sırlar 20

544 19 5
                                    

Sabahın ilk ışıkları güzel yüzüme vururken, genleşerek uyandım. Yavaş hareketlerle soluma döndüğümde yatak boştu. Anlaşılan bay uğursuz benim aksime erkenden güne başlamıştı. Biraz daha esneyerek güne hazırlık yapıyorken kapım tıklatıldı. Uykulu ve sersem bir şekilde gel diyerek yatakta oturur pozisyona geçtim. Bileğim diğer güne nazaran daha iyiydi. Cevriye ve kahvaltı getiren hatunlar odaya doluşurken ben sinsi bir şekilde cevriyeye gülümsedim. Zira ona verdiğim bir görev vardı ve sonucunu çok merak ediyordum. Cevriye dibime kadar gelip, bir göz kırparak “-sultanım bileğiniz nasıl?” dedi. O ara hekim kadının yardımcısı olan bir hatun gelip bileğimi biraz masaj yaparak merhem sürmeye başladı. ben ise cevriyenin Yaptığı gibi aynı şekilde göz kırparak ciddi bir şekilde “-dünden daha iyi cevriye hatun. Yarına bir şeyim kalmaz” dedim. Odada ki hatunların bir an önce işlerini halledip gitmeleri ,için sabırsızlanıyordum. Zira onların yanında konuşamazdık. Sofra kurulup, bileğim sarıldıktan sonra hatunlar odayı nihayet boşaltmışlardı. Hizmetleri için onlara içten bir teşekkür edip cevriye ile kurulan sofraya oturduk. Ancak cevriyenin ağzını bıçak açmıyor bir şeyler atıştırıyordu. Ben ise dumur olmuş bir şekilde ona bakıp “-eee cevriye hatun, nasılsın?” dedim. Meraktan çatlarken… cevriye ise bir kaşık çorbadan içerken “-sağlığınıza duacıyım sultanım.” Derken benim ağzım şaşkınlıktan iyice açılmış yerlere değiyordu. Acaba verdiğim görevi unuttu mu diye düşünürken, cevriye gibi birinin böyle bir şeyi unutmasının imkânsız olduğunu biliyordum. Şirin olsa unutabilirdi ama cevriye asla böyle bir şeyi atlamazdı.
“-cevriye sanki dün senden çok önemli bir şey istemiş gibiyim. Hatırlıyormusun?” cevriyenin nabzını ölçmek için sorduğum bu soru karşısında cevriye bir yudum su içip “hatırlamaz olur muyum sultanım. Elbette hatırlıyorum” dedi. ancak sözlerinin devamını getirmedi. Sonuç sonuç diye haykırmak istesem de kendimi durdurdum. Biraz daha bekledim ancak cevriye tıkınmakla meşguldü.
“-gerçekten mi cevriye?” deyişime cevriye şaşkın ve anlamamış gözlerle bakarken sözlerime devam ettim. “-yani gerçekten çok acıktın ve sana verdiğim görevi anlatmak yerine yemek yiyor ve anlatmamak için direniyorsun” gözlerimi kısmış bir şekilde söylediğim bu sözler cevriyeye derin bir nefes aldırmıştı. “-önce kahvaltınızı yapın sultanım.  Demesine anında “-yedim ben yeterince de doydum” dedim.
“-ama hiçbir şey yemediniz sultanım?”
“-cevriye önce iş sonra aş”
Cevriye pes etmiş bir şekilde tüm vücüdunu bana döndürdü. Şimdi söyleyeceklerini daha çok merak etmiştim. Tabi cevriyenin olayı dramatize etmesi de muhtemeldi.
“-sultanım. Hatunu araştırdım. Ancak söyleyeceklerim hoşunuza gitmeyecektir. Bu yüzden sizden bir söz istiyorum. Asla tek başınıza hareket etmeyeceksiniz. Önce bunun sözünü verin”
Cevriyenin benim için hüzünlenip endişelenmesini takdir edip, içten bir şekilde “-söz” dedim. Zira tek başıma hareket etmyeceğimi önceden kesinleştirmiştim.
“-sultanım Dilruba denen hatun akkoyunlu sarayındayken uğurlu mehmedin en gözde hizmetkarlarından biriymiş. Çok üzülerek belirtmek isterim ki sultanım uğurlu Mehmed fazla itibar edermiş bu hatuna. Söylenenlere göre de gönül ilişkileri mevcutmuş.”
Cevriyenin anlattıklarına şaşırmamıştım doğrusu. Böyle bir şeyi bekliyordum. Ancak bu daha çok sinirlenmem ve intikam ateşimi körüklemekten başka bir işe yaramadı. Kaşlarım çatık bir halde “-peki hatun buraya nasıl gelmiş, saraya nasıl girmiş”
“-uğurlu mehmed Bey getirtmiş. Topkapı sarayına girmesini de bizzat kendi sağlamış.”
Cevriyenin konuşması bitmiş bana bakarken ben A,B,C,D….. planlarımı düşünüyordum. Çok fazla düşünmem karşısında cevriye hafif bir şekilde koluma dokunup “- İzin verin sultanım, hatunun cezasını vereyim” dedi. Ben ise histerik bir şekilde gülümseyip “- eğlencemi benden alamazsın cevriye. Hatunun ve müstakbel kocamın cezasını bizzat kendim keseceğim.” Dedim.
İlk işim hatunla uğursuzun arasını bozup planlarını öğrenmekti. Bu yüzden talim yaptığını düşündüğüm kocamın yanına gitmeye karar verdim. Zira Dilruba hatunun da orda olduğundan şüphem yoktu. cevriye de benimle gelmek için ısrar etse de kabul etmedim.
Talim alanına yaklaştığımda yarı çıplak bir biçimde at üstünde kılıç savuran bir adet uğursuz gördüm. Beni asıl şaşırtan ise ağabeyim Bayezıdın da onunla kılıç savurmasıydı. Dilruba denen cadı ise ortalarda yoktu. odama geri dönüp dönmemek arasında kalırken bayezıd beni fark etmiş sevinçle ve yorulmuş bir şekilde “-gevherhan sultan” dedi. ağabeyimin sözlerine karşılık onlara doğru yaklaşırken gözlerimi bayezıddan çekmemeye çalışıyordum. Zira gözlerimin uğursuza bakmak için deliriyorlardı.
Selamımı verip, gülümseyerek “-şehzadem” dedim. Bayazıd ve uğursuz ise atlarından inmiş, ağabeyim bana doğru yaklaşırken kocam atına su içirmeye durmuştu. Göz ucuyla da bana bakmayı ihmal etmeden tabii.
“-düşünüyorum da sultanım. Evlendiniz evleneli ziyaretime gelmez oldunuz. Yoksa kendinize daha yakışıklı birisini mi buldunuz“ bayazıdın son sözlerini uğursuza bakarak tebessümle ve alay havasında söylemişti. Uğurusuz ise çapkın bir şekilde bana sırıtarak bakıyordu. İkisinin de kulakları bendeyken ben utanarak hafif bir şekilde gülmüştüm. Şirin bir yüz ifadesiyle “-olur mu öyle şey şehzadem. Siz benim en yakışıklımsınız. “ dieyişime üçümüz birden gülmüştük. Ben ise kocamın gülüşlerine odaklanmıştım.
“- Talim için sağolasın mehmed, artık ben gideyim” diyen bayezıd alnıma bir buse kondurup gitmişti. Kocam ise önce bayezıda selam vermiş sonrada  atı vaveylayı sevmeye başlamıştı. Sessizlik ortalığı kasıp kavururken ilk konuşan yine ben olmuştum.
“-vaveylayı bende sevebilir miyim?” masum bir şekilde söylediğim bu kelimeler ölüm fermanını az önce imzaladığım hatun tarafından bastırıldı.
“-aaa vaveyla “ diye cırlayarak gelen bu hatun parçalamak istediğim Dilruba idi. Beni görmemiş bir havaya bürünerek vaveylayı sevmeye başladı. Kocamın atına her dokunuşunda sinirlerim tavan yapıyordu. Hatunun üstüne atlayıp ellerimle tek tek parça pinçik etmeyi o kadar çok istiyordum ki. Ancak kendimi toparlayarak hatuna doğru yaklaştım. Uğursuz ise büyük bir zevkle bizi izliyordu.
-Hatun sende hiç saygı yok mudur da Osmanlı imparatorluğunun sultanına selam vermezsin?”
Söylediğim sözler sert ve haşindi. Suratım ise ciddiyetlikten kasılmıştı. Hatun bana dönerek sahte bir şekilde gülümseyip “-affedin sultanım. Sizi fark etmemişim” diyerek hafif bir selam verdi. Sonra uğursuza bakarak kaş göz yapıyordu. İnanmakta gerçekten zorluk çekiyordum. Benim yanımda kocama kaş göz yapıyordu. Sinirle gülerek “-ne o hatun. Bir şey mi diyecektin?” dedim. Hatun ise “-evet sultanın. Diyeceklerim var” demesine şaşırmadan edemedim. “-eee ne durursun o zaman de bakalım ne diyeceksen”
Hatun bu sözüme hafif gülüp uğursuza bakarken “-ancak size değil sultanım. Uğurlu beyime diyeceklerim var” dedi. Haddini fazlasıyla aşan bu hatuna doğru bir adım attım. Tam dibinde durduğum zaman. Uğursuzda keyifle izlediği bu gösteriye son vermek adına bize doğru yaklaşmaya başladı. Ben ise dişlerimin arasından “-haddini aşma hatun, yoksa haddini bildiririm” dedim. Hatun şaşkınlıkla bana bakarken, uğurlu mehmed dibimizde bitmişti. Hatuna dönerek “-dilruba hatun, sen önden git, birazdan gelirim” dedi. ben ise kızgın gözlerle hatuna bakarken, hatun bana hiç bakmadan ortaya yarım yamalak selam verip has bahçenin derinliklerine ilerlemeye başlamıştı. Ben seni o ormana gömmez miyim! Biran önce harekete geçsem iyi olacak.
Uğursuz ise kolumdan tutup bedenimi ona döndürürken ben bir adım ondan uzaklaştım. Zira bana yakın durmasını da dokunmasını da istemiyordum. Bu hareketime kaş çatan uğursuz birkaç saniye sonra aldırmaz bir tavırla “- hatunla uğraşmayacağına söz vermiştin, unutma” dedi.
“-unutmadım zaten. Ancak sevgiline dikkat et uğursuz bey. Haddini fazlasıyla aşıyor. Seninle olan münasebeti beni hiç alakadar etmez, ancak şahsıma yapılacak saygısızlığı da affetmem bilesin. Bir de bir bakmışsın ki hatunun kellesi ayaklarının dibinde”
“-dilruba hatun benim sevgilim değil. Bunu o kafana sok artık”
Onca  ölüm tehdidimden ziyade o sadece sevgili lafına takılmıştı.
“-demek sevgilin değil ha.” Bu sözlerim ile uzaklaşmış olduğum kocama yaklaştım. Gözlerinin içine sinirle bakarak “-sen beni salak mı sandın? Münasebetinizi bilmediğimi mi zannediyorsun. Akkoyunlu sarayında ne haltlar yediğinizi bilecek kadar akıllıyım. “
Kocam sözlerimle kaşlarını iyiden iyiye çatmış ve yüzü gerilirken, ansızın kollarımdan sıkı bir şekilde tutup sıkmaya başladı. ben ise acıdan geberiyordum. Ancak belli etmemeye çalıştım.
“-bana bak gevherhan sözlerine dikkat etsen iyi olur. Hatunu da araştırmayı bırak. Bu işe daha fazla burnunu sokma. Zararlı çıkarsın”
Sözleri kalbimin en derinlerini sızlatırken hiç beklemediğim anda gözlerim dolu vermişti.
“-o hatunu bana karşı savunma. Seninle evli olan benim o değil. O hatun için beni nasıl tehdit edersin???”
Ağlamaklı ve bağırarak söylediğim bu sözler uğursuza etki etmiş olacak ki ellerini gevşetti. Ben ise böyle duygusal davrandığıma sövüyordum. Ama kendime engel olamamıştım.
“- o hatunu savunduğumu da nerden çıkardın?.”
Sıcak bir tını ile söylediği bu cümle daha çok ağlama isteğiyle dolmama sebep olmuştu. Gözümden akan bir damla yaşı eli ile silen uğursuza hayretle bakarken “- o hatuna değer veriyorsun” dedim. Biri beni acilen durdurması gerekiyordu. zira ne yaptığımı da ne dediğimi de bilmiyordum.
“-o hatun bana lazım gevherhan” dedi. Kendini böyle açıklamaya çalışması içimde bir şeyleri harekete geçirmişti. Ancak söylediği bu son söz beni incitmişti. Başımı yere eğerek
“-doğru. Karın olarak bazı görevlerimi isteyerek yerine getirmiyorum. Seninde ihtiyaçların var elbet”
Sözlerime gülen uğursuza içten içe sinirlensem de gülmesini seviyordum.
“-deli deli konuşma hatun. İhtiyaçlarım elbette var ancak bunu senden başkası gideremez.” Derken bana göz kırpmış ben ise utancımdan yerin dibine girmiştim. Beş dakika öncesine kadar planlarımı yapıp kocam ile Dilruba denen hatunu parçalamayı düşünüyordum. şimdi ise kocama merhamet etmek istiyordum. Ancak bu söyledikleri hatunun yanına gideceği gerçeğini değiştirmiyordu. Uğursuz inatla sevgili değil. Başka bir işim var demesi beni daha çok meraklandırmıştı. Ya uğursuz beni kandırıyor, sırf hatunla uğraşmayayım diye böyle rol yapıyordu. Ya da gerçekten hatunla başka bir işi vardı. ama ne işi vardı. beni asıl meraklandıran bu idi. Daha çok düşünmeden sormaya karar verdim.
“- ne işin var o zaman o hatunla”
“-yakında öğrenirsin”
“-merakla bekliyor olacağım”
Aramızda geçen bu belirsiz konuşma garip bir hal alırken gitmem gerektiğine karar vermiş ve kocamın yanından kafamda bir sürü soru işaretleriyle ayrılmıştım. Daha fazla bu konuyu kocamla konuşmak istemiyordum. En azından şimdilik. O ise Has bahçenin en kuytularına doğru ilerlemeye başlamıştı.
Odama gelip elimi yüzümü yıkadım. Kafamdaki soru işaretleriyle uğraşırken nasıl bir adım atacağımı şaşırmıştım. Uğursuz yakında öğreneceksin derken neyi kastediyordu acaba. Yok ben bekleyemem. Bir an önce öğrenmeliyim. Böyle duramam.
“-sultanım”
“-sultanım”
O kadar dalmışım ki cevriyenin bile geldiğini hissetmemiştim. Kafamı yorgun bir şekilde kaldırdım. Cevriye ise yanıma oturup, ellerimi tuttu. Yüzüme telaş ve endişe ile bakarken “-duydunuz mu yoksa sultanım” dedi. cevriyenin ise beti benzi atmış bir haldeydi.
“-neyi duydum mu?” derken sakindim. Ancak cevriye söyleyip söylememe arasında kalırken bağırarak “-cevriye neyi duydum mu? Söyle” dedim.
“-sakin olun sultanım. Merak etmeyin ben o hatuna dersini vereceğim. Bunu yaptıklarına ikisini de pişman edeceğim”
Telaşla “-neyi cevriye, kim ne yapmış”
“-sultanım beni affedin. Sizde habersiz uğurlu mehmed beyi takip ettim. Dilruba hatun ile buluştu ve…”
Dilruba hatun ile buluşacağını zaten biliyordum. Ama ben cevriyenin aksine onları takip etmemiştim. Etmek istememiştim. cevriyenin ise benden habersiz böyle bir işe kalkışmasına kırılmıştım. Ancak benim beklediğim cevriyenin “VE” dedikten sonraki cümlesiydi.
“-ve ne cevriye.” Düşündüğüm şeyi söylememesi için dua ediyordum.
“-o ikisi samimiydiler sultanım. Yani öpüşüyorlardı”

Bir Osmanlı KlasiğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin