Akıl mı kaldı bende, her şey üst üste geldi. babam sefere gitmeden konuşacaktım ancak fazlasıyla geç kaldım.hoş gerçi konuşsam bir şeyler değişir miydi o da muamma
Yüzümü hemen anneme çevirdim. Hafif nemli idi. Sonra bana bakıp tebessüm etti. Canım validem, böyle bir durumda bile üzüntüsünü saklama derdinde idi. Sinirle Mara sultana döndüm. O da bana bakıyordu. Gözlerimiz birbirine kitlenmiş bakarken, göz kapaklarımı kıpmamak için direniyordum. Resmen bakma yarışına girmiştik. Ne tuhaf bir kadın, her şeyde rekabet etmek istiyor, ancak beni yenemezsin maracım çünkü ben uzun süre göz kıpmama şampiyonuyum. Aradan geçen dakikalar boyunca gözlerimiz birbirinden hiç ayrılmadı. Bazı cariyeler mara sultanı tebrik ediyor, o ise hiç birine cevap vermeyip benimle göz yarıştırıyordu. Hadi bakalım mara, yavaştan gözlerin kızardı pes et artık, işteee zafer, sonunda gözlerini kıpmış ve benden çekip tebriklerini kabul etmeye başlamıştı. Tebrik eden cariyeleri tek tek aklıma kazıdım. Maranın yandaşları... Validem ise Gülşah hatun ile sohbet halindeydi. Tam yerimden kalkıp validemin yanına gidecektim ki mara sultan benden önce davranıp validemin önüne dikildi. Arkasından hışımla kalkıp validemin yanında yer aldım. Mara sultan bir bana bir anneme baktı.
-gülbahar sultanım beni tebrik etmeyecek misiniz, yoksa darıldınız mı?
Bak hele bak sen şuna, gelmiş benim mekânda benim valideme hava atıyor.
-olur mu mara sultan, tebrik ederim elbet, padişahımızın hükmü benim için katidir.
Ben ise gardımı almış bir vaziyette, sahte bir gülücük ile
-bende tebrik etmek isterim mara sultanım
Mara sultan sözlerimle kısa bir şaşkınlık yaşayıp hasba sevinerek tebessüm etti.
-teşekkür ediyorum sultanım
Gülücüğünü ağzına geri sok mara
-fermandaki bir cümleyi bastırarak vurgulamak isterim.
Mara sultan bir kaşını havaya kaldırıp “-hangi cümleyi gevherhan sultan”
“-kısa bir süreliğine adlı cümleyi mara sultan”
Son sözlerimle mara kaşlarını çatıp, inanamaz gözlerle bana bakıyordu. Bir adım bana doğru yaklaşıp, meydan okurcasına önümde durduğunda sinirlenmeye başlamıştım.
-ne ima etmek istersiniz gevherhan sultan
Alaycı bir şekilde gülerek
-yani demem o ki olmayacak hayallere kapılmayalım, yanlış mı mara sultan
Bütün herkes bizi izlerken, validem koluma dokunup sakinleşmemi fısıldıyordu.
Mara sultan ise annemin kolumu tuttuğu yere bakıp, yüzünü valideme çevirdi, bu beni ne kadar rahatsız etti anlatamam. Bir derdi varsa benimle uğraşsın, valideme söz söylenmesini katiyen affedemem.
-doğru dersiniz gevherhan sultanım. Olmayacak hayallere kapılmamalı insan
Bilerek valideme bakıp söylemişti, tam ben ağzımı açacaktım ki validem izin isteyip Gülşah hatunla birlikte ayrıldılar.
Mara sultana sinirle bakıp, bende validemin yanına gitmek için hareketlendim.
Validem üzgün görünüyordu. Beni görünce yanına oturttu. Saçlarımı okşayıp
-bir daha mara sultanla söz kavgasına girmeni istemiyorum.
-validem görmediniz mi, nasıl da kabarıyordu
-cihan güzeli kızım benim, eğer onun gibi davranırsan ondan bir farkın kalmaz. Padişahımız böyle uygun gördüyse bize söz düşmez.
Ah benim temiz kalpli validem. Sımsıcacık ellerini öpüp daha fazla üzmemek için susmayı tercih ederken kocamanda sarılmayı ihmal etmedim.
-ben asla onun gibi olmayacağım. Ancak seni de kimseye yedirtmem.
Validem ve Gülşah hatun kısa bir kahkaha atıp
-benim kızım büyümüş mü? Ne dersin Gülşah hatun
-kocaman güzel bir kız oldu artık sultanım. Ailesini koruyacak kadar da olgunlaştı
Ayy şımartıyorsunuz ama beni…, biraz daha validelerimin yanında kalıp odama çekilmek üzere ayrıldım. Odama geldiğimde tanımadığım bir kız odamda beni karşıladı. Cevriye ile şirine “tanıyor musunuz” bakışlarımı attım. İkisinin de tanımadığı aşikârdı. Cevriye bir adım önüme geçip
-kimsin sen hatun
-affedin sultanım, ben güllüşah hatunu arıyordum. Sizin yardımcınız imiş.
Ben sesli bir şekilde yutkunurken, cevriye ve şirin bana baka kaldılar. Gözleriyle resmen güllüşah bu diyorlardı.
-ne istersin güllüşah hatundan
Kendisine bir emanet vermem gerekiyor da
Şirin söze atlayıp “ne emanetiymiş bu”
Kız bir süre cevap vermeyince lafa ben girdim “-ne emaneti dedi şirin duymadın mı hatun”
-bir mektup sultanım
Biz üçümüz aynı anda “mektup mu” derken yazık kız korkmaya başladı.
Şirin ise “–bre hatun bir mektup için sultan odasına girilir mi”
Şirinden beklenmeyecek bir performans, benden çok bu iki bal böreklerim sinirlenmişti.
-affedin sultanım, yalnız çok gizli bir mektup olduğu söylendi, aşağıda sizin yanınızda cevriye hatun ve şirin hatundan başka kimseyi göremeyince güllüşah hatunun odanızda olduğunu düşündüm. Affedin sultanım. Hata ettim.
-tamam, bu kadar yeter, ver bakalım şu mektubu
Mektubu getiren hatun biraz çekimser durunca, mektubu vermek istemediğini anladım.
-sözümü ikiletme hatun, ver mektubu ben güllüşah hatuna iletirim.
Kız titreye titreye mektubu bana uzattı.
-korkma hatun sana zarar verecek değiliz.
-haşa sultanım, merhametinizi bilmeyen hatun yoktur.
-o zaman ne diye titrersin önümde ayazda kalmış tavuk gibi
Kız dediklerimi anlamaya çalışırken, yavru kedi gibi kafasını sağa sola oynatıyordu. Şirin ise kıs kıs gülüyordu. Hatun nihayet dile gelip
-sultanım korkumun sebebi, turahan beydir, kati bir şekilde mektubu güllüşah hatuna vermemi emretti.
Bak sen şu turahana, kızı nasıl korkuttuysa artık
-sen merak etme hatun turahan bey sana zarar veremez, mektubu da bizzat güllüşah hatuna verdiğini söylersin.
Hatun odamdan çıktıktan sonra şirin hatun ve ben kahkaha atarken, cevriye yine çatmış kaşlarını öylece dikiliyordu
-zaten mektubu güllüşah hatun aldı öyle değil mi sultanım
Gülmelerimin arasından şirini onaylarken, açıkçası turahan ne yazmış diye de merak ediyordum. Bir hışımla açıp okumaya başladım.
Sabah sabah esen seher yelleri
Benim sevdiğime benden aşk eyle
Irmak olup akar çeşmin selleri
Benim sevdiğime benden aşk eyle
-bu resmen ilan-ı aşk sultanım.
Şirinin sözleri ile şiiri tekrar okuyup tartmaya başladım. Cevriye ye bakıp
-sen ne düşünüyorsun cevriye, ilan-ı aşk olabilir mi?
Cevriye yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirip “-hemen hüküm vermemek lazım sultanım, zira turahan bey çapkınlığıyla bilinir. Hem diyelim ki bu ilan-ı aşk, önemli olan sizin ne düşündüğünüz.
Turahan çapkın biriydi, kim bilir kaç kıza böyle şiirler yazıp göndermişti. Peki ya ben, hiçbir erkekle gönül ilişkim olmadığını bilmeyen yoktur.
-evet sultanım siz ne düşünüyorsunuz” dedi aşk ruhlu şirincik
-ne düşünebilirim şirin, turahan beyi doğru düzgün tanımıyorum bile, hem o benim gevherhan sultanın yardımcısı olduğumu düşünüyor. Bir de cihan imparatorunun kızı olduğum gerçeği var
-sultanım bunları diliniz söylüyor, kalbiniz ne diyor onu bilmek isteriz.
Elimi kalbimin tam üstüne koydum. İki kere vurduktan sonra
-kalbim orda mısın, hey kalbim sana diyorum,
Cevriye gülerken, şirin mızmızlanmaya başlamıştı.
-yaaa sultanım ya
-dur dinle şirin bak bir şey diyor
Şirin heyecanla “-ne diyor sultanım ne diyor”
“-senin çok hayalperest olduğunu ve fazla konuştuğunu söylüyor.”
Cevriye ve benim kahkahalarım odayı doldururken şirin kollarını birbirine bağlayıp “-ben bu kalbi hiç sevmedim” dedi. ahh sizler olmasanız ne yapardım ben
*******************
Babamın sefere gidişinin üzerinden kaç gün geçti sayamadım doğrusu. O günden sonra saray hep bir sükun içindeydi. Mara sultandan hep bir atak bekledim ama yaptığı tek şey harem eşyalarının yerleri değiştirmek olmuştu. Kendisine taraftar araması da cabası idi. Fırtınadan önceki sessizlik mi idi bu yoksa haremi güzel yönettiğini gösterip kalıcı olmak mı? Saray gibi turahan beyde sessizdi. Son gönderdiği şiirden sonra bir daha mektup göndermemişti. Tabi beklediğimden falan değil
-sultanım meydanı mara sultana bırakmayın lütfen, duyduğuma göre tüm harem kızları kendisinden hoşnut imiş.
-uyuyorum şirin, sonra konuşalım
Cevriye sinirli bir şekilde “-güneşin tam tepede olduğu zaman ne uyuması sultanım, kaç gündür uyuyorsunuz zaten, aldığınız kilolarda cabası”
Kulaklarım çınlıyor, ne dedi o “k” ile başlayan bir şey dedi sanki kile mi dedi köle mi dedi ne dedi bu cevriye
-karnınız elbisenizden el sallıyor sultanım, kilodan ölmek üzereymiş
Bak yine aynı şeyi dedi, yatakta bir sağa bir sola yuvarlanıp yüz üstü yattım. Bugün cevriye’yi duymamazlık günü idi.
“-oooo arkanızı dönmeseydiniz iyiydi sultanım”
İşte şimdi bittin cevriye, bir hışımla yatağımdan kalkıp “-cellatlar cellatlar cevriye hatunu alın götürün karşımdan, karnına beş kilo et, totosuna da yedi kilo et tıkıştırıp geri getirin”
“-aman sultanım, cellatlar kesmesini bilir, dikmesini değil”
Cevriye ile şirin gülerken ben suratımı ekşitip “- o zaman kim dikiyorsa o götürsün” dememle ikisi birden susunca bu sefer ben gülmeye başladım. Cevriye doğru söylüyordu son günlerde biraz kilo almıştım .
Kızlara dönüp “-biraz has bahçede yürüyelim mi, belki böylece şirin zayıflar”
“-ama sultanım ben zayıflıktan kırılıyorum”
“-o zaman ikinizde kilo alın, sonra birlikte veririz”
“-onun yerine siz kilo verseniz nasıl olur sultanım” cevriyenin sözlerine tam cevap verecektim ki validem pat diye odama daldı.telaşlı gözüküyordu. Hemen yakınına gidip
-ne oldu validem bu ne hal, mara sultan bir şey mi yaptı yoksa
- padişahımız
-korkutma beni validem, ne oldu babama
-has murat paşa komutasındaki on iki bin askerimiz uğurlu mehmed tarafından yenilgiye uğramış.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Osmanlı Klasiği
Historical FictionCihan İmparatoru Fatih Sultan Mehmed'in tek kızı gevherhan sultan, sarayın disiplinli yaşamından sıkılmış bir genç kız iki erkek; birisi fatih sultan Mehmedin fedaisi yakışıklı, kadın ruhundan anlayan Turahan bey; diğer yanda Fatih sultan Mehmede sa...