AŞK 27

636 20 5
                                    


Aşk çare midir yalnızlığa?
Yoksa tutsak mı eder yüreğine?
Ya da uçurur mu kafesinde çırpınan kuşu, özgür bırakır mı?
Aşk nedir sahi?

Güneş ışıklarının yüzüme dokunuşu ve yanağımdan hiç durmadan öpen kocam yüzünden uyanmaya başlamıştım.
“-ımmm biraz daha uyumak istiyorum”
Dün geceyi düşünürsek hayli yorulmuş ve bitkin düşmüştüm. Kalkmak istesem bile bedenim buna hazır değildi.
“-olmaz güzelim. Artık uyanmalısın”
Mehmedi duymuş ancak cevap vermemiştim. Fena halde yorgundum. Ancak kocamın elleri rahat durmamış ve vücudumu keşfe çıkmıştı. Artık istesem de uyuyamazdım. Kıkırdamalar eşliğinde hızlı bir şekilde Mehmedin üstüne çıkmıştım. Bana gülümseyerek bakan kocamın dudaklarına kısa bir öpücük kondurup “bir daha söylersen söz hemen bu yataktan kalkıyorum” dedim.
“-dünden beri söylüyorum ama güzelim”
“-olsun bir daha söyle”
Mehmed gülerken hızlıca beni altına aldı. “-seni seviyorum baş belası” dedikten sonra dudaklarımız buluştu. Ayrıldığımızda “-bende seni seviyorum uğurum” dedim. Artık o benim uğursuzum değil hayatımın uğuruydu. Aşkla bana bakan kocama bir kez daha kavuşmak istesem de artık daha fazla böyle durmamalıydık. Zira yapılacak işler, görüşülecek konular vardı. İkimizde yataktan kalkmış ve hamamda da biraz oyalandıktan sonra hazırlanmıştık. Kocam kapı ağalarına kahvaltıyı getirmelerini emredince günün hayli geç olduğunu fark ettim. Kocama bakıp “-normalde her gün belirli saatlerde kahvaltı odaya gelirdi.” Dedim mehmed ise bana doğru gelip alnıma bir öpücük kondurduktan sonra masaya geçmiş kendisine gelen kâğıtları incelerken “-evet zaten kahvaltı geldi ama geri göndermek zorunda kaldım” dedi. Anlaşılan fazla uyumuştum. Tabi bu benim suçum değildi. Sevgili kocam hiç rahat durmamıştı. Şark köşesine otururken uğurumu izlemeye koyuldum. Suratı gayet ciddi ve yüz hatları hayli keskindi. Ona sahip olduğum için kendimi şanslılar listesinde ilk sıraya yazdıracaktım. Tabi böyle bir liste varsa…
Kocam kendisine gelen mektuplara göz atarken birden kaşları çatılıp yüzü seğirmeye başladı. Bu hali beni şüphelendirince hızlıca ayaklandım ve kocamın elindeki mektuba baktım. Aleni bir tehdit mektubuydu.
“-bu savaşı kaybedeceksin Uğurlu Mehmed ve tek kaybedeceğin şey taht ya da canın                olmayacak. Güzel karına elveda demeyi unutma”

Mehmed mektubu sinirle yırtıp yakarken ben korkuyla onu izliyordum. Böyle bir mektubu kim yazmıştı. En önemlisi de odamıza kadar nasıl gelmişti. Yanan mektuba düşünceli gözlerle bakan kocama sırtından sarıldım. Ellerimi karnında birleştirdim. Uğuruma bir şey olması ihtimali bile beni yerle bir ediyordu. Şimdi onun bu düşünceli hali beni hayli üzmüştü. Sefere gitmesine az kalmıştı ancak ben onu göndermek istemiyordum. Hele ki böyle bir mektuptan sonra… Bu mektubu her kim gönderdiyse savaşta ilk hedefi Mehmed olacaktı
Mehmed ellerimi tutup bana doğru dönmek istese de izin vermedim. Kokusunu içime çekip “-lütfen biraz daha” dedim. Gözlerimi kapatıp yüzümü kocamın sırtına gömdüm. Mehmedin elleri hala ellerimin üzerindeydi.
“-sana bir şey olmasına asla izin vermem” dedi. Beni bu denli düşünüyor olması bir yanımı sevindirirken bir yanımı da üzüyordu. Tehdit edilmişti, ancak o kendisini değil beni düşünüyordu. Savaşa gidecek olan oydu. Ben binlerce insanın koruduğu sarayda ve cihan imparatorunun dizinin dibinde olacaktım.
Ellerimi serbest bırakırken “-biliyorum” dedim. Kocam yüzünü bana dönüp ellerimi tuttu. Ancak ben üzgün ve korku içindeydim. Savaşa gitmesini engelleyemezdim, kaçınılmaz son mutlaka bizi bulacaktı. Kader tamamlanacaktı. Ya bu hikaye mutlu sonla bitecek ya da….
“-bu mektubu kim göndermiş olabilir” dedim endişeliydim.
“-merak etme bu ilk tehdit mektubum değil. Sonda olmayacak.” Dedikten sonra yüzümü avuçları içine alıp yanağıma küçük bir buse kondurduktan sonra “-gitmeliyim” dedi. Hüzünlü bir gülücükle kocamdan ayrıldım. Uğurumu koruyamazdım, onunla savaşa gidemezdim. Onun için yapabileceğim tek şey dua etmek ve aşkımıza sahip çıkmaktı. Beraber odadan çıkarken halledilmesi gereken işlere odaklandık.. Ben boşanma işini konuşmak için validemin yanına giderken mehmed sefer hazırlıkları için Bayezid’ın yanına gitmişti.
Bu boşanma olmayacaktı. Ne olursa olsun direnecektim. Kimse bizi ayırmazdı. Ölüm bile…
Validemin kapısının önüne gelince derin bir nefes aldım ve kapıyı çaldım. İçeri buyur edilirken nefesi verip duruşumu dikleştirdim. Odaya hiç bakmadan selamımı verip “-validem dün olanlar için özür diliyorum. Ancak kocamı duydunuz. Zinhar boşanma olmayacak ve kimseyle de evlenmeyeceğim. Ayrıca neden boşanıyorum ki, hem..” derken kahkahalar cümlemi tamamlamama izin vermemişti. Hızlı bir şekilde kafamı kaldırıp valideme baktım. İçtenlikle kahkaha atıyordu. Ben şaşırmış bir vaziyette “-validemmm” dedim. Bu hali fazla mı dengesizdi.
Gülmekten akmış olan gözyaşlarını silerken “-demek şimdi kocan oldu. Hahah ilahi gevherhan” dedi. Ben ne olduğunu anlamaz bir surat ile “-evet ama şimdi ne oldu ben anlayamıyorum” dedim. Bu odaya fazla yabancı gelmiştim.
“-gel yanıma otur güzel kızım. Seni aydınlatayım” dedi. Anında itaat edip validemin yanına oturdum. Şaşkın şaşkın bakarken validem bir eli ile saçımı sıvazladı.
“-boşanmayacaksın elbet gevherhan ve kimseyle de yeniden evlenmeyeceksin.”
“-ama validem siz dün dediniz ki…”
“-biliyorum gevherhan bende oradaydım” demesine ikimizde gülerken validem devam etti. “-Aşkı bulacağını biliyordum güzel kızım. Bundan hiç şüphem yoktu. Ancak uğurlu Mehmed Bey fazla inatçı ve ödün vermezdi. Bu yüzden dün onu biraz kışkırtmak istedim.”
Valideme minnetle bakıp “-bu yüzdendi demek” dedim. validem tebessümle başını salladı. “-bakıyorum işe yaramış” demesine tüm dişerimi göstererek “-evet işe yaradı” dedim. Validem tekrar gülünce bende güldüm. Ancak merak ettiğim çok fazla şey vardı.
“-peki, validem Mehmedin beni sevdiğini nereden anladınız?”
Sonuçta mehmedin hemen bu boşanmayı kabul edip beni bırakma ihtimali çok yüksekti. Tabi beni seviyor olmasaydı…
Validem huzurlu bir nefes alıp “-aşla bakan gözleri nerede olsa tanırım” dedi. Ne yani mehmed bana aşla mı bakıyordu. Dün geceden sonra öyle bakıyordu ama ondan önce hep sinirle bakardı.
Tebessümle “-o hep kaşlarını çatar” dedim.
“-aksine gevherhan. Uğurlu mehmed sana öfkeyle değil aşla, sevgiyle bakıyordu. Ancak o kadar ödün vermez bir adamdı ki. Kendi bile bunu fark edemiyordu. Ben sadece fark etmesine biraz yardımcı oldum” dedi.
Bende zaferle “-ve dün patladı” dedim. Çocuklar gibi şendim. Boşanma ya da başka bir evlilik yoktu. Valideme binlerce kez teşekkür edip odadan çıktım. Sormak istediğim başka şeyler de vardı cevriye, şirin ve turahanın akıbeti gibi. Ancak şansımı fazla zorlamamalı ve her şeyimle kocama odaklanmalıydım. Bu işleri sonra halledecektim.
Düşünceli düşünceli ilerlerken mektubu düşünüyordum. Valideme ya da padişaha söylemeli miydim? Sefer çok tehlikeli sonraya ertelesek desem kabul ederler miydi? Zinhar etmezlerdi, en başta da mehmed karşı çıkardı. Bu sefere ne pahasına olursa olsun gidecekti. Tüm bu düşüncelerle boğuşurken has bahçeye çıkmış ve kocamla buluşmak için saniyeleri sayarken bir el ağzımı kapatmış ve ayaklarım yerden kesilmişti. Birinin kucağındaydım ve ağzım kapalı bir halde debeleniyordum. Korku tüm vücudumu ele geçirirken her zamanki gibi tüm kötü senaryoları sıralayıvermiştim.
“-şssst sakin ol güzelim.”
Mehmedin sesi ile debelenmeyi bırakmış ve rahatlamıştım. Elini ağzımdan çekerken hızlıca ona döndüm. Sahte bir sinirle “-az kalsın ruhum bedenimi terk edecekti” dedim. Kocam ise dizlerini ovuşturup “iyi tekme atıyorsun” dedi. Kocaman gülümseyip kocama yaklaştım. Onu öpecekken beni durdurdu. Yüzüm asılırken, mehmed çapkınca gülümsüyordu.
“- çok edepsizsiniz gevherhan sultan. Şu an bulunduğumuz yer sarayın bahçesi”
Kocam haklıydı. Şu an herkesin gelebileceği ve hatta birkaç cariyenin dolaştığı yerdeydik ve ben edepsizce kocamı öpecektim. Utanıp kızarırken birinin bizi böyle görmesi ihtimali içimi titretti. Mehmed’e hak verip ilerlemeye başladım. Burada öpemiyorsam başka yerde öperdim. Ne kadar öpersem öpeyim ona doyamıyordum. Ayrıca çok yakışıklı bir kocam vardı. Bunun tadını çıkarmak suç olmamalıydı.
Mehmedle biraz uzaklaştıktan sonra bir ağacın dibine oturduk. Mehmed sırtını ağaca dayarken ben mehmede dayanmıştım. Elimdeki papatyayla oynarken kocamda saçımla oynuyordu.
“-ne yani vaveylayı tepeden mi yuvarladın?”
Kocam bana hayatına dair bir sürü anılar anlatmaya başlamıştı. Bende zevkle ve heyecanla dinliyordum. Mehmed anlattıklarına verdiğim tepkiyi ilgiyle izliyor ve eğleniyordu. Çocukluğuna ve ailesine dair bazı üzücü şeyler de anlatmıştı. Ancak mehmedin hayatı macera doluydu. Korkusuzdu, cesurdu. Savaştan savaşa koşmuş, avlanmış ve avlamıştı. Yenilgiyi de zaferi de çok iyi biliyordu.
“- inatçı at gitmek istemeyince onu yuvarlamak zorunda kaldım. Her yer kum olduğu için de zarar görmemişti. Bunu sevdiğine bile eminim…”
Hayran hayran kocama bakarken kendi hayatımı düşündüm. Kocamın ki kadar olmasa da bende çeşitli maceralar yaşamıştım. Saraydan kaçtığım çok olmuştu mesela ya da mara sultanla uğraşmalarımda bir maceraydı. Allahtan kadın yaşının verdiği bir rahatsızlıkla elini eteğini her şeyden çekmişti.
“-ne düşünüyorsun”
İlgiyle her hareketimi inceleyen kocama gülümseyip “seni” dedim. Mehmed de çapkınca gülümseyerek beni kendine çekti. Dudaklarımız buluşurken içim de tarif edilemez bir his vardı. bu şekilde sevmeye ve sevilmeye alışık değildim. Tarif edilemez bir şeydi. Peki sonsuz mutluluk var mıydı??
Dudaklarımız ayrılırken kocamı bırakmadım ve alnımı alnına yasladım. Biraz burada kaldıktan sonra gözlerimiz buluştu.
“-bana bir söz vermeni istiyorum” dedim. Mehmed önce tepki vermedi ancak daha sonra başıyla onaylayınca devam ettim.
“-ne olursa olsun bana geri döneceksin”
Bu sözümle kocam burnunu burnuma yumuşak bir şekilde sürtüp gözlerimin içine baktı.
“-söz veriyorum sevgilim. Ne olursa olsun sana geri döneceğim. Seni asla bırakmayacağım”









Bir Osmanlı KlasiğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin