"Ben o işkenceyi çekerken okula gittiğine inanamıyorum."
Natalie'nin yatağına kendimi bırakırken kızgınlıkla söyledim. Bir saat boyunca Michael'ın beni çizmesini izlemiştim ve her yerim tutulmuştu; bu yeterinde kötü değilmiş gibi, Michael kıyafetlerimi elime tutuşturup beni odasından çıkarırken evde Natalie'yi bulamamıştım. Mutfaktaki tezgaha bıraktığı nota göre okula gitmesi gerekiyordu.
Sevgilisi, erkek kardeşi tarafından soyulurken okula gitmesi gerekiyordu.
"Üniversiteye gitmiyorum, Luke." Natalie üzerindeki montu kapının arkasındaki askılığa astıktan sonra krem rengi dolabına doğru ilerledi. Kafamın altında birleştirdiğim ellerim sayesinde onu rahatlıkla izleyebiliyordum. Omuz silktim fakat kendisine evde giyebileceği bir şeyler ararken bunu görmedi. "Yani?"
"Yani devamsızlıktan kalabilirim." Seçtiği kıyafetleri yanındaki çalışma masasına bıraktı ve dolabın kapağını kapattı. Üzerindeki gömleğin düğmelerini çözmeye başlamışken dolaba yaslanmıştı. "Ve son yılımda kalmak istemiyorum."
Yataktan doğruldum, ardından ayağa kalktım. Ben, Natalie'ye doğru ilerlerken o da gömleğinin tüm düğmelerini çözmüş; dantelli sütyeniyle karşımda duruyordu ve Tanrı aşkına, her seferinde bu kadar güzel gözükmeyi nasıl beceriyordu?
Onu dolapla kendi arama aldığımda gülümsedi. Gömleğinin omuz kısımlarını tutan parmaklarını kumaştan uzaklaştırdım ve onların yerini kendi parmaklarım aldığında beni durdurmamıştı. Gömleği kollarından sıyırırken sırtını dolaptan ayırdı ve kumaş parçasını yere atmamı umursamadı. Elini enseme attı, beni kendisine doğru çekti ve dudaklarımızı birleştirdiğinde tek kolumu beline sararken öpüşüne karşılık verdim. Küçük dudakları benimkiler altında ezilirken bu hissi seviyordum. Ensemdeki saçlarla oynamasını seviyordum. Öpüşürken bulunduğumuz durumu düşünüp gülümsemesini seviyordum. Dudaklarındaki rujun tadını seviyordum. Neredeysek ya da ne yapıyorsak, bunu umursamadan bana karşılık vermesini seviyordum. Natalie hakkındaki her şey hoşuma gidiyordu.
"Luke." Öpüşmemizi bırakıp boynuna indiğimde kızaran dudaklarından çıkan ismim melodi gibiydi. İnce belinin iki yanındaki ellerimden birini yukarı çıkardım ve baş parmağımı sütyeninin altından geçirdim. Bana bir inlemeyle cevap verirken, boynunda iz bırakmamak için tekrar dudaklarına çıkmıştım. Diğer elim sütyeninin kopçasına ulaştığında bunu nasıl açacağımı bildiğim için kendimle gurur duydum. En büyük abim Ben, bunu Jack'e öğretmişti ve Jack de bana öğretmek için yattığı kızlardan birinin sütyenini almıştı.
Natalie, ben kopçasını çözmek için parmaklarımı oynatırken elini bileğime koyarak beni durdurdu; ardından dudaklarımızı ayırdı. "Yemek hazırlamalıyım."
"Yemek bir saat bekleyebilir." Tekrar dudaklarımızı birleştirdiğimde Natalie öpücüğü fazla kısa tuttu, ellerini göğsüme koydu. "Bekleyemeyeceğini biliyorsun. Ödevlerim var."
"Hadi ama!" Ellerimi göğsümdeki küçük ellerin üzerine koydum ve onları aşağı indirirken alınlarımızı birleştirdim. "Sana yardım edeceğim, Natt."
"Belki sonra" dedi Natalie, ellerimizi ayırmadan önce. Sağdaki masadan kıyafetlerini aldı ve kapıya doğru ilerlerken arkasından bağırdım. "Birlikte kalıyorsak sevişmeliyiz!"
= = =
Yaklaşık beş dakikadır kalbimin deli gibi atmasına sebep olan bir gürültü eşliğinde uyumaya çalışıyordum ve açık konuşayım, bu sik gibi bir durumdu. Natalie'nin uyanacağını düşünüyordum fakat fazla ağır bir uykusu vardı. Jack'in ben henüz 8 yaşındayken zorla izlettiği Çığlık'tan sonra gece uyuyabiliyor olmam bile bir mucizeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kill him with kindness || muke
Fanfictionhep pamuk kalpleri çiğnersin o küçük sözlerinle, hatırlamayacaksın bile.