gevherhan 8

686 36 6
                                    

“-uğurlu mehmed, uğurlu mehmed, uğurlu mehmed ne uğurlusu be uğursuz mehmed
“-sakin olun sultanım, padişahımızın ve şehzadelerimizin durumu iyiymiş, hem daha kaybetmiş değiliz, savaş devam ediyor.”
Validem benimle biraz dertleştikten sonra gitmişti. Ben ise durmadan uğursuzun adını söyleyip duruyordum. Öfkeme engel olamıyorum.
“-duvarlar üstüme üstüme geliyor cevriye, çıkıp biraz has bahçede dolaşalım”
“-nasıl isterseniz sultanım”
Bir müddet has bahçede dolaştıktan sonra akasya ağaçlarının altında birkaç hatunun konuşmasına şahit oldum.
----------------------------
“-duydunuz mu kızlar uğurlu mehmed bey, has Murat paşayı bozguna uğratmış.
“-hem yakışıklı, hem zeki desenize”
“görmek nasib olsa şu yiğidi
---------------------------------
Hatunların uğursuzun adını söylemesi ile yumruğu sıkmam bir oldu. Daha fazla dayanamayıp var gücümle bağırdım.
“-bre hadsizler, siz kim olduğunuzu zannediyorsunuz da düşmanımızı övüyorsunuz”
Hatunların beni görünce toparlanmaları gerekirken, hiçbir tepki vermeden hadsizliklerine devam ettiler.
-sinirlenmeniz yersiz sultanım, biz olanı söylüyoruz. “
Cevriye tam konuşacakken elimi havaya kaldırıp susmasını işaret ettim. Belli ki iyi niyetimi su istimal ediliyordu. Üç kendini bilmez hatun tarafından saygısızlığa uğuruyor, bu da yetmezmiş gibi saçlarını savurup hava atıyorlardı.
Hatunların üzerlerine doğru yavaş yavaş yürümeye başladım. Başları dik bir şekilde beni izliyorlardı. Bana konuşan hatuna doğru ilerledim. Pismiş kelle gibi sırıtıyordu, bu benim daha çok sinirlenmeme sebebiyet verdi. Bittin kızım sen
Elimi hatunun saçına dolamamla kendime doğru çekmem bir oldu. Cevriye ve şirinde diğer iki kızın boğazlarına hançer dayamışlardı. Şirinin hançer taşıdığından haberim yoktu şaşırdım. Hatun ellerimde çığlık çığlığa kalırken dişlerim arasından hatunun kulağına tısladım.
“-cesaretine hayran kaldım doğrusu hatun, ne oldu da yaşamaktan bu kadar sıkıldın
“- bu yaptığınızı mara sultan duyunca pişman olacaksın gevherhan sultan”
Cevriyenin tuttuğu hatunun dedikleri cinnet geçirme saffına getirtmişti beni. 
“-cevriye hançeri gevşek mi tutuyorsun” dememle  cevriye konuşan hatunun boynuna hançeri daha çok bastırdı. Küçük bir kan hatunun göğüslerine doğru akarken diğer iki hatunda dehşete düştü. Kanı görünce benimde içim bir tuhaf oldu ha, dişim kamaştı.
İtici bir kahkaha atarak “mara sultan mı o da kim, bugün var yarın yok tıpkı sizin gibi”
Gözleri irileşen hatunlar, şimdi korkmaya başlamışlardı. Kanın da etkisi olsa gerek.  bir müddet sonra elimi hatunun saçından çektim.  Tiz bir sesle açtım ağzımı yumdum gözümü
“-normalde böyle kötü alışkanlıklarım yoktuk hanımlar, ama damarıma bastınız doğrusu, haddinizi fazlasıyla aştınız, iyi niyetimi su istimal ettiniz. Doğru kimsenin canına kıymam, ya da emrini vermem, ama öyle şeyler yaparım ki düşmanlarım ölmek için yalvarırlar”
Hatunlar ayaklarıma kapanıp af dilerken, bu seferken kimseyi affetmeye niyetim yoktu. Bir şirine bir cevriyeye baktım. Benimle gurur duydukları yüzlerinden okunuyordu. 
-bostancılar bostancılar
Sarayı korumakla görevli bostancıların adları bağırınca hatunlar ağlaşmaya başladılar. Bostancılar ise hemen gelip emrimi beklemeye başladılar.
“-yalvarırız sultanım affedin”
“-size yaptıklarım konuştuklarınızdan ötürü değil, bir hanedan mensubuna takındığınız terbiyesiz tavrınızdır.
-sultanım bağışlayın bizi, mara sultanın dolduruşuna geldik
“-yeter bu kadar, aklınız yok mu sizin, ne konuşup konuşulmayacağını başkasının aklıyla mı yaparsınız. bostancılar alın bu hatunları önümden, Nigar kalfa saçlarını kessin, sonrada saray ağırına atın, birkaç gün orada kalsınlar”
Sözlerimle hatunlar ağlaşmayı bırakıp “-sağ olun sultanım, canımızı bize bağışladınız”
Bostancılar emrimle kızları alıp götürürken cevriye pis pis sırıtınca “ne var” demekten kendimi alı koyamadım.
“-yani sultanım canlarını almam ama almam için yalvarırlar diyorsunuz  sonra tekrar uzayacak olan saçlarını kesiyorsunuz, bir de tertemiz olan ağırda yatırıyorsunuz, merakımı maruz görün ama hangi düşmanınız böyle bir cezada ölmek için yalvardı merak ediyorum doğrusu”
“-ne biliyim ben cevriye, aklıma başka bir ceza gelmedi,  hem ben ne anlarım bu işlerden,  hatunun saçlarını elime dolayınca yıpranmış olduğunu fark ettim kesilirse daha sağlıklı uzar diye düşündüm.”
“-pes doğrusu sultanım, onca şeyin arasında böyle düşünmeniz beni hem ürküttü hem de güldürdü doğrusu”
“-şirin sende mi ya, hem sen ne zamandan beri hançer taşır oldun, hani şiddete karşı idin”
“- hala karşıyım sultanım, ancak duyduğu göre erkekler kendini savunabilen kızlardan hoşlanırmış”
“-sen olayı çok yanlış anlamışsın şirin hatun, aksine kendini savunamayan kızlardan hoşlanırlar”
“-gerçekten mi sultanım”
“-gerçekten ya”
Bir yandan şirine gülerken bir yandan da mara sultanı düşünüyordum, kızlara ne anlatır da böyle cesaretlendirir, bana karşı neyi öne sürebilir, ne ile doldurur anlam veremem doğrusu. Kaç gündür bozuk olan moralimi nasıl düzeltsem diye düşünürken şirinin ortaya attığı fikir ile sabahlar hiç olmayacaktı.
“-sultanım boza içelim mi”
Bir insanın moralini boza nasıl düzeltir demeyin, çünki benimkini düzeltiyor zira boza bende kafa yapıyor. Alerjimidir, nedir bilmem ama bozayı içince kendimden geçiyorum, ne dediğimi, ne yaptığımı bilmiyorum. Bu yüzden bir ara sarayda boza yasaklanmıştı. Şirini içten bir tebrik ederken cevriye her zamanki gibi mızıkçılık yapıp
“-olmaz sultanım, bozayı ne zaman içseniz başımıza bir iş geliyor.”
“-ne olursun abla, bir boza abla, bir şey olmaz abla”
Cevriye gülmemek için kendini tutarken, şirin tutamamış has bahçenin ortasında kahkayı basmıştı”
“-size hayır demek ne mümkün sultanım”
“-yaşasın” boza içeceğim için o kadar sevinçliydim ki has bahçede olmasak dans edebilirdim. Allahtan bahçedeyiz, yoksa dansımla herkesin gözleri kör olabilirdi.
“-yaşasın yaşasın da sultanım bozayı nerden bulacağız”
Sevincim kursağımda kalırken, gerçekten bozayı nerden bulacaktık, benim yüzünden saraya girmesi yasaktı. Olamazzzzz
“-ben hallederim sultanım, odada beni bekleyin”
Olabilirrrrrr…. Canını yerim cevriye ,
“-tamam,biz seni odada bekliyoruz, sakın kimseye yakalanma,eğer yakalanırsan bizi tanımıyorsun anlaştık mı”
Ne kadar saçma konuştum ben ya, bütün saray bilir cevriyenin benimle olduğunu, ah bu aksiyon kitapları yok mu bir daha okumasam iyi olacak
------------------------                  
Cevriye yarım saat sonra bozayı getirmiş ve biz içeli tam bir saat olmuştu, ben hafif çakırkeyif olurken şirinde aşırı içmekten ağzından salya gibi boza akıyordu. Cevriyede ise değişen hiçbir şey yoktu.yerli yersiz gülüp ağlarken espirilerim de kulak kanatacak cinstendi.
“-bakın dinleyin kızlar, bir sabah kalkıyorsunuz hanımız doğum yapmış, hem de nur topu gibi bir oğlan,  babanız geliyor sizi kucağınıza alıyor, herkes beklemede,herkes heyecanlı ve babanız diyor ki senin adın uğurlu olsun, fino mu bu yaaaaaaa, herkes feveran, yerlerde, herkes ağlaşıyor ismi söyleyenlerin dili yanıyor, adam bakıyor olacak gibi değil o zaman uğurlu mehmed olsun deyip paçayı yırtıyor, bu sözler üzerine bir de bebe babasının suratına işemesin mi hahahahhahahahah”
Kendim söyledim kendim güldüm. Cevriye ise gözlerini devirerek:
“-sultanım artık içmeseniz”
“-seni duyamıyorum cevriye kulaklarım boza ile dolu hahahahah”
“-şirin şirin”
“cevriye rahat bırak kızı, boza cennetine gitti o”
Cevriye şirine bir tokat geçirince şirin kalktığı gibi cevriyenin üstüne kustu, ben iki şapşiğe gülerken birden gözlerim körleşti, kulağım duymaz oldu. Dayanamayıp olduğum yere kendimi bırakıverdim.
güzel yatağımda uyurken aşırı gürültü sebebiyle hafiften uyanmaya başlamıştım. Bir iki gözlerimi ovuşturuyum derken gürültü çekilmez bir haldeydi. Beynimde fare ile fil kovalamaca oynuyordu sanki
“cevriye neler oluyor, öğlen öğlen ne bu gürültü”
Hiç ses gelmeyince zoraki totoşumu kaldırıp cirbitli gözlerimle odayı taradım. Ancak odada kimse yoktu. Tam odamın kapısından çıkacaktım ki cevriye ile şirin geldi. koşarak koluma girdiler. Neler oluyor alasen
“-sultanım iyi misiniz?”
“-iyiyim cevriye, iki bardak boza içtik diye ölecek değiliz ya “
Cevriye ile şirin birbirine bakınca beni de bir korku saldı, gürültüde iyiden iyiye  artmaya başladı.
“üç gündür uyuyunca bizde hastalandınız zannettik”
“-neeeeeeee üç gün mü”
“evet sultanım bugün üçüncü gündü”
“-haa iyi demek ki daha tam üç olmamış iki buçuk de sen şuna,  zira üçten sonra her şey kötü olur”
“-iyisiniz demi sultanım, hekime gidelim mi”
Gürültü şiddetini her geçen saniye  arttırmaya başlarken, birden içimi korku, telaş,ürperme tüm kötü şeyler kapladı işte… Bu gürültü yoksa ecel çanımı , birden yatağımın üstüne zıpladım, cevriye ve şirin telaşla bana yaklaşıp bakmaya başladılar.ben onlara onlar bana bakarken ilk konuşan ben oldum. Gözlerim irileşmiş bir şekilde
“-yoksa bu gürültü üç gündür uyuduğum için mi, isyan mı çıktı, kim isyan etti, kesin mara cingidi,zaten kuyumu kazıyordu hasba, diri diri gömmeseler bari”
Ben başıma gelebilecek olan ihtimalleri tek tek sayarken cevriye ve şirin gülme krizine girmişlerdi. Yerlerde yuvarlanıp gülmeleri şarttı sanki
“-ne gülersiniz, benimle birlikte sizde yanacaksınız”
Cevriye gülmekten akmış göz yaşlarını silerken “-sultanım bu gürültünün sebebi siz değilsiniz”
“-değil miyim gerçekten”
“-değilsiniz tabi, tüm payitahta şenlik var, kurbanlar kesildi, halka yemek dağıtıldı, şenlik her yeri kapladı.”
“-şenlik mi niye ki “
“padişahımız savaşı kazandı da ondan sultanım.
“-nee kazandık mı yaşasın kazandık” yatakta bir oyana bir bu yana zıplarken şirin ağzında bir şeyler geveleyip duruyordu, cevriye ise susması için işaret ediyordu. Benden kaçmaz haytalar
“-yakalandınız, ne fısıldaşıyorsunuz öyle söyleyin bakalım”
“şeyy sultanım babanızın yanında birisi daha geliyor buraya”
Yatağımdan aşağıya inip kızların önüne durdum. Kim gelebilirdi ki, düşün düşün
“-uğurlu mehmed sultanım”

Bir Osmanlı KlasiğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin