kıskançlık 17

527 22 4
                                    

Ben şaşkın bir halde turahana bakarken o bana mendilini uzatıyordu. Çok beklemeden mendili alıp yanaklarımdan süzülen gözyaşları temizledim. O an turahan beye söylediğim yalanlar aklıma gelmiş yüzüm kızarmıştı. Gözyaşlarımı sildiğim mendili Turahan beye geri uzattım. Yüzüne bakmaya utanıyordum doğrusu. Mendili elimden alıp özenle katlarken bana yaklaşmaya başladı.
“- niçin ağlıyorsunuz sultanım”
“-demek gerçeği öğrendin?” bu sözleri yüzüm yerde söylemiştim. Ne diyeceğimi nasıl davranacağımı inanın hiç bilmiyodum.
“-evet sultan olduğunuzu öğrendim. Ama inanın size karşı düşüncelerim hiç deyişmedi.”
Bu sözler bana cesaret vermiş ve kısa bir süreliğine gözlerine bakmıştım. Affedici bir ifadeyle bakıyordu bana
“-ben gerçekten çok üzgünüm. Sizden ne kadar özür dilesem az”
“-haşa sakın benden özür dilemeyiniz. Siz bir sultansınız. Asıl özür dilemesi gereken biri varsa o da benim. Size hoyratça davrandım, narin bpğazınıza hançer dayadım. Bir sultana reva görülmeyecek davranışlarda bulundum. Yaptığımın bedeli ölümdür.”
Sözleri beni daha çok utandırıp, pişman ederken, daha fazla dayanamayıp tüm vücudumu turahan bey’e çevirdim
“-lütfen böyle konuşmayın. Size can borcum var. Nasıl ölümden söz edebilirsininiz. Hem ben size yalan söyledim. Kandırdım. Sizin davranışlarınız ölümü değil, ödülü hak ediyor. “
Gözlerimiz birbirine bakarken turahan bey bir adım gerileyip önümde diz çöktü. Yaptığı hareket ile şaşkınlık tüm vücuduma yayıldı. “turahan bey ne yapıyorsunuz. Lütfen ayağa kalkın”
“-sultanım. Lütfen beni affedin. Yaptıklarımdan çok pişmanım. Ben ki hanedan üyelerini korumakla görevli, padişahımız Fatih Sultan Mehmed Han Hazretlerinin sağ koluyum. Bir sultana davranılmayacak davranışlarda bulundum. Cezam ne ise emredin. Hemen yerine getireceğim.”
“lütfen dur artık Turahan, senin bir suçun ya da cezan yoktur. Böyle yaparak beni kahrediyorsun.lütfen ayağa kalk”
Sözlerimi söylerken Turhan beyin kollarından tutmus onu ayağa kaldırmıştım. Nasıl bir adamdı bu böyle. Asıl bana ceza  verilmeliydi. Bu yiğide değil.
Turahan beyin ayağa kalkması ile sözlerime kaldığım yerden devam ettim.
“- eğerki senin bir suçun varsa ki olduğunu düşünmüyorum af ola. Ama sende beni affet”
“-haşa ne haddime. Bir sultanı affetmek bana düşer mi!!
“-düşer tabi. Lütfen beni kırma ve  kalbinden gelecek şekilde beni affet.”
“-size hiç kırılmadım, kızmadım. Ama yinede içiniz rahat edecekse haddime düşmeyerek affettim diyorum”
Bu konuşmalar beni hem üzüyor, hem sevindiriyordu. Benimle resmi bir şekilde konuşması yüreğimi içten içe sızlatıyordu.
“-bu sözleri duymak güzel Turahan bey. Aramızda bir problemin olmasını inanın hiç istemem”
Turahan bey benimle resmi konuştuğu için bende onunla resmi bir şekilde konuşuvermiştim. Ama inanın boğazıma hançer dayamasını yada beni ata bindirmesini özlemiştim. Yani anlayacağınız  bana normal bir kadınmış gibi davranmasını…
“-sizinle konuşmak  beni o kadar rahatlattı ki sultanım. Sizinle paylaşacağım bir çok anım oldu. Hepsini size anlatmak istiyorum”
Heyecanımı gizleyememiş neler anlatacağını merakla beklemeye başlamıştım. Sonra birden kaşlarımı çattım. Zira aklıma kocam olacak adam gelmişti.
“-benimde sana anlatacaklarım var Turahan bey”
Ben has bahçede ilerlemeye başlamış, turahan da peşimden gelmişti.
“-ne oldu sultanım. Canınızı sıkan bir durum mu var?” turan beyin merak ve endişe ile sorduğu bu soru karşısında bir an duraklayıp ellerimle oynamaya başladım.
“-ben evlendirildim”
Neden evlendirildim dedim bilmiyorum. Sanki ben imama evet dememiş de bir başkası benim yerime her şeye evet demişti.
Turahan bey sözlerim karşısında  biraz sessiz kaldıktan sonra ellerini arkada bağlayarak, biraz sert ve kırgın bir şekilde
“-kiminle”
“benimle”
Turahan ve ben sesin geldiği yöne doğru süratle baka kaldık. Bu müstakbel kocam uğurlu Mehmeddi  ve yanında da hiç görmediğim bir hatun vardı. Turahan bey sinirlenip  “sennn” diyerek uğursuza doğru süratle ilerlerken. Kocamda turahan beye doğru süratle ilerliyordu. Birbirlerini tanıdıkları ve sevmedikleri aşikardı. Hemen müdahale etmezsem meydan muharebesine tanık olabilirdim. Birbirlerine ulaşmalarına saniyeler kala “Turahan” diye bagırıvermiştim. Benim sesimle birlikte turahan bey süratini azaltıp, durdu. Eğer ki kocamın ismini söyleseydim zinhar bana itaat etmezdi. Ancak turahan bey sesime kulak vermiş ve duraklamıştı. kocam ise süratla Turahan beyin önüne kadar geldi. bende o anda koşar adımla Turahan beyin önüne geçtim. Şuan kocamla göz göze bakıyorduk. O kadar sinirli görünüyorduki, gözlerinden alev atıyordu. Elleri ise yumruk olmuş bir vaziyette atacağı darbeyi bekliyordu. Ben ise kararlı ve haşin bir şekilde Turahan beyi arkama almış, kocamın önüne geçmiştim. Kocamla birlikte gelen hatunda elini ağzına götürmüş şaşkın bir vaziyette bizi izliyordu.
“-çekil önümden”
Uğursuzun dişlerinin arasından tıslar gibi söylediği bu sözler üzerine tırsmış ancak duruşumu bozmamıştım. Hiç duyulmayan bir ses tonu ile “-olmaz” dedim. Turahan bey ise “-izin verin sultanım. Şu hadsize haddini bildireyim” diyerek ateşin altını körüklüyordu. Bu ikisi birbirinden neden bu kadar çok nefret eder ola ki
Kocama söz geçiremeyeceğim için, turahan beye yavaş yavaş dönerek “-turahan bey, siz gidin lütfen, başka zaman sohbetimize devam ederiz. Sarayın bahçesinde vukua çıkmasını istemiyorum” turahan bey “- sohbetimizi iple çekiyor olacağım sultanım” diyerek arkasını dönmüş ve gidiyordu. Bu sözler kocamı sinirlendirmiş olacak ki bir adım ileriye hamle yaptı ancak onu kolundan tutarak durdurmuştum.
“- ne işin var bu adamla”
Elim hala kolunda iken söylediği bu sert sözler, ölümümden sonra okunacak selamın habercisiydi.
“- babamın sağ kolu, benimde koruyucum ”
Kolunu sert bir şekilde benden kurtarmış, ve üstüme doğru gelmeye başlamıştı. O ileriye ben geriye giderken, sırtım ağaçla buluşunca durduk. Bir elini ağaca dayamış, yüzünü yüzüme yaklaştırmış ve beni izliyordu.
“-koruyucun demek” alay eder gibi söylediği söze karşı bastırarak “-evet koruyucum” deyiverdim.  Yüzüme iyice yaklaşan yüzü kalp ritmimi alt üst edip, vücudumu terletiyordu.
“-bakalım seni benden koruyabilecek mi?” dedikten sonra benden uzaklaşmış, ellerini arkadan bağlamış ve yanında getirdiği hatuna dönerek “Dilruba hatun,gidelim” dedi. sonra bana dönerek “ seninle sonra konuşacağız. Zira daha önemli işlerim var” derken kıs kıs bıyık altından gülüyordu. Hatun yanıma kadar gelince kendisini inceleme fırsatı bulmuş ve kıskançlıktan deliye dönmüştüm. Zira hatunun kendide ismi kadar güzeldi.
Onlar birlikte ilerlerken bende yoluma gidecektim ki ne mümkün. Bu hatun kimdi?, kocamla birbirlerini nerden tanıyorlardı?, bahçenin derinliklerine doğru ne diye giderlerdi?, ne yapacaklar bunlar lannn… kafamda deli sular
Ardı ardına sorduğum bu sorular üzerine elbisemin eteklerini toplamış, düşmüştüm peşlerine. Çok sinsi bir şekilde, tabiri caizse yılan gibi ağaçların arasından kıvrılıp iki geyiği izliyordum. Zira onlar benim birazdan avlayacağım geyiklerimdi. Yavaş yavaş sohbet ederek ilerliyorlardı ve birbirlerine fazla yakın yürüyorlardı. Ben ise biraz arkalarında ayak uçlarımla hareket ediyor nefesimi çok az alıp veriyordum. Ağaçlar ise beni gizleyen yegâne dostlarımdı. Biraz daha ilerledikten sonra ansızın durdular. Bende hemen olduğum yere çöküp biraz bekledim. Konuşmaya başladıklarını duyabiliyordum. Ama ne konuştuklarını anlayamıyordum. Kafamı çıkarıp kulağımı uzatmak istesem de fark edilme ihtimalim yüzdelerin üstündeydi. Kafamı hafif çıkarıp etrafı taradım. kocama yakın bir ağacı gözüme kestirip oraya doğru ilerlemeye karar vermemle  harekete geçmem bir oldu. Olduğum yerden gideceğim ağaca hilal şeklinde izler çizerek varmıştım. O kadar sinsi ilerledim ki bir yaprak bile oynamadı. Her şeyde başarılı olamasam da bazı şeyler uzmanlık alanımdı.
Ağaçtan hafif kafamı çıkarıp, kocama baktım. Hatun bir şeyler anlatıyor, kocam ise gülümsüyordu. O kadar gülümsüyordu ki otuz iki dişi birden gözükecekti neredeyse. Hatun kocamı bu kadar gülümsetecek ne söylüyor olabilir ki. Uğursuz ne zaman benimle konuşsa hep öfkeden tıslıyordu. Uğursuzu hiç böyle içten gülümserken görmemiştim. Gülümsemenin kendisine ne kadar yakıştığını bir bilse…
“-güvenimi boşa çıkarmayacağını biliyordum Dilruba” 
Dilruba mı? Sadece ismini mi söyledi o az önce. Resmiyetlik kelimesini içeren hatuna ne oldu acaba uğursuz
Hatun ise kocamın söylediği bu söz üzerine yılan gibi kıvrılarak kocama yaklaşmış  ve elini tutmuştu. O elini kırmaz mıyım ben. Hele bak bak bizim uğursuza da bak. Elini kurtarsana hatundan. Evli bir adamsın sen. Ben olsam hemen çekerdin elini demi.  Hatun sessiz sessiz bir şeyler söyleyince, duymak için vücudumu daha çok öne çıkardım. Kocama o kadar yaklaşmıştı ki çok kötü şeyler yapabilirdi. Bir yandan kuduruyor, bir yandan tek ayak üzerinde vücudum önde konuşulanları duymak istiyordum.
“size asla ihanet etmem beyim. Sizi olan duygularımı unuttunuz mu yoksa?”
Hatunun kocama ağzı salyalı bir şekilde söylediği bu sözler benim kendimden geçmeme yetmişti. Ama benim asıl merak ettiğim kocamın tepkisiydi Ki verdiği tepki beni kahretmeye yetti . Elini hatunun saçlarını götürüp okşamaya başladı.  “unutmak ne mümkün” derken sırıtıyordu kocam olacak denyo.
O an nerden geldiğini, niçin geldiğini bilmediğim bir gözyaşı yanaklarıma süzülüverdi. İncinmiştim, kırılmıştım. Hüsrana uğramıştım. Kabul ediyorum ki bitik bir haldeydim.  Benim hiç dikkatimi çekmemesi, hiçbirşey hissetmemem gereken bir olay karşısında yıkılmıştım. Daha fazla dengede duramayarak düşmüş,kendimi kocam ve hatunun yanına serili bir şekilde bulmuştum. Ben yaşlı gözlerle kocama bakıyor, kocam ve hatunda şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.





Bir Osmanlı KlasiğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin