1.27.
Michael'ı görmediğim dokuzuncu güne gireli 1 saat 27 dakika olmuştu. Aynı evde yaşıyorduk, son dört gündür üniversiteye devam etme kararı aldığım için birkaç saat görüşmesek de genellikle Natalie'den yarım saat önce evde oluyor, sabahları da ondan bir saat sonra evden çıkıyordum ve günümün geri kalanını tamamen evde geçirmeme rağmen Michael'ın yaşadığına dair tek kanıtım odasının önünden geçerken duyduğum yüksek sesli şarkılardan ibaretti.
Belki de o şarkıları öteki tarafa giderken kimse onu rahatsız etmesin diye açmıştı ve biz onu, o öldükten bir hafta sonra bulacaktık ve- Sikeyim, ölüm hakkında düşünmeyi kesmeliyim.
Ayağa kalktım, yastığımın hemen yanındaki telefonuma baktığımda saat sadece 1.32'ydi ve bu benim için pek rahatlatıcı sayılmazdı. Mutfakta yaşadıklarımızdan beri Michael'ın karşısına çıkmaktan çekiniyordum fakat günlerdir onu evde görmeyince birinin bunu yapması gerekiyordu.
Odadan çıktığımda ilk Natalie'ye sormayı düşündüm, belki de Michael sadece düşünmek istiyordu ve bu yüzden kendisini odasına kapatmıştı. Fakat sonra, geçen günlerde Michael hakkında sorduğum sorulara verdiği kaçamak cevapları ve omuz silkmeleri hatırladığımda bundan vazgeçtim. Ona kardeşinin iyi olup olmadığını sorduğumda omuz silkmesi, benim bile Jack ve Ben'e karşı yapmayacağım bir şeydi ve zaten Natalie tanıştığımızdan beri Michael'dan hiç bahsetmemişti, aralarındaki negatif enerjiyi anlamak zor değildi.
Bu yüzden işimi kendi başıma halletme gereği duydum ve Michael'ın odasına doğru ilerledim. Kapının önüne geldiğimde içeriden müzik sesi gelmiyordu fakat mutfaktan bir gürültü yükseldiğinde orada birinin olduğunu anladım, kendime endişelenme vakti vermemek için hızla basamakları indim. Mutfaktaki kişi bir hırsız, katil ya da sübyancının teki olabilirdi ve bunun üzerine düşünmeye başladığımda adım atmak daha da zorlaşıyordu. Bu yüzden beklemeden mutfak kapısını açtığımda, günler sonra Michael'ın güzel yüzünü gördüm. Elinde bir kahve kupasıyla tezgaha yaslanmıştı ve tek eli kupanın içindeki kaşığı çevirirken yeşil gözleri beni görmek için kısılmıştı. Göz altlarındaki morluklar beyaz teninde rahatlıkla belli oluyordu ve birkaç gün öncesine kıyasla daha zayıf duruyordu.
Bakışlarını yere indirdi; üzerindeki kapüşonlu, geniş tişörtünün kapüşonunu tek eliyle kafasına çekerek rengi solan saçlarının çoğunluğunu örttü. Ben yokmuşum gibi masaya otururken, buraya ne için geldiğimi söyleyecek cesaretim olmadığını fark ettim. Gözlerinin odağını siyah kupasındaki kahveden çekmiyordu ve iki eli de kupayı tutarken kendime bir kahve hazırlamaya karar verdim. Ona bir şeyler söyleyecek cesareti bulana kadar kahve beni oyalardı.
Tezgaha ilerledim ve kettle'da biraz su olduğunu gördüğümde çalışma düğmesine bastım. Çekmecelerden birindeki nescafeleri bulduktan sonra paketlerden birini tezgaha bıraktım ve tüm bunlar en fazla bir dakika sürmüştü, tezgaha yaslanarak bana arkası dönük olan Michael'ı izlemeye başladım. Kettle'daki suyun kaynama sesi tüm mutfağı doldurmasaydı onun nefes seslerini duyabilirdim.
En fazla beş dakika sonra kettle'ı kapattım ve suyu dolaptan çıkardığım kupalardan birine doldurdum. Nescafe paketini açıp toz karışımı suya döktükten sonra çekmeceden aldığım kaşıkla karıştırmaya başlamıştım ki sandalyenin çekilme sesini duymamla arkamı döndüm. Michael kupasını masada bırakmış, mutfak kapısını yarıya kadar açmıştı bile ve eğer ismini bağırmasaydım gideceğini biliyordum.
Ani bir refleksle ona seslendiğimde duraksadı, vücudu yavaşça bana döndü ve tek eli hâlâ kapı kulpunu tutmaya devam ediyordu. Siyah sweatinin kapüşonu altından hâlâ yeşil renginde hüküm süren birkaç tutam yüzüne düşmüştü ve neden bu kadar kötü görünmesine rağmen onu beğeniyordum?
Erkeklerden hoşlanmıyorum.
Yine de bu, Michael'ın çok güzel olduğunu değiştirmiyor.
"B-Ben-"
"Merak etme." Michael sözümü keserek söyledi. Sesi kısıktı ve yüzünde konuşurken acı çekiyormuş gibi bir ifade vardı. "Eşcinsel olduğunu Natalie'ye söylemeyeceğim."
Michael tekrar mutfaktan çıkmaya hazırlanırken "Hayır" dediğimde, refleksle iki adım öne ilerlemiştim. Telaşımı fark ederek duraksadım ve yanaklarımın kızaracağını bildiğim için kafamı eğdim. "Ben iyi olup olmadığını soracaktım."
Birkaç saniye sonra Michael'a baktığımda kaşları şaşkınlıkla havaya kalkmış, gözlerinin büyüleyici rengini ortaya çıkarmıştı ve pembe dudakları da aralıktı. Bu duruşuna anlam veremezken, yutkunduğunda hareket eden adem elması kendimi sorgulamaktan daha çekici bir konu gibi gelmişti.
Tekrar Michael'a döndüğümde göz göze geldik ve o, yavaşça tebessüm ettiğinde bu birkaç saniyelik anı telefonuma kaydetmek istedim. Aralık olan dudakları birleşerek gerildi, elmacık kemikleri ortaya çıkarak büyüyen gözlerinin tekrar kısılmasını sağladı ve o yoğun, yeşil rengin ötesinde gerçekten mutlu olduğundan emindim, bunu tüm iliklerime kadar hissettim.
"İyiyim" dedi gülümsemeye devam ederken. Sesi hâlâ kısıktı fakat bu sefer o acı dolu ifade yoktu, saniyeler öncesine kıyasla daha hayat dolu gözüküyordu ve bunun nedenini henüz çözemesem de kaynağının ben olduğumu bilmek bile birkaç gündür hissedemediğim ruhsal huzura erişmemi sağlamıştı. "Teşekkürler."
Gülümsedim, Michael kapüşonunu indirdi ve uçları hâlâ yeşil olmasına rağmen, kalan kısmı sarıya dönen saçlarını ortaya serdi. Saçlarına baktığınızda ne kadar bakımsız olduğunu dokunmasanız bile anlayabiliyordunuz, Michael şu an başlı başına nasıl göründüğünü umursamayan birine benziyordu ki bana kalırsa, umursamasına gerek yoktu; Tanrı ona mükemmel bir vücut bahşetmişti.
"Uhm, ben gitmeliyim." Yüzündeki gülümsemenin yavaşça oluşması gibi, aynı yavaşlıkla solduğunu gördüğümde bu durumu fazla garipleştirdiğimiz bilincine vararak kafamı salladım. Michael çıkmak için bir adım attığında ona iyi geceler diledim ve o da omzunun üzerinden bana baktı, bir anlığına güzel suratında tekrar bir tebessüme şahit oldum fakat kafasını hemen çevirdi. "İyi geceler, Luke."
Merdivenlerden çıkmaya başladı. Adımları evde yankılanırken onu dinliyordum, son söylediği kelimeler ile birlikte zihnimin içinde dolanıyorlardı ve en son kapısının kapandığını duyduğumda mutlu hissettiğimi fark ettim.
Dur, sikeyim, Michael eşcinsel olduğumu mu söylemişti?
ulan michael ne güzelsin ibne kılıklı pezevenk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kill him with kindness || muke
Fanfichep pamuk kalpleri çiğnersin o küçük sözlerinle, hatırlamayacaksın bile.