gevherhan 10

643 33 3
                                    

Uuuu uğurrrrluuu mehmehmed mi dedi o, bu nasıl kader Allah’ım
“-güllüşah hatun iyi misin?
İyi miyim, tabii ki de değildim, düşmanıma el uzatıp onunla ata binmiş, onunla gitmiştim.kaç gündür dalgasını geçtiğim adam şimdi dimdik karşımdaydı. İyi değilim hem de hiç…. Ben hala dumur olmuş bir şekilde düşmanıma bakarken bir anda omuzlarımdan tutup sarsmaya başladı. Ağzımdan çıkan kelimeler ise sadece “dokunma bana” olmuştu. uğurlu mehmed bana anlamaz gözlerle bakarken sesimin çıktığı son ayarda bağırdım.
“dokunma bana, çek ellerini”
Bağırmam karşısında ellerini hızla çekip, kaşlarını derinden çatmaya başladı. Gözlerini ise benden hiç çekmedi. Bir süre öfke ile birbirimize bakıp, daha fazla bu eziyete dayanamayıp hışımla oturduğum yerden kalktım. Üstümü düzeltip, tıpkı onun gibi kaşlarımı çatıp, başımı dikleştirdim.
“kim olduğumu biliyorsun” dedi tok bir sesle, öfkeli görünüyordu, zira yumruğunu sıkmakla açıkça belli etmişti.
“-düşmanımsın” dedim. Adeta iğrenir bir şekilde… kaşları çatık, gözleri koyulaşmış bir şekilde “git buradan” dedi sadece.. elbette gidecektim, düşmanımın yanında yerim yoktu benim. On iki bin askerimizi pusuya düşürmüş katletmişti. Düşündükçe kinim daha da arttı, kendimi tutamayıp hepsini kustum.
“-sen ne cüretle Osmanlı topraklarına ayak basarsın, asıl sen defolup git imparatorluğumdan. Onlarca askerimizi katlettikten sonra ne yüzle buradasın, korkak adi heifin tekisin” ben hiç susmayacak gibi sözlerimi sıralarken bir anda kolumdan tutmuş beni nehrin içine atmıştı.  Nehrin derin olmayışı ile kendimi kontrol edebilmiş ancak nehre atılmanın şokunu üstümden atamamıştım..her yerim su ile bütünleşip saçlarım önüme düşerken öfkeden delirmek üzereydim.
“sözlerine dikkat et hatun, savaşı ne zannediyorsun sen karşılıklı oturulup yemek yenildiğini falan mı? Savaşta insanlar ölür, bir taraf kazanır bir taraf kaybeder, herkes ülkesi için elinden geleni yapar. Bende bana düşen vazifeyi yapıp ölümüne savaştım.”
Ellerimle yüzüme yapışmış olan saçımı geriye iteleyip, işaret parmağımı ona doğra uzattım”
“ve kaybettiniz,” dedim gururla öfke birbirine girmiş bir halde
O ise tavından hiç ödün vermeden atına doğru hareket etti. Atına bindi ve bana bakıp “ ya bu hayatta akıllı olur yaşarsın, ya da senin gibi aptal olur ölüme mahkûm olursun”
Sözlerini söyleyip süratle yanımdan ayrılmıştı. Nerde bile olduğu bilmeden sinirle nehirden çıkıp düştüm saray yollarına, az mı gittim uz mu gittim bilmem ama nihayetinde turahan beyi bulmuştum, ya da o beni buldu. Yorgunluktan her yerim kırılırken bayılmak üzere olduğum gerçeğine direniyordum. Beni görünce telaşlı ama hızlı bir şekilde yanıma geldi. Daha fazla direnemeyip kendini turahanın bedenine bırakmıştım. Beni kucaklarken yarı açık gözlerimle onu izliyordum. Korkmuş gibiydi sanki, ya da bana öyle geldi bilemiyorum. Beni yavaş bir şekilde ata bindirip kendide yerini alırken saraya doğru yol aldık. Atın sürati rüzgarın bedenimle oynaşmasını izin vererek üşümeme sebebiyet veriyordu. Üstümün ıslak oluşu da hiç yardımcı olmamıştı..  Saraya yaklaştığımızda turahanı durdurmak istedim, ancak kolumu bile kaldıracak halim yoktu. Saraydan bu şekilde girmem ise felaketim olurdu. Bütün bu strese dayanamayıp beni kucaklayan karanlığa teslim olmayı seçtim. Şimdilik en kolayı buydu.
-------------------------------
“ateşi çok yükselirse söylediğim bitkileri kaynatıp içmesini sağlayın sultanım, sık sıkta vücudunu ıslak bez ile silin”
“sağolasın nurbanu hatun”
-------------------------------   
Validemin hekim kadınla konuştuklarını işitiyor ancak bir türlü kendime gelemiyordum. Zoraki gözlerimi araladığımda başucumda şirin ve Cüneyt ağa vardı. Az ileride annem ile cevriye bir şey konuşuyorlarken validemin cevriyeye attığı tokat ile şok yaşayıp halsiz bir halde “validem” diyebildim. Şirin sesimi duyunca sevinçle “uyandı sultanım uyandı” dedi. Hepsi birden başıma üşüştü, benim gözlerim ise cevriyeyi arıyordu. Uzaktan kısa bir süre bana bakıp odadan çıktı. Valideme dönüp çıkmayan sesimi zorlayarak “neden validem neden” dedim. Validem saçlarımı okşayıp, elini alnıma koydu.
“bunları sonra konuşuruz hele bir iyileş “
validemin sesindeki kızgınlık gözümden kaçmamıştı. Başımı bir şirine bir Cüneyt ağa ya çevirdim. Başlarını öne eğmiş mahcup bir şekilde bekliyorlardı. Tam birkaç kelam edecekken validem şirin ile Cüneyt ağayı resmen odadan kovdu. Hiç itiraz etmeden odadan giderlerken odaya hiç tanımadığım iki hatun girmişti.
“bundan sonra seninle kiraz hatun ile canfeda hatun ilgilenecek”
Duyduklarım tüm dengemi alt üst ederken itiraz etmek için hafif doğrulmaya çalıştım. Validem yaklaşıp omuzlarımdan tutarak beni geri yatırıp engellemeye çalıştı.. Direnmeye ise mecalim yoktu. 
“nefesini boşa yorma gevherhan, bunları da düşünme, bir an önce sağlığına kavuş “
Kılıç kadar keskin bu sözler beynime hafif bir çizik atarken validemin söylediğinin aksine daha çok düşünmeye başladım. Bir an önce toparlansam iyi olacaktı.
-------------------- 
Tam tamına bir hafta olmuştu, ancak ne şirin ne Cüneyt ne de cevriyeyi görebilmiştim. Dilleri olup da kullanmayan bu iki hatunla oda da kısıla kalmıştım. Arada yanıma validem gelir ateşimi kontrol eder hafif kaşlarını çatar hafif ağlamaklı olur giderdi. Bir arada beyazıd ve Mustafa ağabeylerim gelmişti. Biraz olsun beni güldürmeyi başarıp, moralimi düzeltmişlerdi. Onun dışında içmediğim şifalı bitki, tatmadığım yemekler kalmamıştı. Son günlere doğru kendimi daha iyi hissetmiş, bundan ötürü cevriyelere ne olduğunu soruşturmak istiyor, merakıma yenik düşüyordum. Yatağımdan kalkar kalkmaz kiraz hatun önüme durdu. Hiçbir şey demeden öylece karşımda dikiliyordu. Bir süre konuşmasını bekledim. Bir şey demeyince sinirlenmiş hatunun bedenini pas geçip kapıya doğru yönelmiştim. Hatun tekrar önüme durunca öfkeyle:
“-çekil hatun” dedim.
“-olmaz sultanım, odanızdan çıkmanız yasak”
Yasak kelimesine takılmadan, Hafif bir histerik gülme ile birlikte “çekilsene hatun” diye bağırdım.
Sesimin yüksekliği hatunu yerinden oynatmaya yetmemiş bir de canfeda hatun gelip kapıya siper olmuştu.
“-affedin sultanım, biz de emir kuluyuz”
“-kim verdi bu emri” sesime hâkim olamıyor hatunlara doğru bağırıyordum. Hatunlar başları önde gayet sakin bir şekilde “valideniz gülbahar sultan” demeleri üzerine geriye doğru sendelemekten kendimi alıkoyamadım. Yatağıma doğru yürüyüp oturunca kafamı toplamaya çalıştım. Validem böyle bir emri neden verirdi ki
“-cevriye hatunu çağırın bana”
Hatunlar söylediklerim karşısında sessizliğini korurken bilerek beni çıldırtmak için çabaladıklarından şüphe duymaya başlamıştım. Var gücümle “duymadınız mı cevriyeyi çağırın bana” diye adeta kükremdim. O sırada odama validem girdi.  Yanıma gelip telaşlı bir hal ile  “gevherhan iyi misin, ateşin mi var?
Ellerini yüzümde dolaştırıyor ateşimi ölçmek istiyordu. Sinirle oturduğum yerden kalkıp validemin ellerinden kurtulup karşısına dikildim. Artık sorularıma cevap bekliyordum. Sakin bir şekilde “cevriye, şirin, Cüneyt hepsi nerde, neden yanıma gelmediler?”
Validem sorduğum soru üzerine kalkıp bana bakmaya başladı. Gözlerimiz birbirimizin ne düşündüğünü çözmeye çalışırken validem pes edip gözlerini benden çekmiş ve hatunlara gitmelerini söylemişti. Hatunlar odadan çıktıktan sonra validem şark köşesine doğru ilerleyip oturmuş bana da oturmamı söylemişti. Validemin yanına oturmuş vücudumu tamamıyla ona döndürmüş dinleme pozisyonuna geçmiş validemin dudaklarına bakıyordum. Artık birileri konuşsun, neler olup bittiğini anlatsın istiyordum. Zira fazlasıyla bilinmemezlik etrafımı sarmış, beni bunaltmıştı.
“iyisin değil mi güzel kızım” öncekine nazaran daha şevkatli ses tonu beni yumuşatmaya yetmiş başımla iyi olduğumu onaylamış hafif de tebessüm etmiştim.  Validem ise derin bir nefes alıp
“ cevriye ile şirin başka bir sultanın emrine verildiler. Bundan böyle sana …”
Validemin sözlerini tamamlamasına izin vermeden ayağa fırlamış “olmaz” diye reddetmiştim. Olmazdı, olamazdı, cevriye ile şirin benim ailemden biri gibiydiler. Saraydaki tek sırdaşlarım, tek dostlarımdı. Onlarsız bu saray sonu gözükmeyen karanlık bir kuyuydu benim için…
“sakin ol gevherhan, gel yanıma otur, sözlerim daha bitmedi”
Validemi dinlemeye hiç niyetim yoktu. Bir an önce cevriye ile şirini yanıma aldıracaktım. Canoşun akıbeti ne oldu diye düşünürken, düşüncelerimi dile getirmekten çekinmedim.
“peki Cüneyt ağa”
“o hala haremle sorumlu”
“tamam o zaman cevriye ile şirine haber edelim gelsinler, onlarla konuşmak istiyorum”
Ben cevriye ve şirin diye diretirken validem yüksek ve katı bir ses tonuyla “katiyen olmaz” diye bağırdı. Ben bu bağırış karşısında suskunluğumu korumayı seçmiş valideme baka kalmıştım. Validem ise sinirlerini kontrol etmek istercesine gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Ben kalktığım yere geri otururken yumuşak bir şekilde “-peki kimin hizmetindeler”
Validem ayakta kalmayı tercih ederken bana bakmadan “mara sultanın” dedi. ben birden ayağa kalkıp öfkelenme vakası yaşarken bu sefer validem sakinliğini korumuştu.
“ – korkunç bir rüyada olmalıyım, evet evet bu bir rüya olsa gerek”
Sözlerim karşısında validem koluma bir çimdik atıp acıdan bağırmama sebep olurken “rüya değil “demeyi ihmal etmemesine gülsem mi ağlasam mı bilemedim.  “-buna katiyen izin vermem validem bilesiniz önümde kimse duramaz”
Ben şark köşesini arşınlayıp, kapıya doğru yönelirken validemin sözleri ile olduğum yere çivilenmiştim.
“yeter artık gevherhan, saraydan kaçıp, meydana indiğini, kaçırıldığını her şeyi biliyorum, elbette ki bu yaptıklarının bir cezası olacaktı”
Bir an başım dönmüş, tüm duyguları aynı anda yaşamış ne diyeceğimi ne yapacağımı şaşırmıştım. Korku, endişe, panik, sevinç,hüzün hepsi yüklenmişi omuzlarıma… valideme dönüp “ o zaman beni cezalandır, onları rahat bırak, hiçbir suçları yok” dedim hayret edici bir cesaretle
Validem inanamaz gözlerle bakıp küçük bir destur çekmişti. Yanıma gelip gözlerini kızarmış gözlerime dikti. Seri bir şekilde konuşmaya başladı.
“senin kadar onlar da suçlu, senin cezan ise çoktan onaydan geçti. “
Cevriyesiz,şirinsiz bu odaya kapalı olmak yetmemişti anlaşılan
“nedir bana reva görülen bu ceza”
Daha başıma ne gelebilirdi ki derken validemin ağzından dökülen her kelime ölüm fermanıma defalarca damgasını vurmasına sebep olmuştu.
“-uzun hasan’ın ikinci oğlu uğurlu mehmed ile evleniyorsun”

Bir Osmanlı KlasiğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin