Aklım, kalbim hatta bütün organlarım durmuştu. Dudaklarım dışında…. Kaç dakikadır böyle öpüşüyorduk bilmiyorum, ugursuzun hiç durmaya niyeti yok gibiydi, benimde ona dur demeye
Sonunda kendini çeken o olmuştu. Gözlerim kapalı idi, vücudum ise uğursuzla iç içe geçmişti adeta. Kısa bir süreliğine alnını alnıma dayayıp geri çekti. Bende yavaş yavaş gözlerimi aralayıp saniyeler önce deli gibi öpüştüğüm kocama baktım. İkimizde berbat bir halde çamura bulanmıştık ama yinede bu beni rahatsız etmemişti. Aksine çok mutlu hissediyordum. Nasıl desem adeta uçuyordum. Hiç yaşamadığım bir duyguydu, o yüzden adlandıramıyordum bile. Bir süre öylece kalakalmışken kocam aniden uzaklaştı benden, yüzünü sıvazladı, oflamaya puflamaya başladı. Pişman olmuş gibiydi sanki. Bu düşüncenin kalbimi çıtırdattığını duyabilirsiniz. Yüzüm onun hareketleri ile düşerken, uğursuz kalbimin parçalanacağı şu sözleri söyledi:
“- bana dayanamayacağını biliyordum. Zira hiçbir kadın karşımda duramaz”
Ne yani, beni denemek için mi öpmüştü, herhangi bir kızı öper gibi mi öpmüştü, kalbinde bana dair hiçbir duygu kırıntısı yok muydu? Kaç kadınla birlikte oldu ki bu,
“-ne yani birçok kez kadınlarla mı öpüştün?”
Sinirli bir şekilde söylediğim bu söz, o kadar saçma ve anlamsızdı ki, yerin dibine girmek istiyordum. Allah’ını seven kazma kürek alsın mezarımı kazsın. Beni aşağılar gibi sıradan kadınlara benzetip öpmüş, birde üstüne tiksinir gibi bir hal almış benim dediğime bak.
Uğursuz pis öküz dana bana doğru sokulup gözlerimin içine bakarak :”-sadece öpüşmek mi??? Benim gibi bir adam daha fazlasını ister” diyerek kıs kıs gülmeye başladı. O güldükçe ben parçalanıyordum adeta. Neler oluyor bana, neden böyle hissediyordum inanın hiç bilmiyorum. Kocamın dokunduğu bütün kadınları parçalamak istiyordum sanki. Gözlerim ise kızarmış, ağlamak istiyorlardı. Bende istiyordum, hemde hünküre hünküre. Sadece rahatlamak için tabi. Başka bir sebebi yok.
“- sakın beni diğer kızlarla karıştırmaya kalkma. Seni pişman ederim. Bu olay bir daha tekrarlanmayacak. Bir daha asla bana dokunamayacaksın”
Aklımdan gelen sinyal ile konuşan ağzımı bir güzel selamlıyor, tebrik ediyordum. Zira böyle bir sözü kalbimden beklemek aptalca olurdu. Ağlamaklı duygumu bastırarak yerine sinir öfke nefret her türlü kusmuk şeylerle kendimi doldurdum. Ama hala ilk öpücüğümün etkisi tüm vücudumdaydı.
Uğursuz ise üstünü temizlemeye çalışıyor, bana hiç bakmıyordu. En son ellerini birbirine vurunca biraz ürkmüş bir adım geri gitmiştim.
“-onu bana değil, kendine söyle gevherhan sultan, zinhar bir daha bana karşılık verme, yoksa bu işin sonu senin için başka yerlerde biter”
Sinirimden refleks olarak hızlı bir şekilde elimi kaldırmış ve uğursuzun suratına bir güzel geçirmiştim. İnşallah yüzü çok acımıştır. Zira benim tüm parmaklarım kırıldı.
“küstah” dedim sadece. Evet sadece ve sadece küstah deyip hızlı bir şekilde odama ışınlandım. Sarayda beni bu halde görenler içlerine kaçmış dillerini çıkarmakla meşgul oluyorlardı. Benim kızlarda arkamdan koşturup “-sultanım, iyi misiniz, bir şey mi oldu” diye diye odama kadar geldik. Son sürat üstümdekilerden kurtuldum.
“-hemen hamamı hazırlayın” dedim. Sinirim üst zirvedeydi.demek başka kadınlar haaa.. üffff banane ondan, kiminle ne haltı yerse yesin
“-sultanım, korkutmayın bizi bir şey mi oldu”
Şirinin söylediği bu sözle, tırnaklarımı kemirdiğimi fark ettim. Sahte bir gülümseme suratıma yerleştirdim. Tabi becerebildiysem
“-merak etmeyin kızlar bir sorun yok. Yürürken ayağım takıldı, yere düştüm”
“- bir yerinize bir şey oldu mu sultanım” diyerekten vücudumu incelemeye koyuldular. Herhangi bir yara bulmayınca derin nefes alıp yüzüme odaklandılar.
“-gördünüz mü bakın, hiç bir şeyim yok. Yıkansam daha iyi olacak”
Ben sözlerimi söyleyerek odamda bulunan hamama doğru ilerlerken kızlardan çıt çıkmadı. Suyu bütün vücudumla buluştururken kızların hala odada olup konuştuklarını duydum.
“-siz gidin artık, ne konuşuyorsunuz orda”
Kızlar anlık kıkırdarken, şirin şımarık bir kız çocugu gibi
“-dudağınızdaki morluğu nasıl kapatırız onu istişare ediyorduk sultanım” dedi. söylediği söz ile hamam taşından fırlar adım küçük aynamı elime aldım. Tüm çığlığım yankılanırken Oooo lanet olsunnnnnnn diye gürledim. Dudaklarım mosmordu. Kızlar ise bana bakıp kıkırdıyordu.
“-kesin gülmeyi, ne yapacağım şimdi ben, rezil oldum herkese” ağlamaklı sesim ve iç çekişlerim kaderimeydi.
“-merak etmeyin sultanım, hemen bir gül goncası ve hibiscusu havanda döver dudaklarınıza süreriz. Morluklar belli bile olmaz”
Dahice bulunan bu tarife aylar boyu dua edeceğim. Zira burada kadınlar dudaklarına ve yüzlerine bu karışımı sürerlerdi. Daha güzel ve zarif göründükleri de aşikardı. Benim hiç bulaşmadığım bu tarife artık bulaşma zamanım gelmişti anlaşılan.
“-neyse sultanım daha fazla böyle kalmayın da biran evvel yıkanıp çıkın, bizde karışımı hazırlayıp getirelim”
“tamam tamam çabuk olun ama” diyerek süratle yıkanıp, dişlerimi, dilimi, küçük dilimi, damaklarımı bir güzel temizleyip hamamdan çıkıverdim çıkmasına da çıkmaz olaydım. Uğursuz karşımda ben havluya sarılmış yarı çıplak bir vaziyette…
Üst dudağını alay eder gibi kıvırıp vücuduma bakıyordu. Gözleri renk mi değiştirdi. Sanki daha koyu gibi, neler düşünüyorsun gevherhan, ırz-ı namusun tehlikede şuan
“-bu kadar aceleci olma karıcığım. Daha beraber geçireceğimiz çok uzun yıllar var”
Uğursuzun üstüme doğru gelip söylediği sözler ile yatağa oturuvermiştim. Hemen ayağa kalkıp kaşlarımı çatarak “-ne zaman akıllanacaksın acaba uğursuz bey, ben asla senin olmayacağım”
Evet olmayacaktım. Bana dokunmasa izin vermeyecektim. Hele ki bugünki aşağılanmadan sonra asla.
Uğursuz ise sözlerim ile kaşlarını çattı. Yüzünü bana doğru eğerek dişlerinin arasından “- benden başkasını aklından bile geçirme” diyerek hamama doğru ilerledi. Ben ise onun gitmesiyle rahatlamış söylediği anlamsız sözlerinin üstünde durmadan bir çırpıda üstümü giyivermiştim. Elim ile dudaklarımı kapatarak odadan çıkıp kızları aramaya koyuldum. Şükür ki çok uğraşmamış, koridorda karşılaşmıştık. Hemencicik dudaklarıma kızların hazırladığı karışımdan sürdüm. Eskisinden daha kırmızımsı bir hal alan dolgun dudaklarıma bayıldım doğrusu.
Bu günü o kadar unutmak istiyordum ki ama neredeyse imkânsızdı. Kızlarada anlatamıyordum. Zira onlar beni normal evliler gibi zannediyorlardı. İçim kabarmıştı doğrusu. İntikam, nefret hırsı her yerimi dolduruyordu. Tabi bir de tanımlandıramadığım bir başka duygu daha. Aklımda sadece ilk öpücüğüm vardı. tabii bunun hoşlanmadığım bir adamdan da olması ayrı bir trajediydi. Daha fazla bu düşüncelerle boğuşmak istemediğimden uğursuz işini sonraya bıraktım. Zira bugün üstümdeki kederi atmaya ihtiyacım vardı. bu saraydan uzun süre dışarı çıkamayacağımı bildiğim için has bahçede, yemyeşil ağaçların arasında dolaşmaya başladım. Kızlarda biraz bana eşlik etseler de şu an gerçekten yalnız kalmaya ihtiyacım olduğundan güç bela onları yolladım. Uzun uzun yürüdüm. Derin derin nefesler aldım. İçimi bir huzur bir ağlama duygusu doluverdi. Hala bu denli aşağılanmayı sindiremiyordum. Daha fazla dayanamadım ve bir ağacın dibine oturup dizlerime gömülerek usul usul ağlamaya başladım. Biri görse yanmıştım. Ama kimsenin bahçenin bu denli uzağına gelmezdi.
Tabi erken konuşmuşum. “-böyle ağlamak size hiç yakışmıyor”
Tanıdık gelen bu ses tınısı, ağlamamı durdurmuş, ani bir hareketle ayağa fırlamama sebep olmuştu. Evet ben bu sesi de, yüzü de çok iyi tanıyordum. Gözlerimin içi ve yüzüm gülerek
“Turahan Bey” deyiverdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Osmanlı Klasiği
Historical FictionCihan İmparatoru Fatih Sultan Mehmed'in tek kızı gevherhan sultan, sarayın disiplinli yaşamından sıkılmış bir genç kız iki erkek; birisi fatih sultan Mehmedin fedaisi yakışıklı, kadın ruhundan anlayan Turahan bey; diğer yanda Fatih sultan Mehmede sa...