunu görmüyorsun?"

Sesini bir dirhem bile yükseltmeden söyledikleri karşısında kalbim acıdı. Acısı sicim gibi yaş olup yanağıma aktı. Birde oraları yaktı. Bir umut yarasına merhem olacak birkaç kelime edeceğimde yüz çevirdi.

Haklıydı... Bakmasa hakkıydı. Sonuçta bana yaralarını tuz basayım diye göstermemişti fakat ne yazıktır ki benim elimden de tuzluk eksilmemişti.

gül goncaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin