Ashton'ın koluna vurduğumda yumruğum fazla yumuşak olmalı ki etkilenmemişti bile. Kucağındaki kızın dudaklarını sömürmeye başlamadan önce sağımdaki Calum'a beni eve götürmesini söyledi ve kız ile birlikte ayağa kalktı. Hiçbir zaman biri kucağımdayken ayağa kalkabilecek kadar güçlü olmamıştım. Bu üzücü.
"Hadi, Luke, gidelim." Calum, ilgimi çekmek için elini dizime koydu ve kanepeden kalktığında bana elini uzattı. Kendi başıma kalkabilirdim.
Kalkamadım ve yere düştüm. Aptal kokteyllerin içine ne bok koyuyorlar bilmiyorum ama 7 bardaktan sonra kafayı buluyorsunuz.
"Bu kadar sarhoş olacak zamanı nasıl buldun anlamıyorum." Calum yere eğildiğinde öfkeli homurdanmasını duydum. Önümde yere çöküp bacaklarımı kendisine sararken bundan nefret ettiği hakkında bir şeyler mırıldanıyordu. Ellerimi omzundan atarak beni sırtına aldı, ayağa kalkarken uçuyormuş gibi hissettim ve kahkaha attığımda Calum'ın çenemi kapatmam hakkındaki hakaret içerikli bağırışını duymuştum.
"Bir daha siz iki orospu çocuğuyla içmeye gitmeyeceğim."
"Her seferinde böyle diyorsun" dedim gülerek. Calum cevap vermedi, büyük ihtimalle beni anlamamıştı bile. Kelimelerin sonunu uzatarak konuşuyordum ki cümleyi düzgün bir şekilde kuramadığıma da emindim.
Partinin yapıldığı bahçeden çıkana kadar etraftaki dans eden insanlara güldüm; bu açıdan gerçekten komik görünüyorlardı, çoğu dans etmeyi bile bilmiyordu ve bilenler de içkiden dolayı sürekli birilerine çarpıyordu.
"Luke, ne bok yiyorsun anlamıyorum" dedi Calum, sırtından kaymakta olan beni düzeltirken. "İki ay önce bu kadar ağır değildin."
"Bana şişman olduğumu mu söylüyorsun?"
Ashton'ın arabasının kapısını açarken sordum fakat cevap vermedi. Bunun yerine beni sürücü koltuğunun yanındaki boş yere bıraktı, kapıyı kapattı ve kendisi de aracın etrafından dolaşıp şoför koltuğuna geçti. Torpido gözünü karıştırmak için ışığı açtı. "Ne sikime bana kahrolası kilolarımdan bahsediyorsun? Sen-"
"Al şunu." Elime siyah bir poşeti tutuşturduğunda çalkalanan midemin varlığını hissettim. Calum torpido gözünü kapattı, arabayı çalıştırdı ve hızla yola çıkarken kusmanın eşiğindeydim. Titreyen ellerim poşetin uçlarını sıkıca kavramıştı ve temiz havanın bulantımı geçirmesi umuduyla camı açsam da bunun işe yaramayacağını biliyordum. Sikik kokteyli kusmadan vücudumdan atamazdım.
Calum bir tümseği görmediğinde ve araba sertçe sallandığında gün içinde mideme yollanan her şey ağzıma doldu ve kusmaya başladım. Poşeti sürekli ağzıma yakın tuttuğum için etrafı kirletmemiştim, eğer böyle bir şey yapsaydım Ashton kesinlikle beni öldürürdü.
Yolculuğun bir kısmı kusmamla geçti, geri kalan zamanda ise sızmıştım; Natalie'nin evine geldiğimizde Calum beni sertçe sarsarak uyandırdı ve bir dakika içerisinde kendime gelip arabadan inmeden önce bana yardıma ihtiyacım olup olmadığını sordu. Kafamı iki yana sallayarak onu reddettim, zihnim kusmamdan önceki zaman kıyasla biraz daha açıktı ve dengemi sağlayabiliyordum. Arabadan indim, küçük bahçeye girdim ve Natalie'nin bana verdiği anahtarı cebimden çıkarırken Calum'ın gittiğini gecenin bir yarısı sokakta yankılanan arabanın sesinden anlamıştım.
İçeri girdiğimde televizyon açık, mutfak dışındaki tüm ışıklar kapalıydı. Ayakkabımı çıkarttım ve kapıyı arkamdan kapattıktan sonra merdivenlere doğru ilerlemeye başladım. Başım ağrıyordu, uykum vardı ve midemde bir boşluk hissediyordum.
Mutfağın yanından geçerken, içeriden Natalie'nin bağırışını duydum. Kapının önünde duraksasam da bulanık zihnimla dediklerini anlayabilmem imkansızdı. Bu yüzden yukarı çıkmaya karar verdim. Michael'ın odasının önünden geçerken ürpersem de uyuma isteğim düşünmemi engelliyordu ve bunu sevmediğimi söyleyemezdim.
geçiş bölümü temalı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kill him with kindness || muke
Fiksi Penggemarhep pamuk kalpleri çiğnersin o küçük sözlerinle, hatırlamayacaksın bile.