Üstüme üstüme gelen uğursuz “sakin ol” demekten başka bir şey söylemezken benim gözlerim elindeki hançerdeydi.
“-ne yapıyorsun, delirdin mi” diyerek yatakta hareketlenmeye başlamış kaçmak için fırsat kolluyordum. Ödüm patlamış, korkuya dair en üst seviyelere ulaşmıştım. Yatakta ayağa kalkıp kaçacakken uğursuz bir eli ile kolumu tutup yatağa fırlattı. Ben ise uyku mamurluğu ile gözyaşlarımı akıtmaya başlamıştım. Ne zaman rahata ereceğim ben yaaa
“-kımıldamadan dur sadece küçük bir kesik”
Küçük bir kesik mi, kesin şah damarımı dışarı çıkartıp düğüm atacaktı. Bu düşünceler daha çok zırlamama sebep olurken “validem biricik kızını öldürüyorlar” diye ağlamaya başladım. Normalde evli çiftler sabahın ilk ışıklarıyla beraber birbirlerine aşklarını sunarken bu psikopat bana ölüm sunuyordu. Ne kadersiz ne bahtsız bir sultanım ben
Validem de validem diye ağlarken uğursuz eliyle ağzımı kapattı. Dehşetle açılan gözlerim “lütfen beni öldürme “ diye yalvarırken uğursuzun çatılmış kaşları merakla yukarı kalkmıştı. Ben ise ağlıyor uğursuzun elini ıslatıyordum.
“-ne saçmalıyorsun sen yine, zırlamayı kes artık”
Saçmalayan kendisiydi asıl, canına nasıl susadıysa artık fatih sultan mehmedin biricik kızını öldürmeye teşebbüs ediyordu. Madem öldüreceksin be adam uyurken yapsana şu işi, ne güzel hiçbir şey hissetmeden ebediyete giderdim. Ama olur mu hiç illa acı çekerek ölecektim. Ey hayat sorarım sana benimle bir alıp veremediğin mi var?
Ben sessiz sedasız ağlarken uğursuz elini çekti. O ara ağzımdan tuhaf bir ses çıktı. Nasıl desem hani ağlarken “ağğğğ” diye bir ses çıkar ya haa işte onun daha bir şekilli hali. Tabi benden öyle bir ses çıkınca adamcağız elini çektiğine pişman olmuş tekrar ağzımı kapamıştı.
“-çocuk gibisin, ağlamayı kes herkesi başımıza toplayacaksın, seni öldüreceğim düşüncesini de aklından çıkar şimdilik”
Şuna bakın hele çocuk gibiymişim, kim ölümün karşısında dik durabilmiş ki ben durayım. Ama beni şimdilik öldürmeyecekmiş. Dikkatinizi çekerim şimdilik dedi. neyse artık bugünü atlatalım da yarına Allah kerim diyerek ağlamamı dindirmeye çalıştım. Sakin nasıl kalınır sorusunu kendi içimde cevaplamaya çalışırken olabildiğince sakin kalmaya çalıştım. Benim durulmuş halime bakıp elini yavaş ve temkinli bir şekilde çekti. Ben ise beceriksiz bir şekilde gözyaşlarımı silip “-elinde hançerle neyin peşindesin o zaman” dedim.
Gözlerini bana inanamazcasına dikerken yine asileşip “ne var” diye haykırmıştım. Uğursuz ise derin bir nefes verip “ gerçekten saf numarası mı yapıyorsun eğer yapıyorsan gerçekten iyi oynuyorsun” dedi. Ben ise kaşlarımı çatmış “ ne safı kim oynuyor ne diyorsun sen” dedim.
Uğursuz gözlerini devirdi ki bu hareketi çok gıcığıma gidiyordu. Ne zaman senle uğraşamayacağım demekli olsa bu hareketi yapıyordu. Bana elindeki hançerle biraz yaklaşıp konuşmaya başladı.
“-beni iyi dinle üstün zekâlı gevherhan, dün gece bizim zifaf gecemizdi doğru mu buraya kadar her şey tamam mı?”
Resmen bana salak muamelesi yapıyordu. “ evet biliyoruz herhalde geri zekalı uğursuz sadete gel”
Benim küfrüm ile uğursuz kısa bir şok dalgası yaşayıp saçımı tutup kendine çekti. “ sultan multan demem kesi veririm boğazını, uğursuz demene bir şey demiyorum ancak küfürlerinin bir sınırı olsun güzelim”
Hassss saçımı çok pis kavradı bilmem ne zekâlı, ne kadar korktuysam artık içimden bile uğursuza küfredemiyordum. Saçımı elinden kurtarıp uğursuzu itekledim ondan korkmadığımı hatırlatmak için ki külliyen yalan korktuğumu herkes biliyordu. Neyse işte kulağını tutup çekmeye çalıştım. Dişlerimin arasından “-seninde küfürlerinin bir sınırı olsun o zaman bay ukala” dememle uğursuz kulağını kurtarıp kollarımdan tutmaya çabaladı. Ben ise debeleniyor, ellerinden kurtulmaya çalışıyordum. “ seni varya “ nidaları ile boğuşuyorduk ki o ara kapımız tıklatılıp “-sultanım birazdan valide sultan gelecekler, kendisi gelmeden odanızı düzeltmeye izin var mıdır?”
Hatunun sözleriyle boğuşmayı bırakmış dediklerini düşünüyor ve gözlerimi odada gezdiriyordum ve oda gayet düzgündü. Uğursuz ise kulağını ovuşturup parçalamaya hazırlanan bir kaplan gibi beni süzüyordu.
“-gerek yok hatun oda gayet düz…” diyemeden uğursuz lafımı kesmiş “biraz bekleyin sonra odayı toplarsınız” dedi. ben şaşkın şaşkın uğursuza bakarken “-bu sefer gerçekten söylüyorum sus ve beni dinle” dedi.
Sumak kelimesi bana çok yabancı gelirken başımla onaylamış ve sumayı seçmiştim. Bu davranışım karşısında küçük bir şok yaşayan uğursuzun beni tebrik etmek istediğini zan ediyordum.
“- birazdan buraya harem kadınları gelip çarşafı alacaklar ve valide sultana haber edecekler”
“-ee alsınlar çarşafı ne olacak ki tertemiz çarşaf”
Uğursuz ellerli ile yüzünü sıvazlayıp sabır eşliğinde “-yarabbi ne olur beni bu hatunla sınama yalvarırım” deyiverince utanmış kızarmıştım. ” Ne dedim şimdi ben” derken uğursuz “bana bak başımın belası bize kan lazım, çarşafta kan olması lazım” dedi bir solukta ve derin derin nefesler aldı.
Tabii ki de uğursuzun ne demek istediğini anlamıştım. Ama onu sinir etme fırsatını bu kız kaçırır mı? Hiç sanmıyorum. Yüzüme saf bir ifade yerleştirip “ -niye ki birisinin yaralanması yada ölmesi mi gerekiyordu ki kan ne alakaysa” dedim ve yandan yandan uğursuzu izlemeye koyuldum. Uğursuz “nesin sen” gibisinden bana garip garip ağzı bir karış açık bakarken hançeri daha da kavramıştı. Bu haline kahkaha atmak istiyordum. Canım kahkaham sen bir yerlerde saklan ama sakın bir yerlere gitme birazdan salıvereceğim seni.
Ben hala saf ayaklarına yatıp boş gözlerle etrafı incelerken uğursuz bir anda üstüme atlamış ben ise küçük bir çığlık atmıştım. “ sana benimle oynama demedim mi?” dedi. hahhh şimdi ne halt yiyeceksin gevherhan
“-yok uğursuz beyim ne oyunu haşa” diyerek yırtmaya çalışıyordum.
Uğursuz ise gözlerini kısmış bana bakıyordu. Bir an ikilemede kaldı diye düşünürken “- boğazına küçük bir kesik atayım da oyun ne demekmiş anla” diyerekten hançeri boğazıma dayadı. Hançere karşı zafım olduğundan pes edip “-tamam tamam çek şu hançeri, anladık herhalde ne demek istediğini” dedim.
Hançer daha çok boğazıma bastırılınca ürkmüştüm, kendime not bir dahakine daha iyi bir performans sergilesem iyi olacak. Adam oyun yaptığı anlaması uzun sürmedi çünkü
“-ne diye uğraştırıyorsun adamı be kadın” diye dişlerinin arsından tısladı. Artık üstümden kalkmasını dileyerek “ –senin yüzünden bana salak muamelesi yaptığın için” dedim. Hançeri boğazımdan çekip üstümden kalkerken “değilsin sanki” dedi. Gözlerimi kısıp kaşlarımı çatarken “-bana bak “ dedemle gözlerini gözlerimle buluşturdu. Diyeceklerim boğazıma takılı kalırken bu yakınlaşmalar beni tuhaf hissettirmişti. Gözlerimi uğursuzdan çekip asıl problemimize dönmeye çalışarak. “-ee ne olacak şimdi” dedim. Benim ciddileşmemle uğursuzda ciddileşip “-bize kan lazım, odadan çıkamadığımıza göre ben derim ki küçük bir kesikle kanını yatağa akıtalım” demesiyle yataktan fırlamış ellerimi vücuduma siper edip titreyen ve ürkmüş sesimle “-sen o yüzden mi hançerle sabahın köründe üstüme üstüme geldin, beni gerçekten kesecektin yani”
Uğursuzda sözlerim ile yataktan kalkıp “-saçmalama altı üstü küçük bir kesik ölmezsin merak etme” dedi.
“-sana inanamıyorum, yani bir hanedan üyesinin kanını akıtacaktın, beni lime lime kesecektin”
Uğursuz puflayıp “-abartma be güzelim” deyip yatağa oturdu. Sakin oluşu beni çileden çıkaracaktı. Karşısına geçip “-istemiyorum, kendimi zinhar kestirtmem” dedim. Umursamaz uğursuz yatağa uzanıp “-kendin bilirsin, bozulmuş bir sultan olarak tarihe geçersin artık, valideni ve babanı da rezil etmiş olursun”
Söyledikleri ile tutuşurken bir oyana bir bu yana söylediklerini düşünmeye başladım. Bir çare bir çare derken kapı tekrar tıklatıldı. “-sultanım gelelim mi” dedi hatun. Ben kükrer vaziyette “-hayırrrr” diye bağırdım. Hatunun sesi içine kaçmış bir şekilde “-tamam sultanım” dedi duyulmamıştı bile. Uğursuz ise bağırmamla yatakta doğrulup oturur pozisyonuna geçti. Telaş ve panikle yanına oturup en sevimli ve masum yüz ifademi bakarak “-seni kessek olmaz mı?” dedim. Uğursuz kahkaha atmaya başlarken ben ağlamak istiyordum.
Uğursuz ayağa kalkıp önümde durdu. “- bunun bir bedeli olur ama” dedi. Ben ise hiç düşünmeden ayağa fırlayıp “-ne istersen yaparım” dedim. Tabi sonra pişman olacağımı bilmiyordum. Uğursuz bana yaklaşıp “-ne istersem öyle mi” dedi. Durdursun biri beni
“-evet evet hadi artık birazdan validem gelir”
Sinsi sinsi gözlerini bana dikti önce, sonra hafif tebessüm edip hançer ile avucuna kesti. Ben o anları izlerken midem tuhaf olmuş bayılmaklı olmuştum. Uğursuzda ise hiçbir acı tepkisi yoktu. Aksine hoşuna gidiyor gibiydi. Piskopatt
Uğursuz kanı çarşafa akıtırken ben elini sarmak için bir şeyler aradım. Küçük bir bez parçası bulunca da uğursuza götürdüm. Onun ise işi bitmiş yatağa bir güzel kan akıtmıştı. Ben elini sararken minnet olmuş bir şekilde “-ne istiyorsun” dedim. Bir an sessizlikten sonra diğer eliyle çenemden tutup yüzüne bakmamı sağladı. Ölümü andıran şu sözleri söyledi.
“-varis”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Osmanlı Klasiği
Historical FictionCihan İmparatoru Fatih Sultan Mehmed'in tek kızı gevherhan sultan, sarayın disiplinli yaşamından sıkılmış bir genç kız iki erkek; birisi fatih sultan Mehmedin fedaisi yakışıklı, kadın ruhundan anlayan Turahan bey; diğer yanda Fatih sultan Mehmede sa...