zifaf

763 29 11
                                    

Uğursuza yapışık bir halde söylediklerini düşünüyordum. Daha çok bedenime yamuk demesini
“-tamam mı, anlaştık mı?”
Beni yavaş yavaş bırakıp, söyleyeceklerimi bekliyordu. Ben ise tuhaf hissediyordum. Bana dokunmayacaktı ve bu evlilik ilerde son bulacaktı. Tam da benim istediğim gibi, ancak evliliği istemediğini ondan duymak tuhaf gelmişti. Kendine gel gevherhan ne diyorsun.
“-tamam, anlaştık, ama önce ben seninle evlenmek istemedim”
Son cümlemi hangi akla hizmet söyledim bilemezken, uğursuz gözlerini devirerek kapıyı açtı. Kapının açılmasıyla şirin, cevriye ve canoş yere kapaklandılar. Uğursuz hiç aldırmadan ilerlerken ben kızgın gözlerle bakarak “-çok ayıp, kapımı dinliyorsunuz” dedim.
Ben sözlerimi söylerken üçü birden ayağa kalktılar, bana hayalet görmüş gibi bakmaları garibe gitmiş ve onlara doğru bir adım atmıştım. Benim adımıma karşılık hayrete düşmüş gözlerle iki adım gerilediler.
“- ne oldu?” demekten kendimi alıkoyamazken cevriye titreyen eli ile beni işaret edip “-içerde ne oldu” dedi.  Ben kafamı sağa sola anlamamış bir şekilde çevirirken şirin bir adım öne çıkıp işaret parmağı ile nikahımızın kıyıldığı odayı göstererek “-orda mı şey oldu”  derken ben hala hiçbir şey anlamamış olmama sinirlenerek olduğum yerde zıplayarak “-off ne diyorsunuz ya hiçbir şey anlamadım” dedim.
Üçü birden saf tutup başlarını hindi gibi öne çıkararak “-zifaf” dediler soğuk bir rüzgârın esmesi gibi
Ben ise kızarıp ağzımın” O” şeklini alıp hayret etmekle kalakalmıştım. Cüneyt ağa “-biliyordum olmuş bitmiş, saça başa baksana nasıl dağılmış, uğurlu mehmed beyimin de kaftanı kırışmıştı.”
Ağzım o kadar açılmıştı ki yüz felci geçirebilirdim. Bu denli utanmamış, bu denli hayrette kalmamıştım. Hepsi bir ağızdan konuşmaya başlayınca daha fazla dayanamadım. “-aaaaaaa yeter susun öyle bir şey olmadı” diyerek dağıldığını bilmediğim saçlarımı düzeltmeye çalıştım.
“-o zaman niye kızardınız sultanım” deyince şirin ben cevriye ye bakıp “-cimcikleşme serbest” dedim ve arkada çığlık çığlığa kalan şirini bırakıp uğursuzu aramaya başladım. Zira babamın yanına gidip tebriklerini almalıydık, arayışımın çok sürmemesine şükür edip uğursuzu babamın kapısında beklerken buldum.  Kollarını birleştirmiş duvara yaşlanış tavana bakıyordu. Beni görünce doğrulup “-bekletilmeyi sevmem gevherhan sultan” demesine dil çıkarıp onu pas geçtim ve padişahın tebriklerini almak için kapıyı tıklattım. Babamın bizi içeri buyur etmesiyle hızlı bir şekilde odaya girdim. Uğursuzda hemen yanımda yerini aldı. Validemle, babam gayet keyifli hoş sohbet idiler. Buna sevinsem de kendime üzülüyordum. Validemin babama nasıl âşık olduğunu bilmeyen yoktu. Keşke bende âşık olduğum bir adamla evlenebilseydim.  Neyse artık tam bir saat boyunca sohbet etmiştik, babam bir ara uğursuz ile bir köşede konuşurken ben validem ile balkonda oturuyorduk. Konuşmalar bitince de izin isteyip uğursuzla beraber çıktık. Uğursuz önde ben arkada yürürken yorulmuş bir halde “-benim çok uykum var” dedim. Uğursuz bir anda durup bana baktı. “-gece daha yeni başlıyor ne uykusu bu” resmen beni deli etmek için söylüyordu. Başarıyordu da az kalmıştı delirmeme… Kısa bir “peh” deyip yanına kadar gittim. Biraz yakın durarak “hem sana dokunmam diyorsun, hem de sapıkça imalarda bulunuyorsun,  yemezler bana dokunmak istemediğini biliyorum”
Zafer kazanmış bir eda ile ilerlemeye çalışırken yine kolumdan tutup beni kendine çekti. Buna alışmış olmam ise ayrı bir trajediydi. Yüzüme hafif eğilince heyecanlanmış bir hıçkırık dudaklarımdan firar etmişti. Uğursuz hıçkırığım ile dudağını kıvırırken “-ben bir erkeğim sultanım, ne yapacağım belli olmaz kendini kollasanız iyi edersiniz” sözlerini söyleyip kolumu bırakmış ve beni arkada bırakarak ilerlemeye başlamıştı.  Kalbim kan pompalamayı bırakıp, beynim düşünmek istemezken bacaklarım en yakın çıkışa gitmek istiyordu. Zira bu sarayda durmam bedenim ve ruhum için tehlike arz ediyordu. Şükürler olsun ki o ara cevriye koşarak gelmiş “-sultanım burada ne yapıyorsunuz, uğurlu mehmed bey odaya geçtiler, çabuk olun” dedi. Bu kız ne diyor böyle diye düşünürken aklıma gelen düşünce ile dudağımı ısırıp “-odaya derken, aynı odada mı kalacağız” çok saçma bir soru sorduğumun sonradan farkına varmışım lakin cevriye alay etme fırsatını kaçırmamıştı. “-sultanım siz bir saat önce evlendiniz ya , hani imam kıydıya nikahınızı, hani sizde …” cevriyenin daha fazla hani demesine dayanamazdım.
“-uff tamam cevriye anladık. Hangi odaya gideceğim ben şimdi, ah benim güzel yatağım beni özler o ama ya, kendi odama gitsem olmaz mı?“
“-olmaz sultanım, en iyisi ben size eşlik edeyim, zira kafanız balon olup uçmuş durumda”
Cevriye beni sarayın en muhteşem manzaralı odasına götürürken heyecanım doruk yapmış terlemeye başlamıştım. Dokunmazdı demi, bir şey yapmazdı, yok yok anlaşma yaptın gevherhan bir şey olmaz korkma… kendi kendimi teselli ederken odama kadar gelmişiz, cevriye bana şans dileyip giderken  kedi gibi masum gözlerimle “gitme” demem bile işe yaramamıştı. Ardı ardına küfürler edip rahatlamaya çalıştım. Gazan mübarek olsun gevherhan demiş ve kapıyı hızla açıp hiç odaya bakmadan hızla kapatmıştım. İçimden dua edip arkamı döndüm, dönmesine ama gözlerim kapalı döndüm. Kulaklarımı öne çıkarıp dinlemeye başladım. Şu halimi kim görse “yazık aklından zoru var herhalde” derdi. Duyduğum tek şey ise ayak sesleriydi. Ne yapıyor bu adam demeye kalmadan ayak sesleri biraz daha yakınlaşmaya başladı. Biraz daha biraz daha
“-dengesiz gibi davranmayı bıraksan daha kolay olur her şey senin için”
Bak işte yine bana dengesiz demişti. Sinirlerim tavan yaparken işaret parmağımı kaldırıp hızla ve sinirle gözlerimi açtım. Söyleyeceklerim dişlerime takılıp, oradan dilimle oynaşırken ben şok olmuş bir vaziyette kalakaldım. Kaldırdığım elim uğursuzun çıplak tenine demiş, gözlerim ise o çıplak bedeni beğeni ile süzmekle meşgul olurken, kalbim hız koşusuna katılmıştı. Tek tebrik ettiğim organım beynim olmuştu, zira “-kaç, koş, uzaklaş, aklını başına topla” demekten başka bir şey yapmıyordu. Bir ara beynimi ödüllendirmeliydim. Uğursuz benim şok olmuş halime bakıp gülünce kendime geldim ve elimi indirdim. Ancak gözlerim kapanmak istemiyordu. Bugün neyiniz var sizin, bozulacak zamanı buldunuz.
“-ağzını kapat istersen, salyaların yeri pisletiyor” pişkin pişkin dediği bu sözler üzerine arkasını dönüp yatağa doğru hareket etmişti. Ben ise sırtının muhteşemliğini izlemekle meşguldüm. Yatağa uzanıp, bir kolunu kafasının altına almış düşünüyordu. Üstünün hala çıplak olması işimi zorlaştırırken yatağa doğru korkarak yaklaşıp “-çıplak mı uyuyacaksın, hem de benimle aynı yatakta” şapşik gibi bir soru sorduğuma pişman olurken uğursuz kafasını bana çevirip”-senin için bir sorun teşkil ettiğini zannetmiyorum, ben kendim için endişeliyim. Gözleri ile beni yiyen, kim biler gece yarısı ne haller eder” uğursuz bunları söylerken bir adet tükürük küçük dilime tutunmuş sallanıyor ve ciğerimi dışarı atmak istercesine öksürmeme sebebiyet veriyordu.  Öksürmeme sebep olan uğursuz ise gülüyor alay ediyordu. Onu mutlu etmemek adına öksürüğümü sakinleştirip yumruklarımı sıktım. İçimden sakin ol kelimesini bilmem kaçıncı kez söyledikten sonra hodri meydan diyerek “-merak etmeyesin uğursuz beyefendi, sana dokunmak için insanda mide olmaması lazım, ama üzgünüm ki bende mide denen şeyden var.”  İlerleyerek söylediğim bu sözler uğursuzun kaşlarının hafif çatılmasına sebep olmuş ve doğrularak “-bunu o gözlerine de anlatabilsen keşke,” demesi gözlerimi yerinden sökmek için sebepti. O lafları uğursuza yedirmek adına vücudumu sergilemeye karar verdim. Son söylediklerine omuzlarımı sallayıp umursamıyorum pozu verirken yatağın tam karşısına geçip önce başımdaki tacı çıkarttım, yavaş yavaş elbisemin yan kısmındaki fermuarı indirmeye başladım. Aklınıza bile gelmesin elbisemi çıkartmayacaktım. O kadar cesaretim yoktu. Sadece uğursuzun biraz olsun şok olmasını istiyordum. Böylece onunla alay edebilecektim. Ancak ben fermuarımı indirdikçe uğursuzdan ne ses ne de bir hareket vardı. Sinirlenip fermuarımı sonuna kadar indirdim. Tenimin bir kısmı açığa çıkarken uğursuzun tepkisini görmek için kafamı kaldırdım. Koyulaşmış gözlerle beni izliyordu.  “-tehlikeli oynuyorsun” dedi. Zafer çanları çalın lütfen bu gece gevherhan sultan için çalın diye içimden çığlık atarken alay etmek için ağzımı açtım. “- hıhh bana diyene bakın, gözlerinle yiyip bitirdin” dedim. İçim bir garip olsa da acayip eğleniyordum yani, keyfime diyecek yokken yataktan zıplayan uğursuz bana doğru gelmeye başladı. işte yine başlıyorduk… Korkup geriye doğru yürürken pardon zamanı geriye alabiliyor muyuz diyebileceğim birilerini arıyordum. Benim bu saçma düşüncelerim beynime yayılırken uğursuz bir anda çıplak bedeni ile beni kucaklamıştı. Çığlık çığlığa “bırak beni, ne yapıyorsun” feryatlarımı ardı ardına sıralıyordum. Beni dinleyen var mıydı? tabii ki de yoktu buda soru mu?
Hayvanat beni yatağa fırlatmış sırtımın yumuş yatakla buluşmasına vesile olmuştu. Buraya kadar gayet iyiyken üstüme çıkıp kollarımı yukarıda birleştirmesi havale geçirmeme davetiye çıkartıyordu. Her yeri her yerimdeydi sanki ıyyy midem
“-madem oyun istiyorsun o zaman oynayalım”  uuuuuvvv fazla ürkütücü söyledi sanki
“-ben oyun oynamayı bilmem bırak beni lütfen”
“-ha şimdi lütfen oldu, nerde o asi, dik başlı kız”
İyiden iyiye korkuyor, ağlamaklı oluyordum. Vücuduma iyice baskı yapıyor, koyulaşmış gözlerini gözlerime sokarcasına bakıyordu.
“- lütfen korkuyorum bırak beni”
Ağladım ağlayacaktım şimdi.
Yavaş yavaş dudaklarıma doğru eğilmeye başladı. Ben ise tepinmeye başladım “bırak” nidalarım hiç bir fayda vermezken çırpınışlarımın da hiçbir işe yaramaması cabası idi. Yaklaştıkça yaklaşıyordu. Kafamı sağa sola çevirip engellemeye çalışıyordum. Bu seferde boşta kalan eliyle kafamı tutup sabitledi. Arık bende pes etmiş gözlerimi kapatmış gelecek olan darbeyi bekliyordum. Gözlerimden akan yaşlarda yastığı ıslatmaya başlamıştı. Bir süre öylece kaldıktan sonra kulağıma şu sözleri fısıldadı. “-benimle oyun oynama gevherhan zararlı çıkan sen olursun” dedikten sonra üstümden kalkmış vücudumu serbest bırakıp yanıma devrilmişti.  Hemen yataktan zıplayıp kalkmıştım ne konuşacak dermanım ne de tepki gösterecek cesaretim vardı. Bugün bu odadan sağ çıkarsam unutturmayın kurban keseceğim.
Beyaz ipek geceliğimi elime alıp, uğursuzun arkasını dönüp yatmasını fırsat bilerek bir çırpıda üstümü çıkarıp geceliğimi giydim.  Uğursuz biraz hareketlense de arkasına dönmemiş ses etmemişti. Oda da bir oyana bir bu yana dönerken nereye yatacağım konusunu kendi içimde istişare ediyordum. Şark köşesi fazla rahatsızdı oraya yatamazdım, yatağa ise tövbe daha yatmam, yer çok soğuk ne yapsam ki demeye kalmadan bay uğursuz dile geldi.
“-yeter artık bir o yana bir bu yana ne rahatsız kadınsın sen, kıvrıl işte yanıma sabaha çok işimiz var”
“-tövbe daha yanına yatmam, ne yapacağın belli olmuyor senin”
Vücudum yumuşacık sıcacık yatağa yatmak istese de gururum bunu reddediyordu. Tekrar bir o yana bir bu yana derken, uğursuz yattığı yerden doğrulmuş oflayarak “-ya güzellikle yatarsın ya da zorla seçim senin” dedi.
Zorla sözcüğü benim için yetmişti, “-tamam, zora ne hacet güzellikle yatarım” dedim demesine ama nasıl yatacaktım. Yavaş yavaş yaklaştığım yatağın önce ucunu oturdum. Popomun yarısı yatakta yarısı dışarıda idi. Sonra diğer yarısını da yatağa koydum. O kadar yavaş hareket ediyordum ki karınca bile görse kriz geçirirdi. Zira uğursuz bu işkenceye dayanamayıp kırdı kıçını yattı. Bir uca o yatarken bir ucada ben yatmıştım sonunda. Normalde kafamı koyar koymaz uyuyan ben şimdi cin gibiydim. Uyumak için ardı ardına sayısız koyun dana tavuk saymış ancak bir türlü uyuyamamıştım. Sağa dön sola dön derken dayanamamış bitkisel hayat moduna geçmiştim.
……………………………..
“-uyan uykucu”
“-biraz daha lütfen”
“-illa zorla mı uyandırayım istiyorsun be kadın”
Biri zorla mı dedi, evet dedi, hemen kalk yavrum gevherhan
Açılmak istemeyen göz kapaklarımı ovuşturup doğrulduktan sonra uykulu bir şekilde “-yine ne oldu” dedim.
Ses gelmeyince göz kapaklarımı iyice açtım. Elinde bir hançerle bir adet uğursuz beni karşıladı. Hafif korkup geriye yaslandım. Uğursuz ise üstüme doğru gelip yatağa çıktı. Elinde hala hançer vardı. Ürkütücü bir şekilde konuşmaya başladı.
“merak etme hiç acımayacak”


Bir Osmanlı KlasiğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin