Selamun Aleykum, okureler. Bu bir sondeyiştir. Uzun zaman oldu gelmeyeli, uzun zaman oldu gelemeyeli. O zaman son defa diyelim mi?
Yıldıza tıklayalım ki goncalar, gül açsın. Yorumlar can suyu, verimi bol olsun! Yukarıya bıraktığım video ile okuyabilirsiniz.
Sizleri seviyorum.
Ahir zaman içinde, bir zaman.Soğuk, soluk soluk kavuruyordu ruhumu. Enseme yaslı şalım kor bağlıyor, kirpiklerim daha on dokuzunda külleşiyor, yeni kesilmiş tırnaklarım parmak uçlarımdan ayrılıp hayallerimi batırıyordu.
Soğuk, dudaklarımı alayvari bir depremle göçük altında bırakıyordu. Yıkılıyordu tüm hayatım. İçindeki çoğu kişi mülteci oluyordu bir bir. Bazılarıysa olamadan ölüyordu. Yapayalnız kalıyordum. Yanlış oldu, zaten yapayalnızdım.
Bir adam gönlünde bana yer, kendine yara açtığından beri.
Evet, bir adam var.
Çok sevdiğim. Hep sevdiğim. Bütün gün neredeyse boş boş oturarak sevdiğim ve tüm meşguliyetine rağmen tarafınca sevildiğim.
Faruk.
Soyadını aldığım.
On dokuzumdaydım savrulmayı bırakıp bir araya toplandığımda. On dokuzumdaydım yaralarıma kabuk bağlatacak merhem olduğunda. On dokuzumdaydım önce çiçeğe sonra bahara durduğumda ve yine on dokuzumdaydım yanı başımda olmasına rağmen tek başıma kaldığımda.
Gözünden sarkan gözyaşı, paçasına sürtünen aslan parçası ve avuç içlerinde yolcu ettiği arkadaşlarının fotoğraflarıyla işte yine oradaydı, yanı başımda. Suriye'den geldiğinden, kanla alakası olmayan yaralar getirdiğinden, en canındanların topraktan yükselen şehadetine şahitlik ettiğinden bunun sonucundaysa travmatik bir hafıza kaybı yaşayarak imanı ve inancıyla yaptığı mesleği dışında herkesi, herkesten dört kes olan bizi unuttuğundan beri bu böyleydi.
Doğru düzgün konuşmuyordu. Bir dağ zannettiğim, sırtımı yasladığım sesini duyamıyordum. Sadece her soluk alışverişinde kaburga kırıklarından gelen sınırdan kalma kin kokusuna saplanmış birkaç ağrımalı hırıltıyı ayırt edebiliyordum. Öyle yemek de yemiyordu. Boğazından geçen hıçkırıklara ara verdirebilecek birkaç lokmayı dahi kendine çok görüyordu ve uyumuyordu da. Yatak özlemez dev bir gövde olarak kan birikmiş gözleriyle acıları onu ayakta tutuyordu, düşense ben oluyordum. Payına izlemek düşen ve doktorca müdahale etmesine izin verilmeyen, elleri urganlı kaç gündür öylece bekleyen ben.
Kabul, şarklıydık. Hem de ortasındandık. En iyi buralar kanardı, en çok buraları yakarlardı. Ciğeriydi sonuçta dünyanın. Hiç duman girmese bile havasızlıktan geçilmezdi yani. Ama şu da bir gerçekti ki ben artık nefes alamıyordum. Onu öyle gördükçe spor ayakkabılarımdan mahrum kaldıkça bağlayamadığım bağcıklarım boğazımda düğümleniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gül gonca
RomanceHikayede kusur varsa bendendir, İslam'dan değil. Hikayeye yorum yaparken lütfen argo kelimeler kullanmayın. "Seni nasıl sevdiğimi bilsen gitmezsin. Bilmediğinden gidiyorsun ben biliyorum."