İki elimde uğursuzun avuçları içindeydi. O yatakta otururken ben karşısında ayaktaydım. Buruk bir tebessümle karşılık verirken ellerimi uğursuzun sıcacık ellerinden kurtardım.
“-istediğin oluyor sonunda”
uğursuz ayağa kalkarak ellerini göğsünde birleştirip “-istediğimiz gevherhan istediğimiz” demesini ilk zamanlar haklı bulurdum. Ama şimdi kesinlikle haksızdı. Biliyordum ki onu seviyordum ve gitmesini istemiyordum. Ancak kaçınılmaz son gelmişti. Ya savaşta yenilip ölecek ya da tahtı alıp beni bırakacaktı.
“-hayır, Mehmed istediğin oluyor” dedim. Ona ilk defa adıyla sesleniyor olmama ikimizde şaşırmıştık. Uğursuz ya da herhangi başka bir sıfatla ona seslenmeme o kadar alışmış olmalıydı ki şaşkınlığı yüzünden bariz bir şekilde okunuyordu. Onun kadar olmasa da bende şaşkındım. Biraz bana yaklaştı. Ama hala aramızda mesafeler vardı.
“- bunu sen de istiyordun. İkimiz de en başından beri tahtı almamı ve boşanmayı bekliyorduk.”
Boşanma kelimesi kulaklarımı çınlatırken beni yerle bir etmişti. Beni istemiyordu anlaşılan. Eğer benimle olmak isteseydi boşanma kelimesini böyle kolay dile getiremezdi. Ancak bir çırpıda söyleyivermişti.
“-boşanmak istiyorsun yani”
“-sen istemiyor musun sanki”
Uğursuz kocam bana merak ve şüpheyle bakıyordu. Ne diyebilirdim ki. Gitmek isteyene kal denir miydi??
Buruk bir tebessümle “-istiyorum elbette. Sonunda birbirimizden kurtuluyoruz” dedim. Ağlamamak için kendimi tutarken…
Uğursuz ise sözlerim karşısında sinirlenmiş kaşlarını çatarak bana bakıyordu. Ben ise gözlerim dolu dolu onu seyrediyordum. Bu teması kesen ise uğursuz olmuş ve saatin geç olmasına rağmen odadan öfkeyle çıkıp gitmişti. O gider gitmez yere yığılmış ve gözyaşlarımı akıtmaya başlamıştım. Bizim hikâyemiz daha başlamadan bitiyordu. Ona doyamamış ve beni sevmesini sağlama fırsatım bile olmamıştı. Son dakikalarımız ise birbirimize uzak durmakla geçiyordu.
Epey bir zaman geçmişti ancak uğursuz hala gelmemişti. Gözlerim ağlamanın da etkisiyle acıyla kıvranıyordu. Daha fazla dayanamayıp uykuya teslim oldum.
.
.
.
“-sultanım uyanın lütfen”
Emrime verilmiş hatunun sesleri ile gözlerimi aralamaya çalışarak uyandım. Kocam aklıma gelince ansızın ayaklanıp odayı taradım… yoktu.
“-mehmed nerde??”
Kızlar telaşlı halime gülümseyip “-en son şehzade Bayezıd ile talim yapıyorlardı sultanım” dedi. Derin bir nefes alıp hazırlanmaya başladım. Bir hafta içinde sefere çıkılacaktı. Uğursuzla geçireceğim onu görebileceğim onu sinirlendirip güldürebileceğim sadece bir haftam vardı. Sonra birbirimize veda edecektik.
Hazırlandığım vakit validem odama iştirak etmiş ve beraber padişahı ziyarete gideceğimizi haber vermişti. Anlaşılan babam beni görmek istemişti. Sonuçta evli olduğum adam sefere gidecekti. Kazanırsa ne yapacaktım ölürse ne olacaktı???
Ölüm ve mehmed kelimelerini aklımdan bir an önce def ettim. Zira bu iki kelime birbirlerine zıttı, uygunsuzdu, yakışmıyordu. Benim uğursuzum ölemezdi. Ölüm ona yakışmazdı. Hem ölümün uğursuzun karşısında şansı yoktu. Ona bir şey olmasına dayanamazdım. Beni bırakmasına da. Ama bırakıyordu işte….
Validem ile beraber has bahçedeki büyük alana gittik. Zira babam orada bizi bekliyordu. Üzgün olduğumu kim görse anlardı. Yüzüm beş karıştı çünkü. Validem homurdanarak “-kendini topla gevherhan. Bu sadece bir sefer ve kazanacaklar. Mehmed beye hiçbir şey olmayacak” demesi ruhumu dindirmesi gerekirdi. Ancak validemin bu teskin edici sözleri kalbime kadar gelmiş ulaşamadan geri dönmüştü. Ben ise sadece başımı anladım manasında salladım. Ancak külliyen yalandı. Anlamıyordum.. Anlamıyorlardı. Anlamamıştı. Onu seviyordum. Beni sevmesini istiyordum. Gitmesin yanımda kalsın istiyordum. Ancak nafile benim isteklerime karşın kocam gitmek beni bırakmak istiyordu.
Has bahçeye babamın yanına geldiğimizde kocam ve şehzadelerim bayezıd ve Mustafa da oradaydı. Bizi görünce hepsi birden tebessüm etti. Tabi babam ve uğursuz hariç. Validemde tebessümle karşılık verirken benim gözlerim sadece ondaydı. Benim aksine bana bakmıyordu. Selamlarımızı verip validem ile yerlerimize oturduk. Validem babamın yanına otururken ben Bayezidın yanına oturmuştum. Zira kocamın yanında Mustafa abim vardı. Validem ile babam sohbet ederlerken Bayezıd kulağıma eğilip “-merak etme mehmed’e bir şey olmasına izin vermem” dedi. Anlaşılan hüzünlü halim herkes gibi onunda dikkatini çekmişti. Buruk bir tebessümle karşılık verirken “-sefere sen de mi gidiyorsun” dedim. Bayezidın gideceğini düşünmemiştim. Bayezıd genişçe gülümserken “-Mehmed beyin aklı bir karış havada. Artık ne yaptıysan adamcağıza. Senin yüzünden göz kulak olmam gerekti” demesi beni kıkırdatırken uğursuz ile gözlerimiz kesişti. “neye gülüyorsun” der gibiydi. Tabi her zamanki gibi sinirli ve çatık kaşlarıyla
Padişah bir süre bizimle sohbet etmiş sefer hakkında birkaç kelam etmişti. Sefer bir hafta içinde Bayezıd ve kocam uğursuzun önderliğinde başlayacaktı. Akkoyunlu devletinin hiç sansı yoktu. tahta kocamın üvey kardeşi vardı ve hayli yaşı küçüktü. Bu uğursuz için fırsattı. Artık hak ettiği tahtı alacak ve onu sırtından bıçaklayanlardan intikamını alacaktı. En başta da üvey annesinden.
Babam ve şehzadelerim yanımızdan ayrılırken kocam ben ve validem kalmıştık. Zira konuşmamız gerekenler vardı.
“-uğurlu mehmed bey Allah seni galip kılsın. Tez zamanda hak ettiğin tahtı alasın”
“-hiç şüpheniz olmasın sultanım. Zafer bizimdir”
Validem başıyla kocama onay verirken bana bakarak “-hak ettiğin tahtı aldığın zaman gevherhan sultanı boşayacaksın” dedi. Ben hızlıca valideme bakarken uğursuz bana bakmaya başlamıştı. Bu konuşmanın böyle olmasını beklemiyordum. Validemin kocama bir seçenek sunmasını umarken yanılmıştım. Seçenek falan yoktu. Tek bir şık vardı. o da benim celladımdı.
Uğursuzda bende sessizliğimizi korurken validem devam etti. “-gevherhan sultan Devlet-i aliyyenin bekası için karamanoğullarından Ahmed bey ile nişanlanacak”
Bu sözler ile aniden ayağa fırladım. Ancak tek ayaklanan ben değildim uğursuz da öfke ile ayağa kalkmıştı. Ancak ilk konuşan ben olmuştum.
“-validem bunu bana nasıl reva görürsünüz. Mehmed’den gebe olduğumu bilmez misiniz?”
Yine olmayan bir şeye tutunmak zorunda kalmıştım. Artık bana yapılan bu muamele fazlaydı. Validem de ayaklanırken “-gebe olmadığını biliyorum gevherhan boşa yorulma” dedi. umudum yerle bir olurken…
Dumur olmuş bir vaziyette kalırken ne yapacağımı şaşırdığım bir anda uğursuz hızlıca yanıma gelip ellerimizi birleştirdi. “-af edin sultanım. Ancak gevherhan sultanı boşamayacağım. Benim olanı kimse alamaz” dedi. Bu düpedüz anneme meydan okumaktı. Sevinsem mi ağlasam mı bilemezken uğursuz tarafından çekiştirilerek hızlıca odaya sürüklendim. Ellerimiz ise birbirine kenetli bir haldeydi. Odaya geçtiğimizde uğursuz birkaç eşya devirip küfürler savururken ben sakindim. Aslında daha çok şaşkın
“-bana bak gevherhan boşanmayı aklından çıkarsan iyi olur. Seni zinhar boşamayacağım. Ben nereye sen oraya anladın mı?”
Öfke ve sinirle bağırıyordu. Ancak sesi bana ninni gibi gelmişti. Uyumak hiç uyanmak istemediğim bir rüyada gibiydim. Uğursuz beni boşamayacağını söylüyordu.
“-anladın mı dedim sana”
“-hayır anlamadım. Bana beni boşayacağını söylemiştin. Şimdi neden boşanmıyoruz”
Uğursuzun gözlerinde gördüğüm sırf öfkeden ziyade delicesine kıskançlıktı. İnsan önemsemediği, sevmediği birini kıskanır mıydı? Kıskanmazdı elbet. Belki bir umut ışığı vardır. Belki kocam da beni seviyordur? Olamaz mı?
“-çünkü ben öyle istiyorum”
İkimizin de ses desibelleri fazla yüksekti. İkimizde hırçın ikimizde alev alev yanıyorduk.
Hafif kahkaha atarak “kusura bakmayın Mehmed bey ancak isteğinizi yerine getiremeyeceğim. Zira bu geçerli bir sebep değil” dedim.
“-gevherhan beni sınama”
Uğursuzun dişerini sıkarak söylediği bu sözler beni daha çok eğlendirirken ürkütmüştü de. Ancak patlamasını sağlayacak ve gerçek duygularını öğrenecektim.
“-bak şimdi sana neler olacağını söyleyeyim. Ben ne kadar inkar etsem de validemin dediği olacak ve karamanoğullarından Ahmed bey ile evleneceğim. Sende Akkoyunlu tahtının keyfini sürersin. Ahmed bey yakışıklı mı acaba, yaman ve kibar biri olduğunu duymuştum. Ahhh ne kadar güzel”
Sözlerim ile süratle üstüme gelen uğursuzdan kaçmış ve masayı aramıza almıştım. Beni öldürecek gibi burnundan soluyordu.
“-senin o dilini keseceğim gevherhan. Sana bakan herkesin gözlerini oymak isterken sen başka bir adamla evlenmekten söz ediyorsun”
Oda da bir oyana bir bu yana kaçarken en son yatağın üstüne çıktım. Ayaktaydım. Uğursuz ise yerde avına bakan bir kaplan gibiydi.
“-başka biriyle evlenmemi istemiyorsun yani”
“-evet seni meraklı sultan istemiyorum”
Ben hala yatakta ayakta kocam ise hala yerde idi.
“-sebep”
O sırada uğursuz aniden eliyle ayak bileğimi yakalamış ve beni yatağa düşürmüştü. Kalkmama fırsat vermeden üstüme çıktı. Kollarımı yanlara sabitleyip “-çünkü benimsin” dedi. bu cümlenin keyfini çıkartırken dudaklarımız buluştu. Uğursuz öncekiler gibi öpmüyordu beni. Bu sefer nazik ve yumuşaktı. Sıcaktı. Dokunmaya kıyamaz gibiydi. Sonra geri çekildi. Gözlerini gözlerime sabitleyip “-çünkü seni seviyorum” dedi ve tekrar öpmeye başladı. ben ise bu son sözler ile ruhumu teslim etmiştim. Beni seviyordu. Onu seviyordum. Duygularım karşılıksız değildi. Öpüşleri hızlanınca ona şiddetle karşılık verdim. Artık içimde patlayan bir şeyler vardı. Daha fazlasını istiyordum. Onu istiyordum. Ona muhtaçtım.
Nefes nefese benden ayrılırken gözlerime baktı. Daha fazlasını istiyor gibiydi. Ancak onaylamamı beklediğinden devam etmedi. Ellerimi serbest bıraktığın da üstümden kalkmaya yeltenince kollarımı boynuna dolayıp onu öptüm.
“-sakın durma”
Bu sözlerim uğursuzu memnun ederken çapkın bir şekilde “-emin misin, çünkü başladığım işi bitiririm. Yarıda bırakmam" dedi. Tebessümle başımla onayladım. Artık ikimizin de tahammülü buraya kadardı. Artık onun olmak istiyordum. artık benim olsun istiyordum.
Kocam üzerimdekileri çıkartırken bende onu soymuştum. Beğeniyle beni süzerken utanmaktan kendimi alamadım. Öpüşleri tenimi yakıp geçerken arzudan kıvranıyordum. Hiç bitmesin isteyeceğim muhteşem bir şeydi. Artık onundum. Artık benimdi. büsbütünüyle, her şeyiyle birbirimiz olmuştuk.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Osmanlı Klasiği
Historical FictionCihan İmparatoru Fatih Sultan Mehmed'in tek kızı gevherhan sultan, sarayın disiplinli yaşamından sıkılmış bir genç kız iki erkek; birisi fatih sultan Mehmedin fedaisi yakışıklı, kadın ruhundan anlayan Turahan bey; diğer yanda Fatih sultan Mehmede sa...